İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarının sağladığı huzur ve barış ortamının etkisiyle geri dönen Suriyeli sayısı, şu ana kadar 311 bin 968 kişidir" dedi. 

"Budapeşte Süreci 6. Bakanlar Konferansı", Türkiye'nin ev sahipliğinde bugün 46 ülke, 15 uluslararası kuruluş, bakanlar, bakan yardımcıları ve çeşitli düzeylerde heyet başkanlarının katılımıyla başladı. Göç baskısını azaltmak ve düzensiz göçe karşı önlemler almak amacıyla hükümetlerarası yapılan toplantılar neticesinde 1993 yılında Budapeşte'de düzenlenen Bakanlar Konferansıyla ortaya çıkan, 2006'dan bu yana başkanlığını Türkiye'nin yürüttüğü "Budapeşte Süreci" 6. Bakanlar konferansına katılan, İçişleri Bakanı Soylu,2018 yılı itibarıyla dünyada 245 milyon uluslararası göçmen olduğunu belirterek, "Bu sayı dünyanın en kalabalık 5'inci ülkesi Brezilya nüfusundan fazladır. Dünyada kendi istekleri dışında yerlerinden edilmiş insan sayısı ise son 15 yıl içinde yaklaşık 3,5 kat artarak 71,4 milyona ulaşmıştır. Bu sayı da Fransa'nın nüfusundan fazladır" şeklinde konuştu. 

'AKDENİZ'DE HAYATINI KAYBEDENLERİN SAYISI 18 BİN 26 KİŞİ'

Türkiye'de farklı statülerde bulunan diğer ülke vatandaşlarının sayısının da yaklaşık 4,5 milyon olduğunu belirten Soylu, şunları söyledi:

"Bu da Hırvatistan nüfusundan fazladır. Bu sayıların hepsi, elbette ciddidir ve aslında şoke edicidir; ama en azından hayattaki insanları ifade etmektedir. Oysa 2000 yılından günümüze kadar 60 binin üzerinde göçmenin çeşitli sebeplerle hayatını kaybetmesi, konunun asıl dramatik olan boyutudur. Sadece son 6 yılda Akdeniz'de hayatını kaybedenlerin sayısı 18 bin 26 kişidir. Elimizdeki rakamların böyle olmaması gerekirdi; çünkü göç yeni bir şey değildir, tarih boyunca vardı. Yeni olan, dünyanın göçü yönetmedeki gösterdiği çaresizlik, umursamazlık ve aslında acımasızlıktır. Belki de asıl sorun gelişmişlik düzeyiyle güç paylaşımı arasındaki dengesizliktir. Çünkü Orta Doğu kaynaklı göç dolayısıyla ülkemizde bulunan yabancılar, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 4,5- 5'ine tekabül etmektedir. Bu oran Lübnan'da yüzde 25, Ürdün'de ise yüzde 20'dir. Yani göçün ağırlığı dünya üzerinde ülkelerin ekonomik ve fiziki güçlerine ters oranda ve dengesiz şekilde dağılmaktadır. Bu da çözümü zorlaştıran, trajedileri artıran bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır."

'GERİ DÖNEN SURİYELİ SAYISI 311 BİN 968'

Türkiye'nin göç yönetimi noktasında belki de dünyadaki en dezavantajlı coğrafi pozisyona sahip ülke olduğunu belirten Bakan Soylu, şu şekilde konuştu:

"Türkiye'nin göçe kaynaklık eden Suriye ve Irak gibi ülkelere doğrudan komşudur. Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerden gelenlerin güzergahı olan İran'la yine doğrudan komşudur. Düzensiz göçmen geçişlerinde bir cazibe merkezi olan Ege, Akdeniz ve aynı zamanda Karadeniz üzerinde geniş bir alanda da sorumluluğumuz vardır. Dolayısıyla hemen hemen bütün kara ve deniz sınırlarımızda düzenli ve düzensiz göçle ilgili bir mesai harcamak, tedbir almak ve bu alanı göç anlamında yönetmek zorundayız. Ayrıca yine aynı rota ve aynı sorumluluk sahalarında terörist sızmalarına karşı uyuşturucu sevkiyatlarına ve aynı zamanda diğer kaçakçılıklara karşı da ciddi bir mücadele halindeyiz. Yani özetle karşımızda çok büyük bir geçiş talebi var ve biz sapla samanı doğru şekilde ayırmak zorundayız. Halihazırda ülkemizde uluslararası koruma statüsüyle 3 milyon 644 bin 342 Suriyeli bulunmaktadır. Yakalanan düzensiz göçmen sayısı 2018 yılında 268 bin 3, 2019'un ilk 5 haftasında ise 16 bin 523 kişidir. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı operasyonlarının sağladığı huzur ve barış ortamının etkisiyle geri dönen Suriyeli sayısı şu ana kadar 311 bin 968 kişidir."

Konuşmasının devamında göçle ilgili ciddi ve özverili mesai harcadığını belirten Bakan Soylu, Türkiye'nin göç konusundaki tavrının rastgele ve tepkisel olmadığını, belirli strateji ve koordinasyon dahilinde yürütüldüğünü söyledi.

"GÖÇ KONUSUNDA HER ÜLKE KENDİ BAŞINA HAREKET EDERSE BUNU YÖNETEMEYİZ"

 Soylu, "Göçün küresel düzeyde 3 temel problemi var. Birincisi; düzensiz göç, oluşturduğu rotalarla terör örgütleri ve uyuşturucu ticaretiyle simbiyotik bir ilişki içine girmektedir. Ve birbirini beslemektedir. Göç, güvenlik kaygıları sebebiyle oluşmaktadır ama artık kendisi bir güvenlik sorunudur" diye söyledi.

"AVRUPALI HEDEF ÜLKELERİN NÜFUSU YAŞLANIYOR"

Göçün ikinci probleminin dünyanın demografisiyle ilişkili olduğunu belirten Soylu, "Avrupalı hedef ülkelerin nüfusu yaşlanıyor. Oysa kaynak ülkelerin nüfusu gençleşiyor ve artıyor. Böylece kaynak ülkelerin eğitime, sağlığa, suya erişimi ve gelir eşitsizliğinden kaynaklanan arayışları, onları doğal olarak hedef ülkelere yöneltmektedir. Eğer dünya bu dengesizliğe oturup kaynağında çare bulamazsa düzensiz göçe ait her türlü maliyeti gelecek nesillere miras bırakmak zorunda kalacağız" ifadelerine yer verdi.

"GÖÇ TALEPLERİ YÖNETİLEMEZSE İLLEGAL SÜREÇLER DEVLETLERİ YÖNETMEYE BAŞLAR"

Soylu, "Üçüncü problem ise işbirliğidir. Eğer göç konusunda her ülke kendi başına hareket ederse bunu yönetemeyiz ve sadece toplumlar değil devletler de deformasyona uğrar. Göç talepleri yönetilemezse illegal süreçler devletleri yönetmeye başlar. Elbette ki amacımız herkesi kendi ülkesinde sabitlemek değil. Amacımız; düzenli göçü daha iyi yönetmek. Çünkü kötü yönetirsek, göç yeraltına iniyor ve düzensiz göç büyüyor." diye söyledi.

2016 yılı başında Türkiye'de 422 bin göçmen ikameti olduğunun altını çizen Bakan Soylu, konuşmasına şu şekilde devam ettti:

 "Bugün bu sayı 900 bindir.  Türkiye dünyaya birtakım önerilerde bulunurken düzenli göç ile düzensiz göç regülasyonunun nasıl yapılabileceğini göstermektedir. Dünyada elbette ki her ülkenin göç konusunda farklı tavırları, hatta bazen eleştirdiğimiz uygulamaları olabilir. Ancak yine de önemli bir çaba gösteriliyor. Göç yönetiminde dünyada 'Budapeşte Süreci'ne benzer farklı süreçler, konferanslar, en azından bir masa etrafında toplanma ve sorunu tartışma gayretleri var. Türkiye olarak bu gayretlerin her türlüsünü önemsiyor ve memnuniyetle karşılıyoruz. Bilindiği gibi Türkiye olarak 2003 yılında eş başkanı olduğumuz Budapeşte Süreci'nin 2006 yılından itibaren başkanlığını yürütüyoruz. O tarihten itibaren sürecin coğrafi olarak genişlemesine ve somut çıktılar üretmesine ağırlık verdik. Genişleme adımı olarak; mevcut Güneydoğu   Avrupa ve Karadeniz alt çalışma gruplarına, İpekyolu çalışma grubu eklendi. Budapeşte Süreci; halen geniş bir coğrafi alanda 50'den fazla ülkeyi kapsamaktadır. Sürecin somut çıktısı olarak; oturum başkanı olduğumuz İpekyolu çalışma grubundan hareketle 2013 yılındaki bakanlar konferansında yayınlanan bildiriyle “İpekyolu göç ortaklığı" kuruldu. Üç ana proje ve 3 adet pilot projeye ilişkin süreç yönetildi. Afganistan'da 2 adet göçmen kaynak merkezi; Pakistan'da aynı şekilde göçmen kaynak merkezleri kurulmuştur. Bu merkezler, göçmenlere doğru bilgi akışını sağlamak, rehberlik etmek, özellikle düzensiz göçün tehlikelerine karşı farkındalığı arttırmak üzere çalışmalar yapmaktadır."

Editör: MURAT ÖZER