Oyuncu ve sunucu Alp Kırşan birçok dizi ve sinema filminde rol aldı. 2012’de Acun Ilıcalı ile yolları kesişti, ‘Survivor’ı sunmaya başladı.
Ancak dört yıl önce eşi Zeynep Kırşan ile Bodrum’a yerleşti. İki çocuğu ile Bodrum’da yaşayan Alp Kırşan’ı bu yıl ‘Survivor’da göremeyince hepimiz merak ettik.
Alp Kırşan Posta'dan Suna Akyıldız'a konuştu ve çok merak edilen o soruya yanıt verdi. 
İşte o röportajdan;
‘Survivor’dan ayrılma kararımı son ‘Survivor’ bittikten sonra ailemle buluştuğum an aldım. Onları çok özlediğimin farkına vardım. Ve onlarsız yapamayacağımı anladım. Sanırım “Kariyer mi yoksa aile mi?” sorusuyla o anda yüzleştim. Özellikle aileye ikinci çocuğumuzun da katılmasından sonra eşimin ve çocuklarımızın bana daha çok ihtiyaçları olacağını gördüm ve Türkiye’de, onların yanında olmayı seçtim. Bu düşüncemi Acun ağabey ile paylaştım, o da anlayışla karşıladı.
Ayrılınca üzüldünüz mü?
Üzülmez olur muyum? Elbette üzüldüm. Sonuçta uzun süre beraber çalıştık. Ekip arkadaşlarınız ve yarışmacılarla bir süre sonra aile gibi oluyorsunuz. Sizden büyük bile olsalar kardeşleriniz gibi görüyorsunuz. Yaptıkları hatalarda bile onların yerine üzülüyorsunuz. Ben genelde oyunu kaybeden taraf için çok üzülürdüm. Bunlar her an yaşayamayacağın çok duygusal paylaşımlar. Güzel duygular... Bu aileden, kardeşlerimden uzak kalacağım için çok üzülsem de şu an eşim ve çocuklarımla birlikte olduğum için çok memnunum.
Yeni bölümlerini izliyor musunuz?
Maalesef şu anki yaşam düzenim buna izin vermiyor. Çocuklardan dolayı uyku saatlerim değişti. Sabah çok erken, saat 05.00 gibi uyandığım için akşam da çok erken yatıyorum. Diğer yandan YouTube kanalım ile ilgili çalışmalarım tüm vaktimi alıyor. Televizyon seyretmeye çok zamanım olmuyor.
Acun ılıcalı ile bir kırgınlığınız var mı? Hâlâ görüşüyor musunuz?
Asla bir kırgınlığım olmadı, olamaz da. Ömrümün sonuna dek ağabeyimdir. Saygı duyduğum bir insandır.
Tekrar ‘Survivor’ı sunmanızı isteseler kabul eder misiniz?
Çocuklarımın yaşları henüz çok küçük ve babalarına en ihtiyaç duydukları dönemden geçiyoruz. Eşim ve çocuklarımın yanında olmak benim için çok değerli. İleriki yıllarda neden olmasın?
Oyunculuğa çok fazla ara vermeniz radikal bir karar olmadı mı sizin için?
Evet, oldu olmasına ama dizi temposunun korkutucu yoğunluğu çok bir şans bırakmadı bana. Oyunculuk iyidir, güzeldir ama fazla yıpratıcıdır.
Tekrar oyunculuk yapacak mısınız?
Oyunculukla ilgili bir sıkıntım yok. Gelen film tekliflerini değerlendirmekteyim. En yakın zamanda yine beyaz perde ile buluşacağım. Ama asıl burnumun direğini sızlatan tiyatro sahnesi. İşte onu çok özledim.
Uzun süredir Bodrum’da yaşıyorsunuz. Neden?
İstanbul, eşimi de beni de bunalttı. Bir düşük olayımız oldu. Eşim çocuk düşürdü. İşte ondan sonra film koptu bizde. Zaten gardımız düşmüşken İstanbul çok üstümüze geldi. Kirli ve kapalı hava, anlamsız yükselen yapılar, trafikte harcanan, verimsiz zamanlar... “Bodrum’a gidelim mi?” dedim. Zeynep de “Evet” dedi. Sadece nefes almak istedik. Ve o nefesi de Bodrum’da bulduk.
Hayatınızın nasıl bir evresindesiniz?
29 yaşımda son sürat giderken, birden bir duvara çarpmış gibi hissettim ve “Ben ne yapıyorum?” dedim. Evlenmeyi koydum kafama. Zeynep ile evlendim. Her şey çok güzeldi. Bir de çocuklar olunca ballı kaymaklı oldu her şey. İyi ki oldu. İki çocuklu, mutlu, çekirdek bir aileyiz. Tam da hayalimdeki gibi.
Mutlu evliliğin sırrını çözdünüz mü?
Bence mutlu evliliğin sırrı karşılıklı anlayış, hoşgörü ve saygıdan geçiyor. Belki bunları söylemek için çok erken ama şu ana kadar gördüğüm kadarıyla bu üç şey işliyor. Ben eşime inanılmaz saygı duyuyorum ve çocuklardan sonra saygım daha da arttı. Hatta denir ya ‘Cennet annelerin ayaklarının altındadır’ diye. Ben bu deyime çok inandım.
Eşiniz de oyuncu. Ama bu süreçte o da oyunculuktan uzaklaştı. İleride oyunculuğa dönmesini ister misiniz?
Çok isterim. Ama çocuklarla belli bir süreyi aştıktan sonra tabii. Zeynep kendi de dönmek isterse neden olmasın? Kadın ürettikçe var olur.
İki çocuktan sonra hayata bakış açınız değişti mi?
Her şeyden üç-dört kat fazla zevk almaya başladım. Çocuk kokusu dünyanın en güzel kokusuymuş, onu anladım. “İyi ki yaptık” dedim. Artık yere daha sağlam basıyordum. Hastalanma, yatağa düşme lüksüm yoktu. Çocuklarım için bir süper kahraman olmalıydım. Öyle de olmaya çalışıyorum. Bakalım... dedi.

Editör: MURAT ÖZER