Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim derdimiz, Suriye'yi işgale çalışan DEAŞ, YPG/PYD gibi terör örgütleriyledir. Bizim oradaki Kürt kardeşlerimizle de sorunumuz yok. Sorun tamamen terör örgütleriyle. Bunu saptırmaya çalışıyorlar, kimse saptırmasın. Biz oradaki Kürt kardeşlerimizle değil, terör örgütüyle şu anda mücadele ediyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuştu. Erdoğan, Türkiye'nin binlerce yıllık medeniyet birikimi ve devlet geleneği olduğuna dikkat çekerek, "Ülkemizi yıllarca kendi iç meseleleriyle uğraştırarak tarihi ve temsil ettiği değerleri unutturmaya çalıştılar. 107 yıl önce Balkan Savaşı başladığında kendi iç sorunlarımızla o kadar meşguldük ki 15 günde neredeyse tek kurşun atmadan 168 bin kilometrekare vatan toprağını kaybettik. Takip eden 8 yıl içinde Balkanlar'da 5 milyon Müslüman katledildi. Canlarını kurtarabilenler ise perişan şekilde Anadolu'ya sığındı. Çanakkale'de birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz sayesinde düşmanı yenilgiye uğrattık. İstiklal harbimizi de aynı güçle zafere ulaştırdık. Cumhuriyetimizi kurduktan sonra ise birlik ve beraberlik iradesini ülkemizi hak ettiği yere ulaştıracak seviyede oryaya koyamadık. Kendi içimizdeki kavgalarla, çekişmelerle o kadar meşguldük ki; asıl hedeflerimize bir türlü odaklanmadık. Tek parti zulmünden, darbeler dönemine kadar yaşadığımız her sıkıntının amaçlarından biri, Türkiye’yi kendi içine kapanık şekilde tutmaya devam etmekti" dedi.

'BUNLAR DÜRÜST DEĞİL'

Suriye'deki terör tehdidine dikkat çeken Erdoğan, tehditleri kaynağında kurutmak üzere Türkiye’nin harekete geçtiğini aktararak, son 4 yılda sınırlar içinde 7 bin 500, sınırlar dışında ise 8 bin 500 olmak üzere toplam 16 bin teröristin etkisiz hale getirildiğini kaydetti. Dün başlatılan Barış Pınarı Harekatına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye’nin yaptığı diğer operasyonlar gibi Barış Pınarı’nın da amacı; Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve siyasi birliğine katkıda bulunmaktır. Suriye topraklarının dörtte biri PKK/YPG'nin işgali altındayken; bu ülkenin toprak bütünlüğünden söz edilemeyeceği açıktır. PKK/YPG‘nin bu işgalini görmeyenler, şu anda bizim Suriye’nin birliği, beraberliği için attığımız adıma laf ediyorlar. Şöyle siz kenarda durun, biz yolumuza devam edelim. DEAŞ’a karşı verdiğimiz mücadeleyi bu konuşanların hangisi verdi? Bunlar sadece kendi ülkelerinden Suriye’ye DEAŞ’ı ihraç ettiler. Fransa’dan DEAŞ Suriye’ye geldi. Almanya’dan DEAŞ Suriye’ye geldi. Hollanda’dan DEAŞ Suriye’ye geldi ve biz 5 bin 500 DEAŞ’lıyı geldikleri yerlere gönderdik. Bunlar dürüst değil. Bunlar sadece laf üretiyorlar. Biz ise iş üretiyoruz. Fakrımız bu. Şu anda bu mücadelede DEŞA’a karşı da PKK/YPG/PYD’ye karşı da bu mücadeleyi tüm onurumuzla birlikte sürdürüyoruz, sürdüreceğiz" şeklinde konuştu.

'ELEŞTİRİLERİ ASLA KABUL ETMİYORUZ'

Barış Pınarı Harekatı’nın Suriye’nin geleceğinin daha sağlıklı şekilde planlanmasını temin edeceğini anlatan Erdoğan, "Suriye topraklarında üzerinde onlarca yabancı gücün adeta cirit attığı bir dönemde Türkiye’nin terör yapılanmasını engellemek için başlattığı bu harekata yönelik eleştirileri asla kabul etmiyoruz. Tek tek saymayacağım; ama bazı ülkelerin adını da burada bugün zikredeceğim. Zira kendilerini de dürüst olmaya davet edeceğim. Önce Suudi Arabistan’dan başlayacağım. Suudi Arabistan aynaya baksın. Yemen’i bu hale kimler getirdi? Yemen şu anda ne durumda? On binlerce insan Yemen’de ölmedi mi? Ey Suudi Arabistan, önce bunun hesabını verin. Şu anda Yemen fakr-u zaruret içinde, her tarafı yerle yeksan ettiniz. Bunun hesabını verin. Kalkıp da bizim Suriye’nin birliği, beraberliği için attığımız, terör örgütlerine karşı verdiğimiz bu mücadelede siz bize laf edemezsiniz, konuşamazsınız" diye konuştu.

'BİZİM ORADAKİ KÜRT KARDEŞLERİMİZLE DE SORUNUMUZ YOK'

Mısır’ın Barış Pınarı Harekatına karşı aldığı tavrı da eleştiren Erdoğan, şu şekilde konuştu:

"Sen ülkende demokrasi katili olan bir kişisin. Yüzde 52 oyla seçilmiş olan bir Mursi’yi, evet mahkemede çırpınarak ölmesine sen neden oldun, belki de operasyon yaptın ve ailesini bile defnetmesine müsaade etmedin. Sen böyle bir katilsin. Sisi birileriyle toplantı yapmış, bu operasyonu kınamış. Ya kınasan ne yazar kınamasan ne yazar? Ya bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan olsun. Biz inanarak bu oyla çıktık ve devam ediyoruz. Zira Suriye halkı özellikle bizim sınır bölgelerimizdekiler, ‘Hep ne zaman geleceksiniz’ diye çağrıda bulundular. Tabii rejimin tutarsızlıkları işimizi zorlaştırdı. Eğer rejim 8-9 yıl önceki rejim olsaydı, belki bugün bu işler çok daha kolay olacaktı. Şimdi bizler Suriye halkımıza sevdamız zaten tartışılamaz o ayrı. Ama bizim derdimiz, Suriye’yi işgale çalışan DEAŞ, YPG/PYD gibi terör örgütleriyledir. Bizim oradaki Kürt kardeşlerimizle de sorunumuz yok. Sorun tamamen terör örgütleriyle. Bunu saptırmaya çalışıyorlar, kimse saptırmasın. Biz oradaki Kürt kardeşlerimizle değil, terör örgütüyle şu anda mücadele ediyoruz."

'KAPILAR AÇARIZ'

Türkiye’nin belki de Suriye topraklarındaki tek meşru güç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Çünkü bizim hem kendi sınır güvenliğimiz tehdit altındadır, hem de ülkemizde evlerine dönmeyi bekleyen 3,6 milyon Suriyeli sığınmacı vardır. Ey Avrupa Birliği, kendinize gelin. Bak yine söylüyorum. Bizim şu andaki operasyonumuzu bir 'işgal hareketi' diye nitelendirmeye çalışırsanız işimiz kolay; kapıları açarız, 3,6 milyon mülteciyi sizlere göndeririz. Şimdi kalkmışlar para hesabı yapıyorlar. Neymiş? İkinci taksit olan 3 milyar Avroyu göndermeyeceklermiş. Ya zaten siz verdiğiniz sözü şu ana kadar yerine getirdiniz mi? Yok. Biz zaten sizden bir şey alarak yürümedik. 40 milyar doları biz harcadık. Allah’ın izniyle biz bir o kadar daha harcar, yolumuza devam ederiz; ama kapıları da açarız” değerlendirmesinde bulundu.

‘TÜRKİYE HAKKINI GEREKTİĞİNDE KENDİ GÜCÜYLE ALMASINI BİLİR'

Erdoğan, Suriye’deki diğer gelişmelere tepki vermeyip, sadece Türkiye’yi eleştirmeyi, alışkanlık haline getirenleri akla, vicdana ve ahlaka davet ettiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

"Suriye topraklarındaki gerçek işgalcilere ses edemeyenlerin Türkiye’nin meşru haklarını koruma konusundaki adımlarına karşı çıkması en basitinden bir acziyet, teslimiyet ifadesidir. Onlar aciz olabilir; ama Türkiye öyle değildir. Hakkını gerektiğinde kendi gücüyle almasını bilir. Üstelik biz bu noktaya durduk yere de gelmedik. Suriye krizinin başladığı 2011 yılından beri hatta daha önceden itibaren bu ülkedeki sorunun tüm kesimlerin haklarını güvence altına alan, demokratik yöntemle çözümü için gayret gösterdik. Bizzat Esed’e defalarca telkinde bulunduk. Maalesef rejimin tercihi demokratik yöntemlerden değil, zor kullanmaktan yana oldu. 1 milyona yakın insanı Esed Suriye’de öldürdü. Kendi halkını öldüren katleden bir insanla karşı karşıyayız. Ve hala 'o giderse yerine kim gelir?' bu soruyu soran liderler var. DEAŞ gelirse ne olur? DEAŞ’ı sen getirirsen, benim söyleyecek bir şeyim yok. Bırakın Suriye halkına, Suriye halkı DEAŞ’ı getirir mi getirmez mi görelim? 'Demokrasi' diyorsan, demokrasi nedir? Halkın iradesine saygıdır. Mesele bu kadar basittir. Suriye halkı da DEAŞ’ı getirecek kadar aklını peynirle yememiştir" açıklamasında bulundu.

'TERBİYESİZLİK YAPMAYIN'

3,6 milyon Suriyelinin Türkiye’de yaşamaya devam ettiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Utanmadan, sıkılmadan şu ifadeyi kullanıyorlar; Biz Kürtlere karşıymışız, terbiyesizlik yapmayın. Şu anda sadece Kobani'den bizim ülkemize gelen 300 bin Kürt hala bizim ülkemizde misafirimiz olarak yaşamaktadır. Önce bunu konuşalım. Hala bizim ülkemizdeler. Bunu niye konuşmuyoruz. Amerika bunu görmez, AB bunu görmez, biz kime neyi anlatacağız ya? Hiç olmazsa kendi milletimiz bunu görsün. Parlamentoda da terör örgütüne sırtını dayayan bir grup var, onlar zaten gözleri var görmez. Böyle bir durum var; ama göstereceğiz. Öyle veya böyle göstereceğiz" dedi.

'DAHA İLERİ NOKTASI VAR'

Türkiye’nin başlattığı Barış Pınarı harekatının amacı hakkında konuşan Erdoğan, "Bu mücadelenin altında ne var biliyor musunuz? Bizim bu sınır ötesi harekatımızın altında güneyimizde bir terör devleti kurulmasını engellemek var, biz buna çalışıyoruz. Buna fırsat veremeyiz. Buna eyvallah edemeyiz. Bunun daha ileri noktası var, onları burada konuşmaya şu anda dilim varmıyor" dedi.

'BEŞİNCİ MADDEYİ GAYET İYİ BİLİYORLAR'

Türkiye’nin beklediği adımların atılmadığını ve Türkiye’nin oyalanmaya çalışıldığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Halbuki Türkiye gibi kadim bir devletin karşısında bizzat muhataplarımızın ifadesiyle, parayla kullanılan bir örgütün hükmünün olamayacağı bellidir. Buradan tüm NATO ülkesi olanlara sesleniyorum, başta Amerika. Biz Türkiye’yiz. Biz bir NATO üyesi ülkeyiz. Beşinci maddeyi gayet iyi biliyorlar. Bu terör örgütleri NATO üyesi olan Türkiye’ye saldırırken, siz buna bir defa sessiz kalamazsınız, buna hakkınız yok, eğer NATO üyesi bir ülkeyseniz. NATO ülkeleri içinde, NATO’ya karşı olan edimlerini yerine getiren en önemli ülkelerden biri hangisidir? Türkiye’dir. İlk üçün, beşin içinde. Ücretini takır takır ödeyen ülke Türkiye’dir. Siz Türkiye’yi birkaç tane zibidi terör örgütüne tercih etmeyeceksiniz öyle mi? Buna eyvallah edemeyiz. Bunun da gereğini yapmaya mecburuz" diye konuştu.  

'TEL ABYAT VE RESULAYN BÖLGESİNDE DEVAM EDİYOR'

Dün topçu atışı ile başlayan harekatın, gece 22.30 sularında kara birliklerinin de Suriye’ye girmesiyle karadan ve havadan devam ettiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda harekatımız tüm unsurların katılımıyla; Tel Abyat ve Resulayn bölgesinde devam ediyor. Harekat başladıktan sonra şu ana kadar 109 terörist öldürüldü. 109'un dışında yaralılar, teslim olanlar var. Henüz operasyona başladığımız bir yerde şunu uydurdular; Hristiyan Suriye vatandaşların yaşadığı bir bölgeye önce roket atıp ardından, 'Türkiye sivilleri bombalıyor' diye ortalığı ayağa kaldırmaya kalktılar. Bombayı atan sizsiniz, füzeyi atan sizsiniz terbiyesiz herifler. Bu kara propaganda makinesine karşı gerekli tedbirleri derhal aldık. Doğruları tüm dünyayla paylaştık, paylaşıyoruz" ifadelerini kullandı.

'KADINA ÇOCUĞA ASLA ELİMİZ KALKMAZ'

"Askerimizin karşısına çıkacak yüreği olmayanlar boş buldukları yerlerde sivillere saldırarak gerçek yüzlerini ortaya koyuyorlar" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD ve YPG’nin kendi yayın organlarından çocukları gösterdiğini belirterek, "Ya çocuk katili sizsiniz. Kadınlara saldıran, onların katili sizsiniz. Biz öyle bir milletiz ki; bizim savunma imkanı olmayanlara kadına, çocuğa asla elimiz kalkmaz. Bu bizim inancımızın gereği de haramdır biz bunları yapamayız. Ama inşallah, bu yılanların hepsinin de başını en kısa sürede ezeceğiz, hiç endişeniz olmasın. Suriyeli kardeşlerimizin huzuru için, bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimizin huzuru için bunu başaracağız. Henüz harekete başladığımız diğer bölgelerle ilgili çalışmalarımız sürüyor, vakti saati geldiğinde oralarda da Türkiye’nin gücünü göstereceğiz. Daha önceki harekatlarımızda ne yaptıysak, buralarda da onu yapacağız. Yani gittiğimiz yerlere barışı, huzuru, güvenliği, esenliği getireceğiz. Rabbim ordumuzu muzaffer eylesin. Rabbim kahraman güvenlik güçlerinin her birini korusun" açıklamasında bulundu.

'ORALARI DA YIKACAĞIZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, harekata destek veren; MHP, CHP ve İYİ Parti liderleri başta olmak üzere siyasilere, STK temsilcilerine, sanatçılara, sporculara ve her kesimden vatandaşları tebrik ederek, "Terör örgütünün desteği ile parlamentoya girmiş olan sözde siyasi partiye sesleniyorum. Benim ordumu ‘işgal gücü’ olarak gösteremezsin. Bu ahlaksızlığın daniskasıdır, edepsizliğin daniskasıdır. Eğer işgal varsa o sizin maharetinizdir. Siz bulunduğunuz yerlerde sadece işgalle kalmadınız bulunduğunuz yerlerde işgal kuvvetleri olarak, binaları kendi içinden tünellerle açmak suretiyle oralarda adeta sorguluma hücreleri kuracak kadar alçaksınız. Artık oraları kaybettiniz. Türkiye’de bu tür yerleriniz kalmayınca, Suriye’de tüneller açtınız, oraları da yıkacağız. Oralarda da bu tünelleri bulamayacaksınız. Bütün bunlardan hareketle en büyük teşekkürü bu, harekatı can-ı gönülden destekleyen milletimizedir. Rabbimizin yardımı ve milletimizin desteği olduğu müddetçe bu ülkenin sırtı ilanihaye yere gelmez" dedi.

'BİZİM PLANIMIZ HERKESİN YENİDEN KENDİ EVİNE DÖNEBİLMESİDİR”

Barış Pınarı Harekatının bölgeyi güvenli hale getirmenin yanı sıra, buralarda yaşayanların kendi şehirlerine dönmelerini sağlayacağına dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bölücü örgütün bozmaya çalıştığı demografik yapıyı, iç savaş öncesine uygun şekilde yeniden tesis edeceğiz. Bilindiği gibi bölücü örgüt, kontrol altında tuttuğu bölgelerde bir milyon kişiyi yerlerinden etmiştir. Bunların yaklaşık üçte biri de Kürt kardeşlerimizden oluşuyor. Bizim planımız, herkesin yeniden kendi evine dönebilmesidir. Araplar kendi evlerine, Kürtler kendi evlerine, Türkmenler kendi evlerine Süryaniler Asuriler diğer etnik ve dini gruplar kendi evlerine döneceklerdir biz bunun teminine çalışıyoruz. Böylece bölgeyi bozulmaya çalışılan demografik zenginliğine yeniden kavuşturacağız. Tabii bir de kendi ülkesine dönmek isteyip de oturacak evi kalmamış olanlar var; bunlar için de 1 milyon kişilik yeni yerleşim yerleri inşa etmeyi planlıyoruz. Bu yerleşim yerlerini uluslararası toplumun finansmanıyla inşa etmeyi planlıyoruz. Böylece Suriye’nin herkes için geri dönülebilir hale gelmesini temin etmiş olacağız. Türkiye’nin hiç kimsenin toprağında, malında, mülkünde gözü yoktur. Türkiye ile birlikte hareket eden Suriye Milli Ordusunun da asla böyle bir niyeti yoktur. Türkiye olarak bölge halkına bu konuda en küçük bir taşkınlığa müsaade edilmeyeceğinin garantisini şimdiden veriyoruz" diye konuştu.

‘HERKESE KUCAĞIMIZ AÇIKTIR’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, YPG saflarına katılmaya zorlanmış Suriyelilere de seslendi. Erdoğan, "İster Arap, ister Kürt, ister bir başka kesimden olsun; hemen şimdi PYD saflarını terk edip, kendi evlerini şehirlerini, köylerini, kendi namuslarını korumak için harekete geçecek herkese kucağımız açıktır" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu operasyonda sivillere zarar gelmesinin kabul edilemeyeceğinin altını çizerek, "Sadece bize karşı silah kullananları, saldıranları, tuzak kuranları hedef alıyoruz. Şayet böyle bir tavrın içinde değilse hiçbir Suriyeli kardeşimiz korkmasın, endişe duymasın. Harekatımızın adını ‘Barış Pınarı’ olarak belirlerken rastgele tercihte bulunmadık. Biz terör örgütünü bölgeden kazıyarak Suriye’de gerçek anlamda barış tesis etmek üzere bu adımları atıyoruz. Bizim sınır, Suriye tarafında hep pınarlarla doludur. İşte o pınarlardan hareketle biz bunun adını ‘Barış Pınarı’ koyduk" ifadelerini kullandı.

‘DEAŞ’LILARA NE YAPILMASI GEREKİYORSA ONU YAPACAĞIZ’

Bölgedeki hapishanelerde veya kamplarda tutulan DAŞ’lılara ne yapılacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz asla sorumluktan kaçan bir ülke olmadık. DEAŞ’ın bir daha kendi başımıza bela olmasını istemediğimiz gibi, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere; dünyanın da böyle bir musibete duçar olmasını arzu etmeyiz. Kontrolümüze geçecek bölgelerdeki DEAŞ’lılara ne yapılması gerekiyorsa onu yapacağız. Cezaevinde tutulması gerekenleri cezaevinde tutacak, uyruğu olduğu ülkeye gidebilecekleri de kabul edilmeleri hallinde oraya göndereceğiz. Geride kalan kadın ve çocukları da bir ıslah programı çerçevesinde, yeniden kendi toplamlarına kazandırmanın gayreti içinde olacağız. Türkiye bu ülkenin, bölgenin kontrolünü ele aldıktan sonra, DEAŞ’ın yeniden bölgede varlık gösteremeyeceğinden herkes emin olmalıdır. Bu güvenceyi huzurlarınızda tüm dünyaya vermek istiyorum" ifadelerini kullandı.

‘291 MİLLETVEKİLİMİZİN 50 TANESİ KÜRT KÖKENLİDİR’

Diyarbakır Anneleri’ne değinen Erdoğan, "Malum siyasi partinin önünde haftalardır bekleyen o anneleri nasıl anlatacaksınız? O annelerin yavrularını Kandil’e kaçıranlar bunun hesabını nasıl verecek? Çok daha farklı yere kaçıranlar, bunun hesabını nasıl verecek? Siz önce bunun hesabını verin. Bir adı 'Kandil' olan Kandil var, bir de Diyarbakır’ın içinde Kandil. Böyle bir yapı ve bütün planlamalar oradan yapılıyor, ondan sonra da hemen tutuyorlar kolundan, Kandil mi, Kandil, bir başka sınır mı, bir başka sınır buralara gönderiyorlar. Hani diyorlar ya, ‘Kürtlere AK Parti’de yer yok' diye. Söyleyeyim size, şu anda parlamento içinde AK Parti grubunda 291 milletvekilimizin 50 tanesi Kürt kökenlidir. En sonunda bize bunu söyletmeye mecbur bıraktılar. Çünkü bizim için önemli olan kökenler filan olmaktan öte insan olmak" dedi.

Editör: MURAT ÖZER