Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, “Küreselleşmenin getirdiği eşitsizlikleri tartışacaksak, küreselleşmenin ulusal vergi sistemleri üzerine getirdiği yenilikleri ve zorlukları da tartışmak, dijitalleşmeyi konuşacaksak, sanal dünyanın, sanal işyerlerinin nasıl vergilendirileceğini anlamak zorundayız” çağrısı yaptı.

TÜSİAD’ın Uluslararası Vergi Araştırmaları Derneği - IFA Türkiye ile ortak düzenlediği Uluslararası Vergi Konferansında yaptığı konuşmada, son zamanlarda küreselleşmenin ve teknolojik gelişmelerin getirdiği değişimin sonuçlarının sıkça tartışıldığını söyleyen Kaslowski, eşitsizlikler, popülizm ve korumacılık üzerine en çok konuşulan konular olduğuna dikkat çekti.

"ASLINDA GÖRDÜĞÜMÜZ DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN GETİRDİĞİ DEĞİŞİME KARŞI CİDDİ BİR DİRENİŞİN VARLIĞI"

TÜSİAD olarak son yıllarda dijital dönüşüme özel bir önem verdiklerini ve dijitalleşmeyi eğitimden sanayide dönüşüme, girişimcilikten hizmet sektörüne kadar her alanda ekonomimiz için önemli bir kaldıraç olarak gördüklerini ifade eden Kaslowski, “Çalışmalarımızı bu alanlarda yoğunlaştırırken attığımız her adımda meselenin vergi boyutunun da ne kadar önemli olduğunu fark ediyoruz” dedi.

Son yıllarda hem Türkiye hem yurt dışı kamuoyunda ortaya çıkan tartışmalara bakıldığında en çok gündeme gelen konunun dev teknoloji şirketlerinin yeterince vergi verip vermediği ya da yerel şirketlerle rekabette vergisel açıdan eşit olup olmadıkları konularının görüldüğünü söyleyen Kaslowski, “Her ülke bir yandan ekonomilerine sağlayacağı fayda ve prestij açısından bu devleri ülkelerine getirmek istiyor, bir yandan da korkup kendilerini onlara karşı koruyabilmek istiyor. Ülkemizde de örnekler malum, uber, booking.com gibi şirketler aslında vergi üzerinden gündeme sıklıkla gelseler de aslında gördüğümüz dijital dönüşümün getirdiği değişime karşı ciddi bir direnişin varlığı” dedi.

"UYGULAMALAR DİJİTALLEŞMENİN EKONOMİMİZE GETİRECEĞİ FAYDANIN ÖNÜNE GEÇMEMELİDİR"

Kaslowski konuşmasına şu şekilde devam etti:

“Yeni bir alan, yeni bir iş yapma modelini nasıl vergilendirmek gerektiği gerçekten üzerinde çok çalışılması gereken bir sorudur. Bir yandan bu yeni alanı ve onun getirdiği verimliliği azaltan ya da durduran yönde kararlar alınmamasına özen gösterilmelidir. Diğer yandan adil rekabeti ve vergilendirmeyi sağlayacak uygulamalar mutlaka geliştirilmelidir. Getirilen uygulamalar dijitalleşmenin ekonomimize getireceği faydanın önüne hiçbir zaman geçmemelidir. Bazen yabancı dev şirketleri vergilendirdiğimizi ya da cezalandırdığımızı düşünürken aksine kendi ekonomimizin, kendi şirketlerimizin rekabet gücüne zarar verebiliyoruz. Çünkü Türkiye’de pek çok ihracatçımız ya da hizmet sağlayıcımız da bu dev platformlardan gerek reklamlarla gerekse direkt satışlarda ciddi bir fayda sağlıyor, dünyaya açılıyorlar. Her yeni düzenlemenin maliyet-fayda analizinin iş dünyasıyla koordineli bir şekilde yapılarak hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz.

“Meselenin bir diğer zorlu yanı ise dijitalleşme ve küreselleşmenin doğası gereği bu düzenlemelerin uluslararası koordinasyon içerisinde yapılması gereğidir. Oysa ki vergi politikaları Avrupa Birliği de dahil olmak üzere ülkelerin genelde özel alanları olarak gördükleri, bir anlamda özerkliklerinin gereği olan alanlardır.

"YATIRIMLARIN ZAYIFLADIĞI BİR EKONOMİ KENDİNİ YENİLEYEMEZ VE İLERLEYEMEZ"

“Vergi sistemimizi daha sade, kolay anlaşılır ve öngörülebilir bir sisteme dönüştürmemiz gerekiyor. Öngörülebilirlik bugün iş dünyası için ekonomide en önemli etken haline gelmiştir. Yapılan her ankette özellikle hukuki belirsizlikler yatırımları engelleyen en önemli faktörlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların içerisinde vergi önemli bir yer tutmaktadır.”

İş dünyası açısından öngörülemeyen düzenlemelerin ve bunlara uyum için yeterli zamanın verilmeyişinin ve bazen geriye doğru uygulamaya gidilmesinin ciddi bir sorun olduğunu söyleyen Kaslowski, vergi alanında yapılacak en önemli reformun uygulamalarda yapılacak reform olacağını belirtti. Uygulamanın yazılı kuralların bile önüne geçebildiğini söyleyen Kaslowski, “Bir yatırımcı için yatırımını yaptıktan sonra kuralların değişmesi, ya da kuralların alışılagelmişin dışında uygulanmaya başlanması ciddi zararlara neden olmakta, yatırım iştahını azaltmaktadır. Yatırımlar istihdam ve katma değer yaratmanın en temel unsuru olmanın yanında ekonomide yeniliği ve verimliliği sağlamanın da temel yoludur. Yatırımların zayıfladığı bir ekonomi kendini yenileyemez ve ilerleyemez” diye konuştu. 

"GENİŞLETİLMİŞ VERGİ TABANI, GÖNÜLLÜ UYUMLULUK VE VERİMLİ TAHSİLAT ORANLARIYLA SAĞLANMALI"

Kısa vadeli hedefler için öngörülebilirlikten verilen her tavizin yatırım ortamını zayıflattığını ve uzun vadede daha büyük bir maliyet olarak geri döndüğünü söyleyen Kaslowski, “Yıl sonu bütçe hedeflerini tutturmak elbette önemlidir ama bunun yıl boyunca iyi bir planlamayla yapılması, sürekli bir kerelik gelirler yaratılarak ya da geriye yönelik uygulamalar konarak değil, genişletilmiş vergi tabanı, gönüllü uyumluluk ve verimli tahsilat oranlarıyla sağlanması esas olmalıdır” dedi.

Kaslowski, vergi reformunun bir diğer öncelikli hedefi kayıt dışılıkla mücadele olması gerektiğini söyledi ve ekledi, “Kayıt dışılık artık ülkemiz için ciddi bir maliyet unsuru haline gelmiştir. Bugün yapılan araştırmalarda Türkiye’de büyük ve kayıtlı iş yapan şirketlerin Avrupa’daki firmalara benzer derecede verimliliğe sahip oldukları gösterilmektedir. Oysa ki aynı kıyaslama daha küçük ve orta ölçekte olan, yarı formel yani tam olarak kayıt dışı olmayan ama kayıt dışılığı kullanan şirketlere bakıldığında verimliliğin ve yatırım yapma kapasitesinin ciddi anlamda düştüğünü, Avrupa ve OECD’deki benzer firmaların ortalamalarının çok altında kaldığını görüyoruz. Bunun en önemli nedeni kayıt dışılığın finansal erişimi kısıtlaması ve kurumlaşmanın önüne geçişi olarak ortaya çıkıyor.”

"DÜNYADA ARTIK FİNANSMAN SADECE BANKA KREDİSİNDEN İBARET DEĞİL"

Finansal tablolarda uluslararası standartlara uyulmaması ve yeterince şeffaf olunmaması finansmana erişimi ciddi anlamda kısıtladığını belirten Kaslowsi, “Zaman zaman orta ölçekli işletmeler için bir esneklik ya da rekabet gücü gibi algılanan kayıt dışılık artık ekonomimiz ayağında bir prangaya, bizi orta gelir tuzağına takılıp kalmaya mahkum etmiş bir engele dönüşmüş durumda. Dünyada artık finansman sadece banka kredisinden ibaret değil. Girişim sermayesi fonları, tahvil ihraçları, halka açılmak artık Türkiye’de şirketler için bir istisna olmamalı. Son dönemde ekonomide yaşadığımız sıkıntılar bankacılık sistemi üzerine ne kadar fazla gittiğimizi de gösteriyor. Sermayesini güçlendiremeyen, yüksek kaldıraç kullanan şirketlerin ne kadar büyük riskler almış olduklarını görüyoruz. Şeffaflık olmadan, standartlar olmadan, kayıt dışılık ile mücadele etmeden devam edildiği sürece sermaye piyasalarımızın gelişmesi de mümkün değil. Meselenin her zaman vurguladığımız adil rekabet şartlarının sağlanması ve vergi kayıplarının önlenmesinin dışında bu boyutuyla da ele alınması gerektiğine inanıyoruz” diye söyledi.

"SON DÖNEMDE  BAZI OLUMLU VERİLER GÖZLENMEKLE BERABER TALEP KOŞULLARI ZAYIF SEYREDİYOR"

Reformların sadece kamu otoritesinin yapabileceği bir şey olmadığını belirten Kaslowski şöyle devam etti, “Mesele sadece kanun, mevzuat, yönetmelik yazmak değil. Farklı düşünmek, farklı bakmak ve bugüne kadar böyle gelmiş böyle gider anlayışından vaz geçmek gerekiyor. Bunu işdünyası, uzman, akademisyen, çalışan hepimiz istemeliyiz. Söz konusu olan kendi geleceğimiz. Kendi geleceğimiz başkasının eline bırakamayacağımız kadar değerli. Bekleyelim bakalım ne yapacaklar demek lüksümüz yok. Türkiye daha iyi bir gelecek için reformlarını gerçekleştirmek zorunda. Bunun için sadece kamu değil hepimiz çalışmak zorundayız.”

Seçim sürecinin ardından artık reform gündemine hızla dönme fırsatına işaret eden Kaslowski, “Son dönemde bazı olumlu veriler gözlenmekle beraber talep koşulları halen zayıf seyrediyor. İşsizlikteki artış endişe verici. Yüksek enflasyon ve yüksek dış borç ekonomide kırılganlıkların devam ettiğini gösteriyor. Bu çerçevede, ekonomimizdeki sorunların gerçekçi bir anlayışla tespiti ve bunlara yönelik kalıcı çözümler aciliyetini koruyor. Açıklanan tüm plan ve programların bütünlük içerisinde ayrıntılarıyla ve öncelikleriyle kamuoyuyla paylaşılarak zaman kaybetmeksizin uygulamaya geçirilmesi gerekiyor” dedi ve eşzamanlı olarak başta hukuk devleti ve özgürlükler olmak üzere, dijital dönüşümden eğitime çok önemli yapısal reform önceliklerinin bulunduğunu söyledi.  

Editör: MURAT ÖZER