Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen ‘Türkiye’nin Kahraman Kadınları’ Programı'nda konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "Hep beraber ayağa kalkıyor muyuz? Annelerimizi şehitlerimizi hayırla yad ediyor muyuz?  Ülkemizin ve dünyanın tüm kadınlarının 8 Mart dünya kadın gününü tebrik ediyorum. Şehitlerimizin annelerine, eşlerine, çocuklarına saygılarını sunuyorum. Bizim inancımızda şehit annesi eşi ve çocuğu olmak da özel bir statüdür. Bize düşen de devlet olarak şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetlerine en iyi şekilde sahip çıkmaktır. Toprak şehit kanlarıyla yoğrulduğu aman onun adı vatandır. Şehitler tepesini bekleyen kahramanlarımız var oldukça bu ülkede bayrağımızı indirmeye ezanlarımızı susturmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmetle yad ediyorum" dedi. 

Erdoğan göçmenlerle ilgili, "Ey Yunanistan, bu insanlar sende gelip kalmayacak. Senden gelip geçecek ve Avrupa'nın bir başka ülkesine geçecek. Niye rahatsız oluyorsun? Biz size dedik. Bak bu böyle giderse, biz bu kapıları açacağız. Siz inanmadınız. Ey Yunanistan, şimdi sana da sesleniyorum. Sen de kapılarını aç ki, bu yükten kurtul. Gitsinler Avrupa'nın diğer ülkelerine. Başka bu işin çıkışı yok. Adil bir yük paylaşımı diyorsak, bu adil yük paylaşımına biz de ortak arıyoruz. Şu anda bizde hala 3,5 milyon mülteci var" dedi.


"RABBİMİZ, ŞEHİTLERİMİZİ CENNETLE MÜJDELİYOR"

Erdoğan, "Bizim inancımızda şehadet nasıl en yüksek mertebeyse, şehit annesi, eşi ve çocuğu olmak da aynı şekilde özel bir statüdür. Rabbimiz, şehitlerimizi cennetle müjdeliyor. Bize düşen görev de şehitlerimizin geride bıraktıkları emanetlerine devlet ve millet olarak en iyi şekilde sahip çıkmaktır. Hamdolsun ülkemizde bu konuda oldukça güçlü bir sistem kurduk. Şehitlerimizin özellikle yakınlarının istihdamdan eğitim öğretime kadar tüm meselelerini çözmeye çalışıyoruz. Bu ülkenin, milletimizin her bir ferdinin özellikle de şehitlerimizin ailelerinin, annelerinin, babalarının, eşlerinin ve çocuklarının dualarıyla ayakta durduğuna tüm kalbimle inanıyorum. Toprak normalde baktığınız zaman tarladır, arazidir ama şehit kanlarıyla yoğrulduğu zaman onun adı vatandır. İşte üzerinde bulunduğumuz bu vatanı vatan yapan, o şehitlerimizin kanlarıdır. Arif Nihat Asya'nın mısralarında ifade ettiği gibi şehitler tepesini bekleyen kahramanlarımız var oldukça bu ülkede bayrağımızı indirmeye, ezanlarımızı susturmaya, istiklalimizi elimizden almaya, istikbalimizi karartmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Biz göremesek de şehitlerimizin diri olduğunu ve onlarla tekrar bir araya geleceğimizi, ruz-i mahşere kadar bizimle yol yürüyeceklerini biliyoruz." şeklinde konuştu.

"KADINI İNSAN DEĞİL, META OLARAK GÖREN..."

Erdoğan, "Kadını insan değil, meta olarak gören, sırf cinsiyetinden dolayı zulmeden hiç bir toplumun geleceği aydınlık olamaz. Artık biz o cahiliye döneminin kız çocuklarını, diri diri toprağa gömen bir asrı, bir zamanı asla yaşamak istemiyoruz. Bugün de benzeri var mı? Bazı toplumlarda ne yazık ki var ama bunu yaşamak istemiyoruz, yaşamayacağız ve yaşatmayacağız. Hamdolsun bizim inancımızın da kültürümüzün de özünde böyle bir ayrımcılık yoktur. Elbette cinsiyetinden bağımsız olarak nasıl her insanın farklı özellikleri, farklı sınırları, farklı kabiliyetleri varsa, aynı durum erkek ile kadın arasında ve kadınların kendi arasında da mevcuttur." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sınırlarımız içinde yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin büyük bir bölümü yine kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. İdlib'de bunları görmedik mi? Bütün bunları görürken, bizim yüreklerimiz dağlanırken, insanlık buna karşı maalesef sessiz kalıyor. Avrupa'ya gitme umuduyla, kara ve deniz sınırlarına yığılan mülteciler arasında en çok sıkıntıyı kadınlar ve yavruları çekmiyor mu? Hatta o botları Yunan askerleri şişlemek suretiyle, Ege'nin o azgın dalgalarına bırakırken, anneler ve çocuklar orada ölümle baş başa bir mücadeleyi vermiyor mu? Peki, Batı bütün bunlar karşısında ne yapıyor? Batı'nın bütün bunlar karşısında acaba yüreği yanıyor mu? Hayır. Sesi çıkıyor mu? Hayır. Bu tablo karşısında yüreği yanmayanın, kalbi titremeyenin, zihni karıncalanmayanın insanlığından şüphe etmek gerekir. Ben şüphe ediyorum. Maalesef karşımızda sadece kendi konforunu, kendi refahını korumak adına bu manzaraya sırtını dönen koskocaman bir dünya vardır." ifadelerini kullandı.

"BUNLARDA VİCDAN YOK, BUNLARDA İNSAF YOK"

Erdoğan, "Suriye'de 9 yıldır süren insani krizde hayatını kaybeden 1 milyona yakın insandan çok önemli bir bölümü kadın ve çocuk olduğu halde, bu konuya kimsenin güçlü bir şekilde dikkati çektiğini görmedik, duymadık, bilmiyoruz. İşin içindeyim, ne olduğunu, ne bittiğini gayet iyi biliyorum. Ama ne yazık ki hiç bir ülkenin bu konuda hassasiyeti yok. Sadece laf laf laf... Başka bir şey yok. O 3-5 yaşındaki yavruları görüyorsunuz. Yunanistan sınırına giderken, tarlalar içinde ekranlarda izlemişsinizdir. Düşe kalka o 3 yaşındaki yavrunun nasıl sınıra doğru yürüdüğünü herhalde izlemişsinizdir. Ben, torunuma da onu gösterdim. Bak dedim senin gibi, düşüyor, kalkıyor. Niye biliyor musun dedim? O kötü amcalardan kurtulmak için. Ortada böyle bir zulüm var. O da bana soruyor. 'Bunlar kötü amcalar mı?' Evet oğlum, bunlar kötü amcalar. Bunu yaptılar. İnanın ellerinden gelse, onları bile süngülerler. Bunlarda vicdan yok, bunlarda insaf yok, bunlarda insanlıktan nasibini almak yok." şeklinde konuştu.

"SEN DE KAPILARI AÇ"

Yunanistan'a seslenen Erdoğan, "Ey Yunanistan, bu insanlar sende gelip kalmayacak. Senden gelip geçecek ve Avrupa'nın bir başka ülkesine geçecek. Niye rahatsız oluyorsun? Biz size dedik. Bak bu böyle giderse, biz bu kapıları açacağız. Siz inanmadınız. Ey Yunanistan, şimdi sana da sesleniyorum. Sen de kapılarını aç ki, bu yükten kurtul. Gitsinler Avrupa'nın diğer ülkelerine. Başka bu işin çıkışı yok. Adil bir yük paylaşımı diyorsak, bu adil yük paylaşımına biz de ortak arıyoruz. Şu anda bizde hala 3,5 milyon mülteci var." dedi.

Editör: MURAT ÖZER