Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, koronavirüs salgını ile ilgili alınan yeni tedbirleri açıklarken, "Paket servis hariç olmak üzere, lokanta, restoran, pastane ile berber, kuaför, nikah/düğün salonu, yüzme havuzu, hamam, kaplıca, sauna, internet kafe, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri tüm iş yerlerinde hizmetler saat 22.00'de sona erecektir" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir'de deprem konutlarının inşasına 1 ay içinde başlamayı planladıklarını da bildirdi.

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlığında toplandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki toplantı yaklaşık 3,5 saat sürdü. Toplantının ardından millete sesleniş konuşması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir’de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki depremin hemen ardından devletin tüm imkanları ve ekipleriyle İzmirlilerin yardımına koştuğunu, diğer şehirlerden alınan desteklerle arama kurtarma, enkaz kaldırma, hasar tespiti ve depremzedelere yardım çalışmalarının süratle yürütüldüğünü söyledi. Erdoğan, deprem ile ilgili şu bilgileri paylaştı:

"Şu ana kadar yükselen deniz suyu sebebiyle boğulan 1 vatandaşımızla birlikte 110 kişinin enkaz altından cansız bedeni çıkartılmıştır. Yaralılarımızın sayısı 1027'dir. Bunların 883'ünün tedavisi tamamlanıp taburcu edilirken, 5'i ağır ve 12'si yoğun bakımda olmak üzere 144'ünün tedavisi sürmektedir. Arama kurtarma çalışmalarıyla enkaz altından sağ çıkartılan kişi sayısı şu an itibariyle 107'dir. Yıkıntıların altından sağ olarak çıkartılan her insanımız, evladımız bizi tarifsiz bir sevince boğarken, ölü bedenlerin hüznünü de hep birlikte yaşıyoruz. Arama kurtarma çalışmalarında enkaz altındaki son kişiye de ulaşılıncaya kadar umudumuzu kaybetmeyeceğiz. İlk depremin ardından bölgede 44 tanesi 4'ün üzerinde olmak üzere 1600'e yakın artçı sarsıntı kaydedilmiştir. Yükselen deniz Seferihisar'ın Sığacık mahallesini 1 metrelik suyun altında bırakmıştır. Bu bölgedeki limanlarda bulunan 43 tekne karaya oturmuş, bunlardan 40'ı kurtarılmıştır."

'HİBE ÇALIŞMALARI İÇİN 29 MİLYON LİRALIK KAYNAK GÖNDERİLMİŞTİR'

İçişleri Bakanlığı'nın AFAD, polis, jandarma ve sahil güvenlik ekipleriyle, Sağlık Bakanlığı'nın UMKE ve hastaneleriyle, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın tüm ekipleriyle, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın destek personeliyle sahada olduğunu belirten Erdoğan, Ulaştırma ve Altyapı, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Milli Savunma, Tarım ve Orman Bakanlıkları ile ilgili tüm kurumların imkanlarını depremzedeler için seferber ettiğini dile getirdi. Adalet Bakanlığı'nın yakın takibiyle yargının, yıkılan ve ağır hasar gören binalarla ilgili soruşturmalara başladığını kaydeden Erdoğan, bölge belediyelerinin de İzmir halkına yardım için her türlü gayreti gösterdiğini, Kızılay ile çok sayıda sivil toplum kuruluşunun İzmir halkına destek vermek için gece gündüz sahada olduğunu bildirdi. Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Deprem ile ilgili çalışmalar için çeşitli kamu kurumlarımızın 8 bin personeli ve 1200 aracı İzmir'de görevlendirilmiştir. Evleri hasar gören veya evlerine girmek istemeyen depremzedeler için 2 bin 700 çadır kurulmuş, yeteri kadar battaniye ve diğer ihtiyaç malzemesi gönderilmiştir. Hali hazırda faal olan 11 bin kişi kapasiteli çadır kentlerde 6 bin 700 civarında vatandaşımız barınıyor. Bu kapasiteyi ihtiyaca göre istediğimiz kadar artırabiliyoruz. Kamuya ait tüm yataklı kurumların imkanları da İzmir halkının istifadesine sunulmuştur. Yıkımın yoğun olduğu Bayraklı'da 1000 adet birimden oluşan bir konteynır kent kurmaya bugün itibariyle başladık. Burayı 20 gün içinde kullanıma hazır hale getiriyoruz. Yıkılmış veya yıkılacak durumdaki binalarda bulunan eşyalarını kurtaramayan vatandaşlarımıza 30 bin lira eşya yardımı yapıyoruz. Aynı şekilde evlerini taşıyacak mülk sahiplerine 13 bin lira, kiracılara 5 bin lira taşınma yardımı veriyoruz. Kurumlarımıza bu tür hibe çalışmalarında kullanılmak üzere 29 milyon liralık kaynak gönderilmiştir."

'DEPREM KONUTLARI İNŞASINA 1 AY İÇİNDE BAŞLAMAYI PLANLIYORUZ'

Deprem bölgesinde her öğünde 233 bin kişiye hizmet verebilecek mobil sistemlerin kurulduğunu hatırlatan Erdoğan, "İzmir depreminde iş yeri yıkılan veya ağır hasar gören, denizin taşması sebebiyle işyeri sular altında kalan esnafımıza TESKOMB vasıtasıyla 50 bin liraya kadar hibe desteği verilecektir. Ayrıca depremden zarar gören esnaf ve sanatkarlarımızın TESKOMB aracılığıyla Halkbank'tan kullandığı kredilerin taksit ödemeleri de faizsiz olarak 1 yıl süreyle ertelendi. Yapılan tespitlere göre İzmir'de çeşitli derecelerde hasarlı ve yıkılmış 530'a yakın, Manisa'da ise 16 bina bulunuyor. En çok hasar Bayraklı'dayken, onu Bornova, Aliağa ve Seferihisar ilçelerimiz takip ediyor. Tespiti tamamlanan binalara hasar derecelerine göre gereken işlemler süratle yapılmaktadır. Deprem konutlarının inşasına 1 ay içinde başlamayı planlıyoruz" diye konuştu.

Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında İzmir'de 19 bin 474 binanın tespit edildiğini ve bunlardan 17 bin 464’ünün yıkımının gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, "Yapılan tespitlere göre yeteri sayıda deprem konutunu da buna ilave edeceğiz. Görüldüğü gibi deprem bizi beklemiyor. İnşallah kalan riskli binaların yıkımını da en kısa sürede bitireceğiz. Hastanelerimiz başta olmak üzere tüm kamu binalarında, bazı az hasar tespitleri dışında herhangi bir sıkıntı olmadığı görülmüştür. Yaşadığımız bu son felaket bize Türkiye'nin doğusundan batısına kadar hemen her bölgesiyle bir deprem hattı üzerinde bulunduğunu bir kez daha hatırlatmıştır. Sadece 50 yılda yaşadığımız depremler bile karşımızdaki tehlikenin büyüklüğünü göstermeye yeterlidir" dedi.

'5 YILLIK DÖNEMDE 1,5 MİLYON KONUTUN DÖNÜŞÜMÜNÜ HEDEFLİYORUZ'

Felaket öncesinde ve sonrasında yapabilecek hazırlıklara işaret eden Erdoğan, şu mesajları verdi:

"Bu çerçevede kentsel dönüşüm çalışmalarını hızlandırarak, imar inşaat standartlarını yükselterek, denetimleri sıklaştırarak, insanlarımızı bilinçlendirerek, binalarımızı sağlama almak mecburiyetindeyiz. Bugüne kadar riskli yapı olarak belirlediğimiz ve yenileme kararı aldığımız 688 bin adet konut ve iş yerinden 670 bininin tahliye ve yıkım işlemini tamamladık. Dönüşüm alanlarında yer alan 1 milyon 395 bin bağımsız birimde ikamet eden 5 milyon vatandaşımıza 15,5 milyar lira kaynak kullanarak destek olduk. Önümüzdeki 5 yıllık dönemde acil olarak 1,5 milyon konutun dönüşümünü hedefliyoruz. TOKİ'nin bugüne kadar tamamladığı inşa halinde olan veya projelendirdiği konut toplamı 970 bini bulmuştur. Bu yıl 100 bin konut üretimi hedefine ulaştık. Önümüzdeki yıl 100 bin konutun daha üretimine başlamayı planlıyoruz. Hiç şüphesiz bu sadece devletin konut üretimiyle çözülebilecek bir sorun değildir. Vatandaşlarımızdan kendi oturdukları binaların depreme dayanıklılığı ve gerekiyorsa dönüştürülmesi konusunda daha fazla gayret bekliyoruz. Felaketin ardından yapılacak müdahaleler için de güçlü bir acil durum alt yapısı kurmamız gerekiyor. Her iki hususta da önemli bir yere geldik. Vatandaşlarımızın desteğiyle bu çalışmaları hızlandırmak ve bir an önce binalarımızı, şehirlerimizi, mahallelerimizi güvenli hale getirmek zorundayız. İnsanlarımızın canı hiçbir şeyden daha kıymetli değildir. Tek bir kardeşimizin canının ve malının zarar görmemesi için imkanlar dahilinde yapılabilecek her şeyi süratle neticelendirmekte kararlıyız."

'KALBİ KİN VE NEFRETLE KARARMIŞ MAHLUKLAR'

Türkiye'nin birliğe, beraberliğe, kardeşliğe ve dayanışmaya en çok ihtiyacının olduğu bugünlerde, yalan ve provokatif haberlerle gündemi zehirlemeye çalışanların ortaya çıkmasının kendilerini üzdüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefete yönelik şu eleştirilerde bulundu:

"Kızılay'ın deprem bölgesinde olmadığından bizim İzmir'e geldiğimizde müzikle karşılandığımıza, depremzedelere çadır verilmediğinden sosyal medyadaki provokasyonlara kadar pek çok yalan tedavüle sürüldü. Kimi siyasi parti yöneticilerinin de bu oyunun içinde yer alması yalanların ve iftiraların yayılmasına hizmet etmesi hatta bizzat bunun kaynağı olması çok daha üzüntü vericidir. Daha bu sabah bir evladımızı yıkıntılar altından canlı olarak çıkarmanın sevincini yaşadığımız bir günde enkazların hala kaldırılamadığından şikayetçi olacak kadar cahil, izansız, vicdansız bir kişiyle deprem tartışması yapmak millete zulümdür. Üstelik bu terbiyesizliği geçmişte onbinlerce insanın ölümüyle sonuçlanan depremlerdeki becerisizlikleri, çaresizlikleri, ilgisizlikleri tescilli olan bir partinin mensupları yapıyor. Kızılay'ın çadırından içeri girip de ‘bir tane Kızılay çadırı görmedim’ diyecek kadar yalanları tescilli olan ana muhalefetin başındaki bu zat, maalesef bu yalanlarını bırakmadı, halen devam ediyor. Deprem gibi ortak bir acıyı istismar edenlerin sıfatları ne olursa olsun insanlıktan nasibini almamış, kalbi kin ve nefretle kararmış mahluklar olduğuna inanıyorum."

'İZMİR MİLLETVEKİLİSİN, KAÇ GÜN KALDIN?'

Böyle bir meseleyi dahi iftira aracı haline dönüştürmek isteyenleri milletin vicdanına havale eden Erdoğan, "İzmir milletvekilisin. Acaba İzmir'de kaç gün kaldın? '5 gündür hala enkaz kalkmadı' diyorsun. Ne kadar kaldın İzmir'de? Senin oradan çıkmaman gerekirdi. Orada senin bütün o bölgeyi dolaşman gerekirdi. Bunu yapmayacaksın, ama iftiraya devam edeceksin. Kızılay’ın orada aktif olmadığını söyleyeceksin. Biz Kızılay ile oradaydık, AFAD ile oradaydık ve birçok sivil toplum kuruluşlarıyla oradaydık ve biz son ana kadar da Bay Kemal oradan çıkmayacağız. Ve inanacağız ki artık bunların altında herhangi bir canlı yok, ondan sonra işimizi bitireceğiz. Neredeyse kabinemizin tamamı oradaydı. Kriz merkezinde ben neredeyse tüm kabine ile toplantı yaptım. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da oradaydı. Çünkü değerlendirmeleri iyi yapmamız gerekir. Biz kabile yönetmiyoruz, biz Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyoruz. Ve İzmir gibi böyle büyük bir şehirde böyle büyük bir felaket oldu ve bu felakette biz A’dan Z’ye bütün imkanlarımızla seferber olduk. Ve bu seferberliğimiz son ana kadar da devam edecek. Temenni ederdim ki ana muhalefetin başındaki bu zat arayıp da ‘bize ne düşer’, bunu sorsun" dedi.

'İSTANBUL'DAN DAHA FAZLA DİKKAT BEKLİYORUM'

Konuşmasında koronavirüs salgını ile ilgili değerlendirmelerde de bulunan Erdoğan, kimi Avrupa ülkelerinin yeniden kısıtlamalara başvurma yolunu seçtiğini, hasta sayılarının çok yüksek olduğu kimi ülkelerde adeta kontrolün elden kaçmış durumda olduğunu söyledi. Türkiye’nin bazı şehirlerinde zaman zaman endişe verici düzeylere ulaşan artışlara rağmen genel olarak kontrollü bir süreç yaşadığını belirten Erdoğan, sağlık alt yapısının gücü ve sağlık çalışanlarının gayreti sayesinde, bu alanda herhangi bir krizle karşı karşıya kalınmadığını bildirdi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

"Günlük hasta sayımız her bakımdan yönetilebilir seviyelerdedir. Salgına karşı hala en büyük silahımız ‘Tamam’ diyerek ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe kurallarıdır. Tüm vatandaşlarımızı bu hususlarda azami gayrete ve riayete davet ediyorum. Aşı çalışmaları dünyada ve ülkemizde hızla ilerliyor. Yıl sonuna kadar yabancı ülkelerde geliştirilen bir veya birden fazla aşıyı ülkemizde uygulayabilir hale getirmeyi planlıyoruz. Kendi geliştirdiğimiz aşıları da bahar aylarıyla birlikte vatandaşlarımızın hizmetine sunacağız. Bu konuda arzu ettiğimiz seviyeye gelene kadar kurallara riayet ederek kendi kendimizi korumaktan daha etkili bir aracımız yoktur. Özellikle İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızdan bu konuda daha fazla dikkat daha fazla hassasiyet bekliyorum. Son haftalarda salgının bu şehrimizdeki artışının önüne ancak bu şekilde geçebiliriz."

'İŞ YERLERİNDE HİZMET 22'DE SONA ERECEKTİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, salgın ile ilgili alınan yeni tedbirlere ilişkin, "Bu çerçevede Türkiye genelinde geçerli olacak şekilde şu hususları kamuoyuyla paylaşmak istiyorum. Özel sektör ve kamuda esnek mesai uygulaması teşvik edilecektir. Pazar yeri ve market gibi yoğun insan hareketliliğinin olduğu yerlerdeki denetimler artırılacaktır. Paket servis hariç olmak üzere, lokanta, restoran, pastane ile berber, kuaför, nikah/düğün salonu, yüzme havuzu, hamam, kaplıca, sauna, internet kafe, halı saha, tiyatro, sinema, konser salonu ve benzeri tüm iş yerlerinde hizmetler saat 22.00’de sona erecektir. Vatandaşlarımızdan kalabalık ortamlardan kaçınmalarını, ev ziyaretlerini dahi mecbur olmadıkça yapmamalarını özellikle rica ediyorum. Hükümet olarak bir yandan salgınla en etkili şekilde mücadele ederken diğer yandan da üretimi ticareti istihdamı eğitimi velhasıl hayatın her alanındaki işleyişi durdurma sorumluluğuyla karşı karşıyayız. Bunun zor bir denge olduğunu elbette biliyoruz. Şu ana kadar bu süreci başarıyla getirdik. Salgın tedbirleri dolayısıyla faaliyetine ara verdirdiğimiz veya sınırlandırdığımız pek çok alanda normalleşme adımlarını atmıştık. Son kabine toplantımızda okullarımızdaki sınıfların bir kısmında daha eğitim öğretim yüz yüze başlaması kararını kamuoyuyla paylaşmıştık. Bugüne kadarki uygulamalar sürecin çok ciddi bir sorunla karşılaşılmadan ilerlediğini gösteriyor. Salgının seyrine göre önümüzdeki haftalarda diğer sınıfların durumlarını değerlendireceğiz” açıklamasında bulundu.

'YILI POZİTİF BÜYÜMEYLE KAPATACAĞIMIZA İNANIYORUM'

Ekonomideki gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yılın 3'üncü çeyreğinde sanayi üretiminin ve perakende satış hacminin bir önceki çeyreğe göre yüzde 30 arttığını, ekonomik güven endeksindeki artışın da yüzde 36'yı aştığını kaydetti. İhracatımız bir önceki çeyreğe göre yüzde 34 yükseliş gösterdiğini anlatan Erdoğan, "Sağladığımız uygun şartlarla konut satışlarımız 3’üncü çeyrekte 2’nci çeyreğe göre iki katına çıkarak yaklaşık 537 bin oldu. Yılın ilk 9 aylık döneminde ise konut satışlarımız 1,2 milyon adede ulaştı. Bir diğer önemli gelişme de otomotiv piyasasında yaşandı. 3'üncü çeyrekteki güçlü ivme ile yılın ilk 9 ayındaki satışlarımız yarım milyona yaklaştı" dedi.

Ekonomik göstergelerin ekim ayı ile birlikte, yılın son çeyreğine de güçlü başlandığına işaret ettiğini söyleyen Erdoğan, "İhracatta yeni bir rekor daha geldi. Ekim ayı ihracatımız yüzde 5,6 artışla 17 milyar 333 milyon doları bularak tüm zamanların rekorunu kırdı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 87,9 olurken bu rakam altın hariç yüzde 95,3 seviyesinde gerçekleşti. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarının çok ciddi oranda düştüğü salgın döneminde Türkiye'nin böyle bir yükseliş göstermesi geleceğimiz adına ümit vericidir. Özellikle otomotiv, hazır giyim, kimyevi madde, hububat, mobilya gibi sektörlerimizdeki ihracat artışı yükselişin kalıcı olduğunu gösteriyor. Diğer ülkelere kıyasla hızlı bir şekilde toparlanma sürecine giren ekonomimizin bu eğilimi 4’üncü çeyrekte de sürdüreceğine ve yılı inşallah pozitif büyüme ile tamamlayacağımıza inanıyorum" diye konuştu.

'HEP MÜSLÜMANLAR HEDEF GÖSTERİLİYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyadaki insani krizlerin yükünü uzunca bir süredir adeta tek başına taşıdığını, Irak’tan Suriye’ye, Libya’dan Afrika’nın derinliklerine kadar uzanan bu kriz bölgesindeki mazlum ve mağdurlara imkanları ölçüsünde el uzattığını dile getirdi. Erdoğan, "İşin garip tarafı bu süreçte en çok gürültüyü de kendi güvenlik ve refahları uğruna bölgemizi ve dünyayı kana, ateşe, acıya boğanlar çıkartıyor. Halbuki bu zihniyet sadece son 30 yılda Irak’ta 2 milyon, Suriye’de 1 milyon, Bosna’da yüzbinlerce, Afrika’nın, Asya’nın, Latin Amerika’nın çeşitli yerlerinde milyonlarca insanın ölümüne yol açmıştır. Asırlardır işlettikleri sömürge ve zulüm düzeninin çatırdadığını bunlar görüyor. Mazlumların ve mağdurların yoldaşı Türkiye'yi hedef alarak asıl sıkıntılarını gizlemenin gayreti içindeler" diye konuştu.

İslam’a yönelik saldırılara dikkat çeken Erdoğan, "İslam’a saldırı öyle bir noktaya geldi ki yaşanan en küçük bir hadiseyle birlikte önüne arkasına bakılmadan hep Müslümanlar hedef gösteriliyor. Şayet şiddet içeren bir hadisede zanlı Müslümansa derhal olaya terör saldırısı, zanlıya da terörist damgası vuruluyor. Bu vesileyle dün gece Avusturya’nın başkenti Viyana’da yaşanan kanlı saldırıyı samimiyetle kınadığımı belirtmek istiyorum. Faili her kim olursa olsun bu tarz saldırıların tasvibi asla mümkün değildir. Avusturya halkına geçmiş olsun dileklerimi ve taziyelerimi sunuyorum" dedi.

'İSLAM'IN YAYILIŞININ ÖNÜNE GEÇİLEMİYOR'

Avrupa ülkelerinin bir kısmının İslam’ı kendilerine göre yeniden tanımlama ve biçimlendirme teşebbüsüne girecek kadar sınırları zorladığını ifade eden Erdoğan, "Şimdi Avrupa’da yaşayan ve Müslüman ailelerden gelen bir kısım insanları kullanarak İslam’ı topyekün değiştirme iddiasıyla ortaya çıktılar. Tabi biz bu korkunun altındaki gerçekleri gayet iyi biliyoruz. Bugün dünyada 2 milyar 400 milyon Hıristiyan, 1 milyar 900 bin Müslüman, 1 milyar 800 bin de Hindu, Budist, Şinto inançlarına mensup insan yaşıyor. Yaklaşık 70 yıl önce bu rakamlar 710 milyon Hıristiyan, 300 milyon Müslüman, 730 milyon da Hindu Budist Şinto inançlarına mensup insan şeklindeydi. Görüldüğü gibi dünyada her inanç grubu elbette sayıca artıyor ama İslam’a yönelişte çok büyük bir sıçrama var. Daha önce neredeyse hiç Müslümanın bulunmadığı Avrupa ülkelerinin bazılarının nüfusu içindeki Müslümanların oranı yüzde 10’u buldu. Aynı şekilde Afrika’dan Güneydoğu Asya’ya, Amerika’dan Avustralya’ya bütün buralara kadar geniş bir coğrafyada İslam’ın yayılışının önüne geçilemiyor. Üstelik bu gelişme Müslümanların her alanda ezildiği, horlandığı, geri bırakıldığı, sömürüldüğü, iç çatışmalarla enerjilerinin heba edildiği bir süreçte yaşanıyor. Bu fotoğrafın üzerine bir de 2200 yılı aşkın Türk devlet tarihini ve onun etki alanını ilave ettiğinizde ortaya çıkan tablo birileri için tahammül edilemez oluyor. Elbette Asya’nın Afrika’nın Akdeniz’in ve mücahit coğrafyanın tabi zenginliklerini, demokratik gücünü, kadim dönemlerden beri bilinen stratejik önemini de unutmamak gerekiyor" diye konuştu.

'SIRÇA KÖŞKLERİNİN YIKILACAĞI KORKUSUYLA KONTROLLERİNİ YİTİRİYORLAR'

Türkiye'nin kendisi ve dostları için en adil, en ahlaklı, en vicdanlı, en iyi geleceği inşa etmek için çalıştığını söyleyen Erdoğan, "Asırlık düzenlerini bozduğumuz için bize bedel ödetmeye çalışanlar, kendi sırça köşklerinin her an başlarına yıkılacağı korkusuyla kontrollerini giderek daha fazla yitiriyorlar. Ülkemize yönelik her itham her tehdidin her iftiranın gerisinde işte bu gerçek vardır. Medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği bu sorumluluktan asla kaçmayacağız. Böyle bir mirasın sahibi olmak ve onu daha ileriye taşımak milletimiz için en büyük şereftir. 83 milyon hep birlikte gerektiğinde alın terimizi gerektiğinde kanımızı dökmekten çekinmeyerek bu şerefe layık olabilmek için çalışacağız" diyerek konuşmasını tamamladı.

Editör: MURAT ÖZER