Antalya Diplomasi Forumu'nda (ADF) konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, savaşların sivil altyapıya olduğu kadar, kültürel hazinelere ve tabiata da büyük zarar verdiğini belirterek, geçmiş savaşlardan örnekler verdi. Erdoğan, “Hayvanlar da en az insanlar kadar yuvasız kalıyor, yerlerinden ediliyor, ölüyor ya da sakatlanıyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, ADF’de 'Yumuşak Güç Yoluyla Dayanışmayı Güçlendirmek ve Barışı Teşvik Etmek' başlıklı panelde konuştu. Panelde, Emine Erdoğan'ın yanı sıra Crans Montana Forumu İcra Başkanı ve Kurucusu Jean-Paul Carteron, Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) Başkanı Peter Maurer, Afrika Birliği Komisyonu Başkanının Kadın, Barış ve Güvenlik Özel Temsilcisi Bineta Diop, Haiti Eski Cumhurbaşkanı'nın eşi Martine Moise birer konuşma yaptı.

UKRAYNA'DAKİ YIKIM VE ACILARIN ÜZÜNTÜSÜ

Bugün barış hakkındaki istişarelerin, maalesef Ukrayna'daki sıcak çatışmaların doğurduğu yıkım ve acıların üzüntüsü içinde gerçekleştirildiğini belirten Emine Erdoğan, “Evlatlarını çatışmalarda kaybeden annelerin yakarışları dünyanın her tarafında yankılanıyor. Ailelerin parçalandığına şahit oluyoruz. Sevdiklerini geride bırakarak vatanını terk etmek zorunda kalan insanların, kederli bakışları maalesef içimizi dağlıyor. Savaşın karanlık gölgesi ne yazık ki bir kez daha insanlığın üzerine çöktü. Tam bu zor günlerde barış umudunu canlı tutmak ve barışa yönelik gayretimizi arttırarak el ele vermek zorundayız. Böyle bir iklimde yumuşak gücün paha biçilmez değerinin daha da belirgin olduğu noktasında hemfikir olduğumuza inanıyorum. Yumuşak güç kaba kuvvetle değil, hak ve meşruiyet zemininde buluşmaktır. Hayalini kurduğumuz dünyaya başkalarını da ortak etmektir" dedi.

'4 MİLYONDAN FAZLA İNSANA KUCAK AÇTIK'

Türkiye olarak savaşın felaketlerinden kaçan 4 milyondan fazla insana kucak açıldığını belirten Erdoğan, “Kültürümüzün hoşgörüsü ve misafirperverliği, onların sığınabilecekleri güvenli bir liman oldu. Sınırlarımızın ötesinde Suriye'den, Arakan'a kadar nerede bir mağdur varsa yanlarında olduk. Sadece komşu ülkelerde değil, Afrika'dan Latin Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada her sorunun barışçıl çözümü için katkı sağladık. Sağladığımız insani yardımlarla refah ve kalkınmanın sadece gelişmiş ülkelerde değil, her yerde kök salmasını amaçlıyoruz. Bu kalıcı barışa giden ana yollardan biridir. Türkiye yalnızca bugünde değil uzun tarihinde de savaş ve zulüm açlık gibi nice felaketten kaçan insanların sığınağı, evi, memleketi oldu" şeklinde konuştu.

'UKRAYNA'DAKİ REFLEKS DİĞER MAZLUMLAR İÇİN GÖSTERİLMEDİ'

Bugün hala 2 milyar insanın çatışma bölgelerinde yaşadığını ve 84 milyon insanın şiddet ve çatışmalar nedeniyle yurtlarından edildiğini anlatan Emine Erdoğan, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Din ve örf gibi nedenlerle ayrımcılığın tırmandığını görüyoruz. Sevgi, merhamet ve barış, algı operasyonlarına kurban ediliyor. Ukrayna'da hepimizi büyük bir kedere sürükleyen savaş karşısında gösterilen refleks, maalesef diğer mazlum halklar için eşit gösterilmedi. Hangi ırktan, hangi inançtan olursa olsun bir çocuğun, bir kadının savaşın karşısında çektiği acı, yaşadığı korku, hepsi eşittir. Bir gözyaşının diğerine üstünlüğü olabilir mi? O yüzden bugünü bir milat olarak alıp, halihazırdaki tüm savaşlar karşısında birlik olalım. Çatışmaların ne yazık ki artan sayılarla sivilleri hedef aldığı bir dünyada gözlerimizi kapatıp, pembe rüyalar göreceğimiz uykular uyumamayız."

'SAVAŞLAR EKOSİSTEMİMİZİ TAHRİP EDİYOR'

Savaşların sivil altyapıya olduğu kadar, kültürel hazinelere ve tabiata da büyük bir zarar verdiğine işaret eden Emine Erdoğan, “Savaşlar yüzünden birçok insanlık mirası yeryüzünden silindi. Tarihsel belleğimiz onarılması güç şekilde zarar gördü. Geleceğe aktarabilecek nice eseri artık sadece fotoğraf karelerinde görebiliyoruz. Bunun yanında savaşların getirdiği kayıplardan bahsederken tabiat başlığını sıklıkla ıskalıyoruz. İklim değişikliğiyle insanlık için kırmızı alarm verilmiş bir dönemdeyiz. Gelecek doğanın kurtarılmasına bu kadar bağlıyken, savaşlar ekosistemimizi ve yaşam kaynaklarımızı geri dönüşsüz bir şekilde tahrip ediyor. Savaşlardan geriye verimsiz topraklar, yok olan ormanlar, kirlenmiş su kaynakları ve azalan biyoçeşitlilik kalıyor" dedi.

SAVAŞLARIN DOĞAYA ETKİLERİNDEN ÖRNEKLER

Hayvanların da en az insanlar kadar yuvasız kaldığını, yerlerinden edildiğini, öldüğünü ya da sakat kaldığını kaydeden Erdoğan, yakın zamandaki savaş ve çatışmaların doğa üzerindeki tahribatı üzerinde düşünmenin bile bir uyanışın vesilesi olabileceğini söyleyerek, şu örnekleri verdi:

“Mesela hatırlarsanız 1990 Körfez Savaşı'nda koylar petrolle tıkanmıştı. 953 kilometrekarelik bir alan üzerinde duman ve sis oluşmuştu. 1500 kilometrelik Körfez kıyısında toprak petrolü emmişti. 15 bin kilometrekarelik Mezopotamya sulak alanı yok oldu. Denize akıtılan 11 milyon varil Basra Körfezi'ni ölü deniz haline getirdi. 100 binden fazla perdeli ayaklı ve göçmen kuşun beslenme alanları zarar gördü. Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde 3 yıllık sivil savaşta binlerce fil ve nesli tükenen goriller öldürüldü. 1999 Kosova savaşında 50'den fazla sanayi sitesi bombalandı, 80 bin ton petrol çevreye salındı, komşu ülkelere siyah yağmur yağdı. 1994-95 yıllarında Bosna Hersek'te kullanılan bazı silahlar içme sularını zehirledi. Tuna Nehri'ne 100 tondan fazla amonyum petrol ürünleri ve ağır metalleri karıştı. Maalesef benzer örnekler listesi önümüzde uzayıp gidiyor. Dünyaya bunu yapmaya kimsenin hakkı yok."

İNANÇLAR VE TABİAT İLİŞKİSİ

Tüm inançların insanın tabiatla nasıl ilişki kurması gerektiğine dair kuralları olduğunu belirterek, İslam dininden örnekler veren Emine Erdoğan, şöyle devam etti:

“İslam dininde tabiatla ilişki, aşırılıktan uzak, ölçülü ve dengeli olmak zorundadır. Peygamberimizin bir hadisinde, 'Ağaçlara sopayla vurulamaz ve onlar kesilemez. Fakat zaruret halinde havanların yemesi için hafif ve yumuşak şekilde sallanarak yaprakları silkelenebilir' buyurduğunu biliyoruz. Dinimiz ağaca bile vurmayı yasaklarken yeryüzüne inen bombalar asla kabul edilemez. Kuran'da bir ayette, 'Göğü Allah yükseltti ve mizanı o koydu, sakın dengeyi bozmayınız' der. Bunun gibi birçok ayet ve hadisi şerif insanın doğayla olan ilişkisini kurallara bağlar, ölçülü ve merhametli olmayı emreder. Her dinde her öğreti iyiliği, güzelliği emreder."

MÜZAKERE VE ARABULUCULUK İÇİN KADINLARI İŞARET ETTİ

Kadın ve çocukların savaşlardan orantısız bir şekilde etkilendiğini ve BM Güvenlik Konseyi'nin 1325 sayılı kararının kabulünün üzerinden 22 yıl geçtiğini dile getiren Emine Erdoğan, sözlerini şöyle noktaladı:

“Bu karar kadınların barış ve arabuluculuk süreçlerine dahil edilmesinin önemini ortaya koyuyor. Nitekim araştırmalar 1992-2009 yılları arasında müzakerecilerin yalnızca yüzde 13'nün, arabulucuların yüzde 6'sının kadınlardan oluştuğunu gösteriyor. Halbuki kadınların arabuluculuk süreçlerinde farklı gruplarda çalışmaya ve iş birliğine daha yatkın olduğu biliniyor. Kadınlar barış süreçlerinde sosyal meselelere daha fazla odaklanarak başarı şansını artırıyor. O nedenle çatışma çözümü ve arabuluculuk süreçlerinin daha kapsayıcı olması hususunda dikkatinizi çekmek istiyorum. Kadınların ve gençlerin seslerinin gür çıkması çok önemli. Türkiye olarak bu konuya büyük önem atfediyoruz. Antalya'da düzenlenen 8'inci İstanbul Arabuluculuk Konferansı'nın bir paneli tamamen kadınlar ve gençlerin arabuluculuk süreçlerindeki önemini anlatmayla çalıştı. İster mikro ister makro düzeyde olsun kadınların tüm karar mekanizmalarındaki varlığının artırılmasının hayati önemine yürekten inanıyorum. Kadın sağduyusu ve müzakere yeteneğinin sorunların çözümüne ivme kazandıracağını biliyorum." 

Editör: MURAT ÖZER