Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İhtiyacımız olan savunma sanayi ürünlerinin sadece yüzde 20'sini kendimiz üretebiliyorduk, şimdi ise yüzde 70. Biz gerçekten çok büyük engellerle zorluklarla sabotajlarla mücadele ederek savunma sanayinde bu orana ulaştık. Şimdi geriye dönüp baktığımızda şayet bunu başaramamış olsaydık, bugün ne halde olacağımızı düşünmek bile istemiyorum" dedi.

"BUNU BAŞARAMAMIŞ OLSAYDIK, BUGÜN NE HALDE OLACAĞIMIZI DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi Müşterek Harp Enstitüsü ve Harp Enstitüleri Komuta ve Kurmay Eğitimi mezuniyet törenine katıldı. Milli Savunma Üniversitesi'nin Maslak'ta bulunan yerleşkesinde yapılan törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, kuvvet komutanları, Savunma Sanayi Başkanı İsmail Demir ile İstanbul Valisi Ali Yerlikaya katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlanan törende Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu ve mezunlar adına Tank Binbaşı Ufuk Şahin kısa birer konuşma yaptı.

Konuşmaların ardından komuta ve kurmay subay eğitiminde dereceye girenlere diplomaları takdim edildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1'incilere,  Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar 2'cilere ve 3'üncülere Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler diplomalarını verdi. Daha sonra dönem birincileri yas kütüğüne isimlerinin yazıldığı künyeleri çaktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasına mezun olan 227 subay ve misafir subayları tebrik ederek başladı. Askerlik mesleğinin insanlık tarihi kadar eski bir meslek olduğunu ifade eden Erdoğan, "Şairin diliyle ifade edecek olursak 'Bu mesel ile bulur cümle düvel fevz-ü felah / Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salah.' Evet biz dünyanın en güçlü ordularını, en büyük devletlerini kurmuş bir milletiz. Bunun için de tarihimizin her döneminde savaşa hazır olmanın önemini çok iyi biliyoruz. Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ifadesi de bu bakımdan çok önemli. Kendi vatanımızda ve tüm dünyada barışı sağlamının yolu caydırıcılıktan yani bu hedefi gerçekleştirebilecek güce sahip olmaktan geçer" dedi.

"15 TEMMUZ TAM BİR MİLLİ İRADE ŞAHLANIŞIDIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarih boyunca millete "asker millet" veya "ordu millet" denildiğini belirterek, "Bunun sebebi savaşa çok meraklı oluşumuzdan değil, tüm fertleriyle bedenen ve manen mücadeleye daima hazır bulunmamızdan kaynaklanır. Bilhassa uğrunda gözünü kırpmadan hayatını feda edebileceği değerleri, yani ezanı, bayrağı, vatanı, devleti söz konusu olduğuna bu milletin her bir bireyi 'ölürsem şehit, kalırsam gazi' şiarıyla cepheye koşar. Çanakkale başta olmak üzere yakın tarihimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur. Hele 15 Temmuz tam bir milli irade şahlanışıdır. Şahsımızın çağrısı üzerine Milletimizin her bir ferdi hiçbir zorlama, mecburiyet olmadan, hiçbir karşılık beklemeden sokaklara dökülmüş ve ülkesini işgale kalkışan darbecilerin karşısına dikilmiştir. Bir sonraki pazartesi günü üçüncü yıl dönümüne ulaşacağımız bu kutlu kıyama fiilen katılan ve kalbiyle oradan olan milletimizin her bir ferdine, dualarıyla bize destek veren tüm dostlarımıza şükranlarımı sunuyorum. 15 Temmuz ister siyasetçi, ister asker, ister hoca hangi kılığa girerse girsin, milletimizin dostunu, düşmanını hiç tereddütsüz ayırt edebilme ferasetine sahip olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu vesileyle Malazgirt'ten bugüne kadar vatanımızın bütünlüğü, milletimizin birliği, devletimizin bekası, değerlerimizin ayakta kalması için hayatını feda eden tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yad ediyorum" şeklinde konuştu.

"TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ'NE HEP SAHİP ÇIKILIR, BU OCAK HEP EL ÜSTÜNDE TUTULUR"

"Evet bize düşen İstiklal Marşı'mızın mesajlarını zihniyle, gönüyle, kalbiyle anlamış, hayatını buna göre tanzim etmiş nesiller yetiştirmek, kurumlarımızı bu anlayışla geliştirmektir. Bunu da sizlerle birlikte yapacağız" diyen Erdoğan, "Türk Silahlı Kuvvetleri, milletimiz tarafından 'Peygamber Ocağı' olarak tarif edilir. Bunun için askerimize de milletimizin Peygamberimize olan muhabbeti sebebiyle, dünyanın hiçbir yerinde yok, Mehmet rumuzuna dönüştürdüğü ismine hürmeten Mehmetçik denir. Bu ayrı bir özelliktir. Peygamber ocağındaki Mehmetçik'ten beklenen de medeniyetimizin, tarihimizin, ecdadımızın bize bıraktığı mukaddes mirasa sahip çıkmak, hak ve hakikat mücadelesini son nefese kadar sürdürmektir. İşte bu sebeple içindeki ayrık otlar, dikenler, aslan postuna bürünmüş çakallar titizlikle ayıklanarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne hep sahip çıkılır, bu ocak hep el üstünde tutulur.  Türkiye'nin gücünün, milletiyle ordusu arasındaki bu sarsılmaz bağdan kaynaklandığını görenler gayet bilinçli bir şekilde saldırılarını aynı noktaya yoğunlaştırmışlardır. Evladını teslim ettiği Peygamber ocağına yapılan tüm saldırıları göğsünde söndüren de kanla suladıkları kin ve nefret tohumlarını yeşertmek isteyenleri hüsrana uğratan da yine milletimizin bizatihi kendisi olmuştur" İfadelerini kullandı.

"TÜRKİYE VARLIĞINA VE BİRLİĞİNE YÖNELİK SALDIRILARI KENDİ TOPRAKLARINDA DEĞİL, DOĞRUDAN KAYNAĞINDA KARŞILAYABİLME GÜCÜNE ULAŞMIŞ BİR ÜLKEDİR"

Erdoğan, "Ne zaman bölgemizde kritik gelişmeler yaşansa ülkemiz içinde milletimizi bölmeye çalışanlara ordumuzu yıpratmaya yönelik hadiselere şahit oluyoruz. Yaklaşık çeyrek asır önce çok ibret verici nice olaylara şahit olduk. Bölücü örgüt kalabalık gruplarla karakollarımıza saldırıldı. Mesela yaklaşık çeyrek asır önce ülkemizde çoğu da temmuz ayında yoğunlaşan gerçekten çok ibret verici nice olaya şahit olduk. Bölücü örgüt Doğu ve Güney Doğu bölgemizdeki karakollarımıza, ilçe ve il merkezlerimize kalabalık gruplarla saldırmaya başladı. Bingöl'de otobüsle intikal sırasında 33 silahsız askerimiz şehit edildi. Sivas'ta 33 misafir ve iki otel görevlisinin yanarak öldüğü olaylar yaşandı. Hemen ardından Başbağlar'da yine 33 vatandaşımız teröristler tarafından alçakça katledildi, şehit edildi. İçeride istediklerini alamayanlar bundan 10 yıl sonra Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de farklı bir provokasyona yöneldiler. Bölücü terör örgütünün 35 yıldır ülkemizi hedef alan saldırılarına gizli, açık destek verenler, Suriye'de daha büyük bir tezgah kurmanın peşine düştüler. Esasen Gezi'den çukur eylemlerine, FETÖ'nün geniş bir alana yayılan ihanet girişimlerine kadar son dönemde yaşadığımız hadiseler de bu büyük fotoğrafın bir parçasıdır. Dikkat ediniz bu tuzakların hepsi de hem milletimizi sindirmeyi hem devletimizi çökertmeyi hem de özellikle ordumuzu etkisiz hale getirmeyi amaçlıyor. Hamdolsun hepsinin de üstesinden gelmeyi başardık. Bugün artık Türkiye varlığına ve birliğine yönelik saldırıları kendi topraklarında değil, doğrudan kaynağında karşılayabilme gücüne ulaşmış bir ülkedir. Ülkemizi terör örgütleri vasıtasıyla kendi içine hapsetme hamlelerinin önünü bu şekilde kestik. Milletimizle ordumuzun arasını açma gayretlerini bu şekilde boşa çıkardık. Suriye'deki oyunu bu şekilde bozduk. Doğu Akdeniz'deki oyunun istikametini bu şekilde değiştirdik" diye konuştu.

"TAKDİRLE TAKİP EDİLEN BİR ÜLKE DURUMUNDADIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "ABD, İHA ve SİHA bize vermiyordu ama kötü komşu bizi ev sahibi yaptı şimdi biz İHA'mızı da SİHA'mızı da üretiyoruz. Ülkemize savunma sanayi alanında örtülü ya da açık ambargo uygulayanlar bu işin çaba işi olduğunu anlayacaklar" diyerek konuşmasına şu şekilde devam etti:

"FETÖ'nün en çok hedef aldığı ve en büyük zararı verdiği subay eğitim kaynaklarımızı 15 Temmuz'un ardından süratle yeniden yapılandırdık. Milli Savunma Üniversitemizin bünyesinde topladığımız bu eğitim birimleri gerçekten takdire şayan bir hızla toparlandı ve ayağa kalktı. Çok kısa bir kesintinin ardından ordumuzun her seviyedeki personel ihtiyacı bu eğitim kurumlarımız tarafından karşılanmaya başlandı. Türk Silahlı Kuvvetlerimize bir daha ne FETÖ'nün ne de başka herhangi bir cuntacı, darbeci zihniyetin sirayet etmemesi için bu yeni eğitim sistemini geliştirerek, sürdürmekte kararlıyız. Milletimizle ordumuz arasına kimsenin girmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü bu ordu ve gücünü ondan alan Türkiye, sadece kendi vatandaşlarına karşı sorumlu değildir. Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de kendimizle birlikte umudunu bize bağlamış tüm dost ve kardeş topluluklar, mazlumlar, mağdurlar için de güçlü olmak ve güçlü kalmak zorundayız. Nitekim bugün Türkiye içerisinde yer aldığı ikili ve çok taraflı tüm askeri ittifaklarda başarısı ve taahhütlerine bağlılığıyla öne çıkan, takdirle takip edilen bir ülke durumundadır."

"MUHATTAPLARIMIZDAN AYNI ANLAYIŞI GÖRDÜĞÜMÜZ SÜRECE DE TAAHÜTLERİMİZE BAĞLI KALACAK"

Erdoğan, "Türkiye'yi temsil eden askerlerimiz, bayrağımızı dalgalandırdığımız her yerde, askeri kabiliyetleri yanında, ahlakları, vicdanları, insani faaliyetleri, sosyal ilişkileriyle etraflarında bir sevgi halesi oluşturmaktadır. Srebrenitsa soykırımı gibi diğer ülke askerlerinin utanç verici sicillerinin hiçbiri bizim askerimize yaklaşamamıştır bile. İnşallah bundan sonra da gerek BM ve NATO bünyesinde gerek diğer inisiyatifler çerçevesinde üstlendiğimiz bütün görevleri layıkıyla yerine getirmeye devam edeceğiz. Türkiye bulunduğu her yer gibi NATO'ya da değer katan, güç katan, hareket alanını ve vizyonunu genişleten bir ülke olmuştur. Muhataplarımızdan aynı anlayışı gördüğümüz sürece de taahhütlerimize bağlı kalacağız" dedi. 

"SAVUNMA SANAYİNDE MARUZ KALDIĞIMIZ AMBARGOLARIN ARTTIĞINI GÖRÜYORUZ"

Türkiye'nin son dönemde gündeminde olan konuların önemli bir kısmının da savunma ağırlıklı olduğuna dikkat çeken Erdoğan, S-400 tartışması, F-35'lerin teslimatı hususu, Doğu Akdeniz'deki faaliyetlere yönelik tehditlerle Libya'daki son gelişmelerin bunların arasında yer aldığını belirterek, "PKK'sı ve DEAŞ'ı ile Kuzey Irak'tan ve Suriye'den ülkemize yönelik terör tehditleri zaten bizim ana gündemimizdir. FETÖ ve benzer paralel yapılanmaları da yakından takip ediyoruz. Uluslararası alanda ülkemizin ve dostlarımızın haklarını kararlılıkla savundukça savunma sanayinde maruz kaldığımız ambargoların arttığını görüyoruz" şeklinde konuştu. 

"BUNU BAŞARAMAMIŞ OLSAYDIK, BUGÜN NE HALDE OLACAĞIMIZI DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "17 yıl önce savunma sanayinde ülkemizin dışa bağımlılık oranı neydi, hamdolsun bugün ne? Yani ihtiyacımız olan savunma sanayi ürünlerinin sadece yüzde 20'sini kendimiz üretebiliyorduk, şimdi ise yüzde 70. Biz gerçekten çok büyük engellerle zorluklarla sabotajlarla mücadele ederek savunma sanayinde bu orana ulaştık. Şimdi geriye dönüp baktığımızda şayet bunu başaramamış olsaydık, bugün ne halde olacağımızı düşünmek bile istemiyorum. Bu terörle mücadelede eğer bu gücümüz olmamış olsaydı Cudi'de, Gabar'da, Tendürek'te, Kandil'de Türk uçaklarını, İHA'ları, SİHA'ları kusura bakmayın göremezdik ama şimdi bunların inlerine girdik, inlerine girdikçe şimdi onlar kaçacak delik arıyorlar. Savunma sanayi konusunda halen önümüzde aşmamız gereken pek çok sorun bulunduğunun elbette farkındayız ancak tıpkı milli muharip uçak gibi, tıpkı kimi kritik mühimmatların üretimi gibi, tıpkı motor gibi şu anda karşılaştığımız zorluklar sebebiyle erteleme yoluna gittiğimiz her işin sonradan önümüze çıkardığı maliyetleri de biliyoruz. Bunun için savunma sanayi projelerinde yerliliği ve milliliği yükseltecek projelere daha sıkı sarılacak, daha fazla kaynak aktaracağız." 

TBMM'de kabul edilen yeni askerlik sistemi hakkında da konuşan Erdoğan bu sistemin yetişmiş ve uzman insan gücü ihtiyacını geliştirmesine de vesile olacağını vurguladı.

"BU MÜCADELE EN SON TERÖRİSR ETKİSİZ HALE GETİRİLİNCEYE KADAR DEVAM EDECEKTİR"

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da konuşmasına mezunları kutlayarak başladı. Akar, "Malumları olduğu üzere, küresel ve bölgesel düzeyde, ülkemizi de derinden etkileyen birçok gelişmenin yaşandığı bu dönemde, TSK; FETÖ, PKK/KCK/PYF-YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri başta olmak üzere güney sınırlarımızda, Ege'de ve Doğu Akdeniz'de, asil milletimizin egemenlik ve bağımsızlığına yönelecek her türlü tehdit ve tehlikeye karşı azim ve kararlılıkla mücadelesini sürdürmektedir. Asil milletimizin sevgisi, güveni ve duasından aldığımız güçle 780 bin kilometrekare vatan toprağımızın, 462 bin kilometrekare mavi vatanımızın ve semalarımızın güvenliği, 82 milyon vatandaşımızın huzur ve refahı için gece-gündüz, yaz-kış, dağ-bayır demeden yurt içinde ve sınır ötesinde verdiğimiz bu mücadele, en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir. Türkiye; zat-ı devletlerinin liderliğinde etkin, caydırıcı ve saygın ordusuyla, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hem sahada hem masada olmaya devam edecektir" dedi.

"VATANIMIZIN, MİLLETİMİZİN BEKASI İÇİN ETKİN, CAYDIRICI VE SAYGIN BİR ORDUYA SAHİP OLMAK TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUKTUR"

Akar, "Vatanımızın, milletimizin bekası için etkin, caydırıcı ve saygın bir orduya sahip olmak tercih değil, zorunluluktur. Bu anlayışla, reform niteliğindeki yeni askerlik sisteminden savunma sanayiine kadar geniş bir yelpazede sürdürdüğümüz çalışmalar tüm hızıyla devam etmektedir. Bu kapsamda zat-ı devletlerinin destek ve teşvikiyle yüzde 70'lere varan yerli ve millî savunma sanayiimizin ürettikleri ve yurt dışından aldıklarımız dâhil envantere giren yeni harp silah ve araçları, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin karada, denizde ve havada etkinliğini ve caydırıcılığını her geçen gün arttırmaktadır" diye konuştu.

"BUGÜN AYNI ZAMANDA 11 DOST, KARDEŞ VE MÜTTEFİK ÜLKEDEN GELEN 18 MİSAFİR ASKERİ PERSONELİ DE BU ŞANLI YUVADAN MEZUN EDEREK ÜLKELERİNE UĞURLUYORUZ"

Hulusi Akar konuşmasının sonunda, "Mezun olan kurmay subaylarımızın, aldıkları eğitim doğrultusunda kutsal vatan topraklarının bütünlüğü ve güvenliği ile asil milletimizin egemenlik ve bağımsızlığı uğruna her türlü tehdit ve tehlikeye karşı 'ölürsem şehit kalırsam gazi' anlayışı içinde azim ve kararlılıkla mücadele edeceklerine; millî, manevi ve mesleki değerlere sahip olarak görevlerini üstün bir başarıyla yerine getireceklerine ve aziz milletimizin güvenine layık olacaklarına yürekten inanıyorum. Unutulmamalıdır ki, 'En büyük takdir güvenilmek, en büyük başarı bu güvene layık olmaktır.' Bugün aynı zamanda 11 dost, kardeş ve müttefik ülkeden gelen 18 misafir askerî personeli de bu şanlı yuvadan mezun ederek ülkelerine uğurluyoruz. Misafir askeri personelin, üstlenecekleri vazifelerde elde edecekleri başarıların bizlere daima gurur vereceğini, sağlık ve başarı haberlerinin bizleri mutlu edeceğini özellikle belirtmek isterim. Türkiye'nin birer fahri elçisi olarak değerlendirdiğim misafir kardeşlerimizin burada kurdukları gönül bağlarının, dostluk ve arkadaşlığın ülkelerimiz arasındaki iş birliği ve dayanışmanın en önemli güvencesi olduğunu düşünüyorum" İfadelerine yer verdi.

Editör: MURAT ÖZER