ABD, İngiltere’den bağımsızlığını kazanmasının 243. yıl dönümünü törenlerle kutlarken hala dünyanın en büyük askeri ve ekonomik gücü ancak liderlikte zemin kaybediyor.

İsveç merkezli SIPRI’nin verilerine göre Askeri alanda ABD 2018’de gerçekleştirdiği 648,8 milyar dolarlık harcama ile hala dünyada bir numara. Bu rakkam ABD’nin kendisinden sonra gelen sekiz ülkenin toplam askeri harcamasına yaklaşık olarak eşit. ABD’den sonra en yüksek askeri harcamayı 250 milyar dolar ile Çin gerçekleştiriyor.

Askeri harcamalarda aradaki fark büyük olsa da hızla kapanıyor. Statista’nın hazırladığı bir çalışmaya göre 2009-2018 döneminde Çin askeri harcamalarını yüzde 83, Türkiye yüzde 65, Hindistan yüzde 29 ve Rusya yüzde 27 artırırken ABD’nin askeri harcamaları yüzde 17 daraldı. Ourworldindata’nın 2014’te yaptığı bir projeksiyona göre ise 2012 sabit fiyatlarıyla ABD ve Çin askeri harcamaları 2035-45 döneminde neredeyse eşit hale gelecek; bu dönemden sonra da daha hızlı büyüyen Çin, ABD’yi geride bırakacak. Yine Hindistan’ın askeri harcamaları 2035-45 döneminde ABD’nin yüzde 50’si düzeyine ulaşacak.

Askeri personel ve ekipman bakımından da ABD liderlik pozisyonunu yavaş yavaş kaybediyor. CNAS’in 2017’de yayınladığı bir değerlendirmeye göre 1950’lerin sonunda 2.9 milyon olan ABD ordusunun aktif personel sayısı şu an 1.3 milyona düştü. Donanmanın gemi sayısı 1955’teki 1000 adetten bugün 287’ye inerken; hava kuvvetlerinin avcı-saldırı uçaklarının sayısı da 1985’te 4400’den bugün 2000’e geriledi. 

ABD’nin yeni silah geliştirmede yavaşlaması nedeniyle envanterin ortalama ömründe de artış yaşandı. 1980’lerin başında avcı uçaklarının ortalama yaşı 10 yıl düzeyinde iken bu sayı 2017’de 24 yıla tırmandı. Bombardıman uçaklarının ortalama yaşı 20’den 39’a, tanker uçak filosunun ortalama yaşı ise 20 den 38’e çıktı. Donanmadaki gemilerin ortalama yaşı da aynı dönemde 13’ten 17’ye yükseldi.

ABD, en zorlu rekabete küresel ticaret yollarının kontrolünde çok önemli bir role sahip olan deniz kuvvetleri alanında maruz kalıyor. Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin (CSIS) Mayıs 2019’da Çin Halk Kurtuluş Ordusu Donanması (PLAN) hakkında yayınladığı analize göre Çin 300 gemiye ulaşarak, 287 gemisi olan ABD donanmasını sayı olarak geride bıraktı. 

Küresel hakimiyet için donanmaların en önemli parçası sayılan uçak gemilerinde de ABD’nin liderliği tehdit altında. ABD’nin uçak gemisi sayısı 1975’te 15’ten bugün 11’e düşmüş durumda. 2024’te ABD’nin bu sayıyı 12’ye çıkarması bekleniyor. SCMP’nin Şubat 2019 tarihli bir haberine göre ilk uçak gemisini 2012’de devreye sokan Çin ise, ürettiği ikinci bir uçak gemisini şu an test ederken üçüncü bir uçak gemisini de geçen yıl inşa etmeye başladı. Daha sonra nükleer uçak gemileri de üretmeyi hedefleyen Pekin yönetimi uçak gemisi filosu sayısını 2035 itibari ile en az altıya yükseltmeyi planlıyor. Üretim kapasitesi gözönüne alındığında Çin aslında çok daha hızlı uçak gemisi üretimi de gerçekleştirebilir.

Öte yandan ABD ordusu bazı füze teknolojilerinde en büyük rakiplerinden Rusya’nın gerisinde kalmış durumda. Askeri yetkililer Rusya’nın geliştirdiği çok hızlı hipersonik füzelerin ABD füze savunma sistemini etkisiz hale getirmiş olmasından endişe duyuyor. Bu konuda daha fazla çalışma yapılması ve daha fazla bütçe ayrılması konusunda uzmanlar Washington’a baskı yapıyor.
Sam Amca ekonomide de zemin kaybediyor

Askeri gücünü korumak için harcamaları sürekli artırmak zorunda olan ABD için ekonomik hegemonya mücadelesinde de işler pek yolunda gitmiyor. Forbes ve ycharts’ın yayınladığı verilere göre ABD ekonomisi 1960’ta Dünya üretiminin yüzde 40’ını tek başına gerçekleştirirken bu oran 2017’de yüzde 24’e geriledi.

ABD nominal fiyatlarla bir yıllık ulusal mal ve hizmet üretiminde (GSYİH) 2018 yılında 20.5 trilyon dolara ulaşarak dünya liderliği pozisyonunu korudu. ABD’nin ardından yine 13.4 trilyon dolar ile Çin geldi. Ancak satın alma gücü paritesi ile hesaplandığında IMF’nin yine 2018 verilerine göre Çin 25.3 trilyon dolar ile dünya lideri, Avrupa Birliği (AB) ise 22 trilyon dolar ile ikinci olurken, ABD 20.5 trilyon dolarla üçüncü sırada yer alabildi.

Belirli hammadde ve ürünlerin üretiminde de ABD için fark gittikçe açılıyor. ABD’nin motorlu araç üretimi 2000 yılında 12.8 milyondan 2018’de 11.3 milyona düşerken; aynı dönemde Hindistan’ın motorlu araç üretimi 800 binden 5,1 milyona, Çin’in üretimi ise 2 milyondan 27.8 milyona tırmandı. Statista’nın verilerine göre Çin’in 2,37 milyar ton çimento üretimine karşı ABD sadece 88.5 milyon ton; Çin’in 928.3 milyon ton ve AB’nin 168.2 milyon ton çelik üretimine karşı ise ABD sadece 86.7 milyon ton üretim yapabiliyor.

İmalat alanında yaşanan bu ciddi geri kalma ABD ekonomisine cari açık olarak yansıdı. 1970’lerden itibaren ABD’nin yaşamaya başladığı cari açık 2000’li yılların başında çeyreklik bazda 200 milyar dolarlara kadar ulaştı. Cari açık 2019 yılının ilk çeyreğinde ise Trump yönetiminin ticaret savaşları uyguladığı bir ortamda 130 milyar dolarlar seviyesine kadar geriledi.

DOLARIN TAHTI DA TEKLİKEDE

ABD’nin cari açığı kapatma ve dış politikada etkinlik için kullandığı en önemli silahlarından biri olan ‘doların küresel rezerv para pozisyonu’nda da önemli derecede aşınma söz konusu. 
İkinci Dünya Savaşı sonrası kasasında 20 bin ton altın biriken ABD o dönemde doları altın karşılığı olarak basıyordu. Ancak sürekli harcamalar sonucu dolarlarını getirenlerin altın talep etmesi ile ABD’nin altın varlığı 1970’lerin başında 8 bin ton düzeylerine kadar geriledi. ABD elde kalan altını da kaybetmemek için 1971’de doların altın ile bağını kopardı. Bu olayın hemen ardından altın ve petrol fiyatlarının patlama yapması ile tüm dünya yüksek enflasyon kıskacına girdi. ABD Petrol ticaretini dolara bağlayarak, türev piyasalarını devreye sokarak ve çok yüksek faizler uygulayarak bu enflasyon sarmalından çıkmayı ve dolara tekrar güven sağlamayı başarmıştı. 

Ancak 2008 finansal krizine kadar ülkenin 200 yıllık tarihinde sadece 800 milyar dolar civarında merkez bankası parası basan ABD’nin çöken finans sistemini kurtarmak için çok kısa bir sürede yaklaşık 3.2 trilyon dolar basması dolar sistemine güvenini tekrar sarstı. Özellikle gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları 2008 sonrasında tekrar altın satın almaya başladı. 

Arka arkaya yaşanan Irak ve Afganistan askeri müdahalelerin çok pahalıya patlaması nedeniyle devreye sokulan ekonomik yaptırımlar silahı ise ABD’nin ve doların finansal hegemonyasına karşı tepkileri daha da yükseltti. Milli paralarla ticaret uygulamaları yaygınlaşmaya başlarken; Çin, Rusya ve hatta Avrupa Birliği ABD’nin finansal yaptırımları aşabilmek için SWIFT alternatifi sistemler geliştirdi.

ABD’nin petrol ticaretinde dolar hakimiyetini kırmak isteyen dünyanın en büyük petrol ithalatçısı Çin Mart 2018’de yeni bir petrol kontratını devreye soktu. Buna göre çin petrol aldığında ödemeyi kendi para birimi yuan ile gerçekleştirebiliyor ancak yuan alan karşı taraf bu parayı Şanghay altın borsasında altına çevirebiliyor.
IMF verilerine göre tüm bu yaşanan olaylarla dünya doları yavaş yavaş terk ediyor. Doların uluslararası rezervler içindeki payı 1970’lerin başındaki yüzde 85’ler düzeyinden, 2019 ilk çeyreği itibariyle yüzde 61.8’e düştü. Doların bıraktığı boşluğu yüzde 20.2 ile euro, yüzde 5.2 ile Japon yeni, yüzde 4.5 ile İngiliz sterlini ve yüzde 1.95 ile Çin yuanı vb paralar dolduruyor.

Editör: MURAT ÖZER