Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, teşviklerin istihdam üzerinde genel olarak olumlu etki yaptığını söyledi ve “Çeşitli istihdam teşviklerinin bir düzenleme altında birleştirilerek, uygulamanın sadeleştirilmesinin, kullanım etkinliğini geliştirmek açısından faydalı olacağına inanıyoruz” dedi.

"AKLIN VE BİLİMİN YOLU DOĞRUYU HER ZAMAN BULUR"

TÜSİAD’ın "İşgücü Piyasası Dinamikleri ve İşsizlik Sorunu" başlıklı toplantısının açılış konuşmasını yapan Kaslowski, “’Geçmişte olduğu gibi bugün de başarı için formülümüz anlamak, analiz etmek ve görüşlerimizi paylaşmak olacak’ demiştim. İşte bugün Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan işsizliği anlamak için buradayız.  Aklın ve bilimin yolu doğruyu her zaman bulur” dedi.

"KURALSIZ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞMANIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ"

Kaslowski, son açıklanan verilere göre işsizliğin yüzde 12.3’e yükseldiğini ve mevsim etkilerinden arındırıldığında işsizlik oranının bir ay içinde 0.6 yüzde puan artarak yüzde 12’ye çıktığını söyledi ve “Bu yüksek oranlar bazı tedbirler alınması gerektiğine işaret ediyor. Ekonomimiz geçtiğimiz Ağustos ayından bu yana zorlu bir süreçten geçiyor” diye söyledi.

İşgücü piyasasının kayıtlı ve kayıt dışı olmak üzere ikiye bölünmüş olduğunu ve kayıt dışı ekonomi ile mücadelenin etkili şekilde sürmesi gerektiğini söyleyen Kaslowski, “Kuralsız ve güvencesiz çalışmanın önüne geçilmeli. Bunun yanında, kurallı çalışan kayıtlı kesimde işgücü üzerindeki ücret dışı yükler uluslararası ortalamaların hala üzerinde. Bu yüklerin azaltılması kayıtlı ekonomiye geçişi de hızlandıracak" dedi.

Türkiye’de kadın istihdamının artırılması ve hem kadınların hem gençlerin dinamik işgücü piyasasında ihtiyaç duydukları yetkinliklerin artırılması gereğine işaret eden Kaslowski, “Bugün maalesef kadın işsizlik oranları erkek işsizlik oranlarının çok üzerinde. Genç işsizliği ise hepsinden yüksek” dedi.

"DIŞ BORCUMUZUN BÜYÜK KISMI ÖZEL SEKTÖRÜN ÜZERİNDE"

Küresel krizden bu yana dünyada bol ve ucuz para döneminde Türkiye dış borcunu yüzde 35’ten yüzde 53’e yükselttiğini hatırlatan Kaslowski, “Dış borcumuzun büyük kısmı özel sektörün üzerinde. Kamu Özel İş birliği projeleri için sağlanan finansman da dahil yaklaşık 306 milyar dolar.  2018 yılı başından itibaren bu borç azalmaya başladı. Ağustos ayında yaşadığımız şoktan sonra hem kur hem de faizlerde görülen artış ile süreç hızlandı. Banka kredilerinde gördüğümüz yavaşlama da bunun bir sonucu.  Bu durum kullanılan kapasitede gerilemeye, yeni yatırımların ertelenmesine ve üretimde düşüşe neden oluyor” diye konuştu.

Bu süreçten mümkün olduğunca hızlı çıkabilmek ve büyümeye geri dönebilmek için temel iki koşul olduğunu söyleyen Kaslowski konuşmasına şu şekilde devam etti;

“İlk koşul güveni ve istikrarı sağlamak. Hem yurt dışından ülkemize finansman sağlamaya devam etmek zorundayız, hem de yurt içinde ekonomiye olan güveni pekiştirmemiz gerekiyor. Bunu ancak öngörülebilir politikalarla ve şeffaflıkla sağlayabiliriz. Bu nedenle kurumların bağımsızlığını ve serbest piyasa ilkelerinden taviz verilmeden içinde bulunduğumuz zorluklarla mücadeleyi önemsiyoruz.

“İkinci koşul banka bilançolarında artık geri ödenemeyeceği düşünülen kredilerin bilanço dışına çıkaracak mekanizmaların kurulması.Bu sayede reel kesimde sağlıklı ve verimli alanlara taze kredi sağlamasının önünü açabiliriz. Böyle mekanizmaların olmadığı bir ortamda büyümeye elbette yine dönebiliriz ancak çok daha uzun bir zaman beklememiz gerekir.” Gündemde büyümeye geri dönmek kadar, büyümenin nasıl sürdürülebilir yüksek seviyelere çıkarılacağı da olduğunu belirten Kaslowski, TÜSİAD’ın her zaman ve hiç ara vermeksizin ülkemizin ihtiyaç duyduğu yapısal reformlar üzerine çalıştığını söyledi.

Vergi reformu ile daha öngörülebilir, basit ve adil bir vergi sistemi; eğitim reformu ile dijital çağın gerektirdiği vasıflara sahip, yenilikçi, özgür düşünceye sahip bir nesil, işgücü reformu ile daha üretken, rekabetçi bir işgücünün TÜSİAD’ın en büyük hedefleri olduğuna işaret eden Kaslowskii sanayide dijital dönüşüm, girişimcilik ve sermaye piyasalarının da çalışma başlıkları arasında olduğunu ifade etti.

"KÜRESELLEŞME VE TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜM GERİ ÇEVRİLEMEZ"

Küresel ilişkilerin de bu süreçte en az ekonomi politikaları kadar önemli olduğunu hatırlatan Kaslowski, “Küresel ekonomik sistemin daha iyi çalışması için yapılan eleştirileri anlamak ve bunlara çözümler üretmek hepimizin görevi. Ancak bu söylemlerin gerçekçi eleştiri düzeyinden çıkarak, ideolojik çıkarlara alet edilmesine de karşı çıkmalıyız” dedi.

Serbest ticaret yerine ekonomik korumacılığın, özgürlükçü demokrasi yerine siyasal popülizmin, kültürel çoğulculuk yerine kültür savaşlarının, kimseye yaramayacağını ve uzun vadede durumu sadece kötüleştireceğini söyleyen Kaslowski, “Küreselleşme ve teknolojik dönüşüm geri çevrilemez. Yapılması gereken bunları kapsayıcı reformlarla ilerletmektir. Çağa uygun eğitim, gümrük birliği modernizasyonu, dijital tek pazara hazırlanmak, korumacı politikalara sığınmadan rekabetçiliğimizi ilerletmek yapmamız gerekenlerdir” şeklinde konuştu.

Bugüne kadar gerek dünyada gerekse AB’de yaşanan kriz dönemlerini hep entegrasyonun arttığı Birliğin daha da güçlendiği dönemler izlediğine işaret eden Kaslowski, “Biz de politikalarımızı günübirlik gelişmelere göre değil kalıcı trendler ve değerler üzerine inşa etmeliyiz. Batı ve AB ile olan ilişkilerimiz iniş çıkışlı bir seyre sahip. Bu ilişkilerin toparlanarak ortak çıkar ve değerler anlayışıyla yürütülmesi ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir. Demokrasi ve hukuk devletinin korunması, ekonomik ve sosyal kalkınma hedeflerinin başarılabilmesi için her zamankinden fazla çaba ve hassasiyet göstermemiz gerekiyor” dedi.

Editör: MURAT ÖZER