Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın İsrail işgali altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri için Twitter'dan yaptığı açıklama ile ilgili konuştu. Erdoğan "Golan Tepeleri'nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz. Veremeyiz." dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığında yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Düzeyinde Açık Katılımlı Acil İcra Komitesi Toplantısı’na katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuk bakanlara seslenerek,“Yeni Zelandalı kardeşlerimin acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Yeni Zelanda’daki eylemde hayatını kaybedenler başta olmak üzere terörün vahşi yüzüne kurban verdiğimiz şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum" dedi. Erdoğan, "Saldırının hemen ardından Cumhurbaşkanı Yardımcımı ve Dışişleri Bakanımı Yeni Zelanda’ya gönderdim.  Yeni Zelanda makamlarının burada olması son derece anlamlıdır. Yaptığımız davete çok kısa sürede icabet ettiğiniz için her birinize şükranlarımı sunuyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı üye sayısı bakımından BM’den sonra en büyük kuruluştur. Elbette İsrail yönetiminin aralıksız tacizlerine maruz kalan Kudüs’ün hakkını korumak teşkilatımızın birinci vazifesidir.'' ifadelerini kullandı.

"ASLA İZİN VERMEYİZ, VEREMEYİZ"

Erdoğan, "Dün Amerika Başkanı Trump'ın Goran Tepeleri ile ilgili talihsiz açıklaması bölgeyi yeni bir krizin, yeni bir gerilimin eşiğine getirmiştir. Golan Tepeleri 1967'den bu yana İsrail'in işgali altında bulunmaktadır. 1967 senesindeki İsrail işgali sadece bölgedeki Arapları değil Türkmenleri de kendi topraklarından göçe zorlamıştır. Türkiye'nin ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nın hassas bir meselede sessiz kalması emrivakilere boyun eğmesi düşünülemez. Golan Tepeleri'nin işgalinin meşrulaştırılmasına asla izin vermeyiz, veremeyiz. Bununla beraber Müslümanların huzurunu, bekasını, hayat hakkını hedef alan her kritik hadise her saldırı biz ve teşkilat için önemlidir. İslam İşbirliği Teşkilatı'nın İslam dünyası ile tüm insanlığın geleceğini tehdit eden olaylar karşısında  bigane kalması kayıtsız kalması düşünülemez. Bu hassas süreçte doğrudan bizi ilgilendiren hususlarda daha aktif daha girişken olmamız mesuliyet üstlenmemiş gerekiyor" şeklinde konuştu.

"SALDIRI ASLA SIRADAN BİR HADİSE OLARAK GÖRÜLEMEZ"

"Cuma namazı için toplanan 51 kardeşimizin şehadeti, 47'sinin yaralanmasına neden olan kalleş saldırı asla sıradan bir hadise olarak görülemez" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan,  şu şekilde konuştu:

"Bu olay kökleri derinlere inen bir kinin, saplantının ve nefretin, inkarı mümkün olmayan bir dışa vurumudur. Yükselen kültürel ırkçılıktan sadece Müslümanlar değil, Museviler, Afrikalılar, Asya kökenliler, Romanlar da mağdur oluyor. Bir daha benzer acılar yaşanmasın, camiler kan gölüne dönmesin diye tavrımızı net bir şekilde ortaya koymalıyız. Manifestodan dehşet verici görüntülere, silahın üzerindeki tarih, isim, yerlere kadar pek çok husus bu gerçeği ispat etmektedir. Yeni Zelanda saldırısı Müslümanları hedef alan ne ilk ne de son saldırıdır. 1993’te Solingen’de Neo Naziler evlerini ateşe vererek 5 vatandaşımızı kalleşçe şehit ettiler. 2011’de Oslo yakınlarında 77 can, beyaz ırkın üstünlüğüne inanan bir cani tarafından öldürüldü. Gün geçmiyor ki bir ibadethaneye, iş yerine, derneğe yapılan saldırı haberini almayalım. Gün geçmiyor ki göçmenleri etnik, dini, kültürel kimliği hedef alan bir sorunla muhatap olmayalım. Çoğu zaman bu nefret suçlarının failleri ya bulunmuyor, bulunduğu zaman ise psikolojik rahatsızlığa atfediyorlar. Münferit, adi suçlu denilerek olay örtbas ediliyor."
"Sorunları halının altına süpürerek çözemeyiz" diyen Erdoğan, "Biz görmezden geldikçe sorunlar katlanacaktır. Tepkimizi güçlü şekilde göstermedikçe Neo Nazi virüsü bünyeyi saracaktır. Sonuçta Allah korusun 1940'larda Avrupa'da olduğu gibi telafisi mümkün olmayan acılar yaşanacaktır. Gördüğümüz sıkıntıları cesaretle ifade etmeli, çözüm yollarını da yine beraberce aramalıyız." dedi.

"TAVRIMIZI NET BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYMALIYIZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz acı da olsa hakikatleri dillendirmedikçe, batılı medya kuruluşları İslam düşmanlığını körüklemeye devam edecektir. İşte bu yüzden sorunları görmeli ve çözüm üretmeliyiz. Sadece kendimiz için değil evlatlarımız için de yapmalıyız. Bunu gülücükleriyle camilerimizi şenlendiren 3 yaşındaki şehitlerimizin hatıraları için yapmalıyız. Bunu katiline bile kapıyı 'merhaba kardeşim' diye açan mümin yürekler için yapmalıyız. Bir daha benzer acılar yaşanmasın, camilerimiz kan gölüne dönmesin diye tavrımızı net bir şekilde ortaya koymalıyız.  Sorumluluğumuzun hakkını vermek için muhataplarımız nezdinde bu konuyu gündeme taşıyoruz. Yabancı karşıtlığını ve İslam düşmanlığını kendi meselemiz addediyoruz. Bugün İngiltere nüfusunun yüzde 7’si Müslümanlardan oluşuyor. Bu insanların kahir ekseriyeti birkaç asırdır bu ülkelerde hayatlarını devam ettiriyor" diye konuştu.

"İSRAİL’İN TERÖR DEVLETİ UYGULAMALARINI SAKLAMAYA ÇALIŞMAK BEYHUDEDİR"

Cumhurbaşkan Erdoğan, konuşmasına şu şekilde devam etti:

"İslamofobi veya aşırı sağ diye tarif ettiğimiz bu yapılar politik kavram olmaktan çıkmıştır. Karşımızda açıkça İslam düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı vardır. Bu mesele siyasetin, sivil toplumun, araştırma kurumları, akademinin araştırma alanından çıkmıştır. Bu mesele, güvenlik birimlerinin, sokaktaki vatandaşlarının da sorunudur. Tıpkı DEAŞ gibi Eş-Şebab, PKK gibi Neonazi örgütleri de terör yapılanması olarak ele alınmalı bu şekilde değerlendirilmelidir. İnsanlık yükselen islam düşmanlığı ile mücadele etmelidir. Bugün uluslararası toplum DEAŞ eylemleri sonrasında nasıl tepki veriyorsa aynı güçlü tepkiyi Neo Nazi saldırıları karşısında da göstermelidir. Batılı basın yayın organları kendilerini çok ciddi bir öz eleştiriye tabi tutmalıdır. Müslümanları ötekileştirerek siyaset yapan politikacılar söylemlerine çeki düzen vermeli. Biz ortada bir zulüm varsa bunun karşısında dik durmaya çalışıyoruz. Bir dizi önlemin acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Londra’da, Paris’te yaşanan araba kazalarında bile hemen terör ihtimali aranırken organize suçların adi suçlar kapsamında değerlendirilmesini doğru bulmuyoruz. İsrail’in terör devleti uygulamalarını gizlemeye, saklamaya çalışmak beyhudedir. Neo Nazi terörünü görmezden gelmenin maliyeti ağır olacaktır. Hele hele gerçekleri dile getirdiğimiz için şahsımı hedef almak, batı dünyasında nefret objesi haline getirmek kimseye bir fayda getirmez. Biz doğru bildiklerimizi söylemekten çekinmeyiz. 40 yıldır manşetlerle çarpışıyoruz. Dün olduğu gibi bugün de hakkı söyleyeceğiz."

"UNUTULUP GİTMESİNE MÜSAADE ETMEMELİYİZ"

Yeni Zelanda Başbakanı Ardern'e hassasiyetinden dolayı teşekkür eden Erdoğan, "Yeni Zelanda makamlarına ve halkına teşekkürü borç bilirim. Başbakan Ardern olmak üzere, Yeni Zelanda hükümetinin gösterdiği hassasiyet için teşekkür ederim. Yeni Zelanda’da sergilenen empati ve Müslümanlarla dayanışma tüm dünya liderlerine örnek olmalıdır. Elbette terör saldırısını gerçekleştiren caninin adını anmamalıyız. Ancak bu vahşi terör saldırısının unutulup gitmesine de müsaade etmemeliyiz. Bu caniye hak ettiği cezayı vererek, tüm bağlantılarını ortaya çıkarak aynı hevesi taşıyanlara çok güçlü bir mesaj vermeliyiz. İslam düşmanlığı ve kültürel ırkçılık ile mücadele asıl görev batılı ülkelere düşüyor. Ama bizim de bu sorunu artık daha ciddi ele almamız gerekiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı olarak bu konuda atacağımız çok adım olduğunu düşünüyorum. 10 yıllık eylem planında İslam düşmanlığı konusuna yer vermiştik. Ama olması gereken düzeyde bir çaba sergilenmedi. Müslümanlara yönelik nefret söylemini tespit ve takip edecek sürekli gündemde tutacak mekanizmaya ihtiyacımız var. Teşkilatın kurumsal olarak kendini bu asimetrik tehdide adapte etmesi şarttır. Elimizdeki siyasi, bürokratik araçların nasıl etkin olarak kullanmamız gerektiğini burada konuşmalıyız. Tek yürek, tek bilek olarak birlikte hareket etmeliyiz. Türkiye olarak zirve dönem başkanı olarak elimizden gelen her türlü desteğe vermeye hazırız." şeklinde konuştu.

Editör: MURAT ÖZER