Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Başkanı Hoesung Lee IPCC’nin  “İklim Değişikliği ve Arazi” başlıklı özel raporunu değerlendirdiği konuşmasında, “Küresel ısınmayı 2.0 derece hatta 1.5 derece altında tutmak için tüm sektörlerde sera gazı azaltımı gerekiyor” dedi.

IPCC’nin “İklim Değişikliği ve Arazi” başlıklı özel raporu, ısınan dünyada iklim, insan ve karasal alanlar arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor. Raporda, iklim değişikliğinin artan kuraklık, biyoçeşitlilik kaybı ve gıda güvensizliği gibi etkileri ile araziler üzerindeki baskıyı daha da artırdığı konusunda uyarılarda bulunuluyor.

WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) İklim Değişikliği Başdanışmanı Dr. Stephen Cornelius, “Arazileri kullanış şeklimiz konusunda acil bir dönüşüme ihtiyacımız olduğunu artık görmemiz gerekiyor. Önceliklerimiz doğal ekosistemleri korumak ve restore etmek ve sürdürülebilir gıda üretimi ve tüketimine geçiş olmalı. Paris Anlaşmasının 1.5°C hedefini tutturmak istiyorsak, sürdürülebilir karasal alan yönetime geçişin fosil yakıt emisyonlarının hızlı ve kesin bir şekilde azaltılması ile desteklenmesi gerekli. Bu konulardan sadece birinde harekete geçmek tek başına yeterli olmayacaktır” dedi.

Gıda sektörü, tek başına, tropik ormanlar üzerindeki baskısı başta olmak üzere, dünya genelinde ormansızlaşmanın yüzde 75’inden sorumlu. Gıda üretimi, savan ve otlakların yok edilmesinin de en önde gelen nedenleri arasında yer alıyor.

İnsanlar, küresel boyutta buzul olmayan karasal yüzeyin yaklaşık yüzde 72’sini kullanıyor. İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 23'ü, başta ormansızlaştırma, tarım alanı açmak için habitat dönüşümü ve hayvancılık gibi faaliyetler nedeni ile arazi kullanımı sırasında oluşuyor.

Raporda, arazi kullanımı tercihlerde belirleyici olan etkenlere de dikkat çekiliyor. WWF, gıda güvenliği ve doğal hayatı desteklemenin yanı sıra iklim açısından güvenli bir geleceği güvence altına alabilmek için sürdürülebilir arazi yönetimi araçları için bütüncül bir yaklaşım öngörüyor. Bu noktada iklim değişikliğine yönelik önlemlerin temeli doğaya dayandırılmalı. Ülkemizde de subasar ormanlar ve sulak alanları çevreleyen  tüm doğal ekosistemler (ağaç, çalı,doğal çayırlar) aynı şekilde yerel ekonomiyi desteklerken hem insan hem de doğanın sağlığına katkıda bulunuyor.

Rapor, iklim, insan ve doğanın özünde birbirleriyle bağlantılı olduğunu bilimsel verileri de gösteriyor. Arazi kullanımına yönelik azaltım seçenekleri, ülkelerin Paris Anlaşması çerçevesinde Birleşmiş Milletler’e sunmuş oldukları toplam azaltım seçeneklerinin yüzde 25’ini teşkil ediyor. Söz konusu seçeneklerin başında yüksek karbon depolama kapasitesine sahip turbalık, sulak alan, çayır ve meralar ve ormanlar gibi ekosistemlerin korunması geliyor. Daha sonraki seçenekler arasında ise ağaçlandırma, restorasyon, tarımsal ormancılık (agroforestri) ve toprak iyileştirmesi bulunuyor.

WWF’in İklim ve Enerji Küresel Politika Direktörü Fernanda Carvalho, “Ülkelerimiz, 2020 yılına kadar Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmek için, fosil yakıt emsiyonlarının azaltılması başta olmak üzere doğa koruma temelli iklim çözümlerinden sonuna kadar yararlanmalı. Eylül ayında New York’ta gerçekleşecek İklim Zirvesi, bu konudaki cesur adımlarımızı duyurmak için ilk fırsatımız olabilir” diye konuştu.

Editör: MURAT ÖZER