Rolls-Royce mühendisi Rory Clarkson uçakların en zorlu koşullarda bile uçmasını sağlayacak bir proje geliştiriyor

İzlanda'nın 30 aktif volkan sisteminden biri olan Eyjafjallajökull 2010 yılının Nisan ayında patlamıştı. İzlanda bir tektonik plaka sınırı olan Orta Atlantik Sırtı'nın üstünde yer aldığından volkanik patlamalar konusunda hassas bir konumda (fakat ülkenin kurulduğu M.S. 874 tarihinden beri ülkede yer alan volkanların sadece on ikisi patladı). Ancak bu patlama, hava ulaşımında yarattığı problemler sebebiyle hala akıllarda.

BİR ROLLS-ROYCE MÜHENDİSİ BİR VOLKANLA NASIL BAŞA ÇIKTI?

20'ye yakın ülke ticari hava sahalarını kapatırken, 10 milyona yakın yolcu ulaşımda gecikmelerle karşılaştı. 2. Dünya Savaşından bu yana en büyük hava trafiği kapanışı olarak kayıtlara geçen olay süresince bazı hava yolları günde 20 milyon pound civarında kayıplar yaşadı.

Volkan, jet akımının altında yer aldığından püskürttüğü materyaller doğrudan Avrupa'ya yayıldı. Buna ek olarak patlama kalın bir buz örtüsünün altında yaşandığı için ortaya çıkan su buharı patlama gücünü daha da arttırdı ve lavların çoğunun çok hızlı soğuması, içi cam kırıklarıyla dolu iri taneli küllerin ortaya çıkmasına sebep oldu.

Bu küllerin bir jet motoruna sızması durumunda partiküller (1.800°C ve üstüne çıkabilen) kavurucu sıcaklıktaki çekirdekte eriyip soğutma menfezlerini tıkayabilir, türbin kanatlarını bozabilir ve kompresör kanatlarını aşındırabilirdi. Bunların dışında problemler de ortaya çıkabilirdi ama buradan çıkartılacak sonuç belliydi: Uçaklar ve volkanik küller birbirleriyle pek de iyi geçinemiyordu. Bu nedenle Eyjafjallajökull'un patlamasından sonra ortaya çıkan ve Kuzeybatı Avrupa'yı tamamen örten kül bulutu yüzünden kıtadaki neredeyse tüm uçaklar karada kaldı.

Ancak Rolls-Royce havacılık mühendisi Rory Clarkson sayesinde gelecekteki patlamalar hava yolları için bu kadar büyük kaos yaratmayacak. Clarkson, "Yılda üç ya da dört kez dünyanın bir yerinde volkanik külleri 6.000 metrenin hayli üstüne çıkartabilecek büyük bir patlama yaşanıyor," dedi.

Clarkson, bir uçağın içinde uçabileceği volkanik kül seviyesini ve uçuş süresini tespit etmek amacıyla, Rolls-Royce müşterilerinden ve Birleşik Krallık Meteoroloji Ofisinden gelen verileri paylaşıp analiz ederek yeni bir model geliştirdi. Bu model, uçuşu iptal etmek şeklindeki önceki protokolün yerini alıyor. Clarkson, "Biriken hasarı neredeyse gerçek zamanlı olarak hesaplayabilmek için IntelligentEngine üstünde çalışan arkadaşlarımızla ortak çalışmaya başladık. Ortaya çıkan etkiden veri toplayıp, modeli bu verilerle beslemek gerekiyor," diye konuştu.

ÖDÜLLÜ BİR YAKLAŞIM

Clarkson'ın bulgularıyla artık hava yolları volkanik patlama sonrasında güvenlikten ödün vermeden havalanabiliyor. Clarkson'ın volkanik küllerin uçak motorlarına olan etkisini daha iyi anlamamızı sağlayan bu buluşu, Birleşik Krallık Sivil Havacılık Kurumu tarafından da uçuş güvenliği ödülüne layık görüldü.

Clarkson'ın çalışması aynı zamanda Rolls-Royce'un şu anda yürütmekte olduğu araştırmanın da temelini attı. Bu çalışma kapsamında kum fırtınaları ve kasırgalar gibi atmosfer olaylarının motor performansına olan etkileri araştırılıyor. Hatta Clarkson'ın çalışması test aşamalarının tüm kısımlarında bilgi verici bir niteliğe sahip. Bunların içinde, en heyecan verici aşamalardan olan Rolls-Royce'un değerlendirilmekte olan bir motoru 'uçuş sınama ortamı'na sokup havadaki performansını ölçmesi de yer alıyor.

Clarkson'ın modeli, Birleşik Krallık Havacılık Bakanı Barones Sugg tarafından "Bu alan için kritik önem taşıyan yenilikçi çalışmalara iyi bir örnek niteliğinde, havacılık güvenliğine müthiş bir katkı" olarak değerlendirildi. Yani gelecekte bir volkan patladığında daha az uçuş rötar yapacak. Bu, Rolls-Royce'un IntelligentEngine vizyonunun parçası olarak sunduğu bir başka veri bazlı çözüm olarak öne çıkıyor.

Editör: MURAT ÖZER