Son olarak Zalim İstanbul dizisinde Şeniz karakteriyle izleyici karşına çıkan yetenekli oyuncu Mine Tugay, “Samimi ve içten olmayı seviyorum çünkü derinlikli ilişkilerin böyle bir alana ihtiyacı var diye düşünüyorum” dedi.

Son olarak Zalim İstanbul dizisinde Şeniz karakteriyle izleyici karşına çıkan yetenekli oyuncu, kariyer serüveni, gelecek dönem projeleri ve kendisine dair merak edilen her şeyi MAG okurlarına özel anlattı. Canlandırdığı karakterler içerisinde kendisini en yakın hissettiği karakterin Medcezir dizisindeki “Ender” olduğunu söyleyen Mine Tugay “Kendimi en yakın hissettiğim ve açıkçası oynarken cepten yediğim rol Medcezir dizisinde ‘’Ender’’ karakteriydi. Cepten yemek derken role elbette çok şey katmaya çalıştım, partnerimle üzerine çok konuşup çalıştık ve karakterleri var ettik ama oynaması benim için kolaydı. Yani bana çok yakındı onu demek istiyorum. Uyarlama işlerde orjinalini izleyip ilham alabiliyorsunuz bu da bir yandan işi kolaylaştırıyor.  En etkileyen karakter ise tiyatroda oynadığım “Karatavuk” oyunundaki “Una” oldu” dedi.

Aşkın sizin hayatınızdaki yeri nedir? Sorusuna da samimiyetle cevap veren güzel oyuncu “Aşk dediğimiz kavram, zaman içerisinde boyut olarak farklılaşabiliyor. İki insan arasındaki aşktan bahsediyorsak beni besleyen bir şey olduğunu söyleyebilirim. Çünkü aşık olunca hayatınıza tutku, bağlılık, sorumluluk gibi yeni ve zengin kavramlar giriyor” açıklamasında bulundu.

Mine Tugay, kendisinde en sevdiği ve sevmediği özellikler için ise şunları söyledi: “Kendimde en sevdiğim özellik, insanları tanıma ve anlama hevesim hiç bitmiyor. Bu işimin de getirdiği bir özellik ve bunu seviyorum. Sevmediğim özelliğim ise biraz sabırsızım. Ama bunun üzerine de çalışıyorum. Her şeyi zamana bırakmak gerektiğini, sabırsızlandığım konu ile ilgili kafamdaki soru işaretlerini minimalize etmeyi öğretiyorum kendime. Yol aldığımı söyleyebilirim.”

 “AŞIK OLUNCA HAYATINIZA TUTKU, BAĞLILIK, SORUMLULUK GİBİ YENİ VE ZENGİN KAVRAMLAR GİRİYOR” 

Yer aldığınız tüm dizi ve film projelerinizde gösterdiğiniz başarılı oyunculuğunuz ile dikkatleri üzerinize çekiyorsunuz. Oyunculuk kariyeriniz nasıl şekillendi?

Oyunculuk serüvenim iyi bir tiyatro izleyicisi olmamla başladı. O dönemlerde devlet tiyatrosu ve şehir tiyatrolarının repertuarları inanılmazdı ve ben bütün oyunları izleyen bir seyirciydim. Sonrasında oyunculuk yapmaya karar verdim ve konservatuar sınavlarına girdim. Dört sene oyunculuk okuduktan sonra Semaver Kumpanya’da tiyatro yapmaya başladım ve uzun yıllar devam etti. Sonrasında televizyon dizilerinde oyunculuk yapmaya başladım. Arada oyunculuk üzerine yüksek lisansımı da tamamladım.

Oyunculuk sizin için ne anlam ifade ediyor?

Oyunculuk, varoluş sebebim gibi hissediyorum. Kolektif bir işin, sanatsal bir anlatım biçiminin parçası olmak çok güzel. Bunu seyirciyle buluşturmanın hazzı, o üretim sürecinde öğrendiklerim, araştırmak, düşünmek, karakteri var etmek çok zevkli. Yapmayı en çok sevdiğim işi yapıyorum ve bundan para kazanıyorum.

Behzat Ç., Öyle Bir Geçer Zaman Ki ve Medcezir gibi sevilen birçok projenizin yanı sıra yakın geçmişte rol aldığınız Zalim İstanbul dizisiyle kariyerinizi zirveye taşıdınız. Dünden bugüne kariyer hayatınızda neler değişti?

Açıkçası kariyer planlamam hiç olmadı. Belki bu eksikliğimdir bilmiyorum. Hangi işin içinde olmak istiyorsam, o işe bir katkım olacağını düşünüyorsam, mutlu ve tatmin olacağımı hissediyorsam o projede olmaya çalışıyorum. Türkiye’de Afife Jale Ödülleri’nde ‘’En İyi Kadın Oyuncu’’ ödülünü alan en genç kadın oyuncu benim. Mesela hiç beklemiyordum o ödülü almayı. Sadece işini iyi yapmaya çalışan bir oyuncuydum. Halâ da öyle.

Canlandırdığınız karakterler içerisinde kendinizi en yakın hissettiğiniz ve size etkileyen karakter hangisi oldu?

Kendimi en yakın hissettiğim ve açıkçası oynarken cepten yediğim rol Medcezir dizisinde ‘’Ender’’ karakteriydi. Cepten yemek derken role elbette çok şey katmaya çalıştım, partnerimle üzerine çok konuşup çalıştık ve karakterleri var ettik ama oynaması benim için kolaydı.

Yani bana çok yakındı onu demek istiyorum. Uyarlama işlerde orjinalini izleyip ilham alabiliyorsunuz bu da bir yandan işi kolaylaştırıyor.

En etkileyen karakter ise tiyatroda oynadığım “Karatavuk” oyunundaki “Una” oldu. Psikolojisini çok iyi anlamak ve doğru yerlere vurgu yapmak aşırı mühimdi. Küçük bir balans hatasıyla o karakterin ve hikâyenin tamamen yanlış anlaşılma riski vardı. Ona can verirken çok etkilenmiştim. Çünkü hikâyesi, acısı, travmaları, yaratmak zorunda kaldığı kimliği ve yüzleşme biçimi çok etkileyiciydi. Una’da insana dair çok şey vardı.

Canlandırmayı istediğiniz bir rol var mı?

The Undoing izlerken çok etkilendiğim bir iş olmuştu. Nicole Kidman’ın oynadığı Grace Fraser karakteri dönüşümleri, psikolojik alt metninin doluluğu açısından müthiş bir rol. Böyle bir karakter üzerine çalışmak isterdim.

Dijital platformlar hakkında neler düşünüyorsunuz? Yakın zamanda size görebileceğimiz dizi ya da film projemiz mevcut mu?

Henüz digital bir platform için yapılmış bir projenin içinde yer almadım. Ama seyirci olarak nitelikli işler yapıldığını görüp mutlu oluyorum. İlk zamanlarındaki gibi deneme yanılma işlerden ziyade daha kaliteli işler üretildiğini düşünüyorum. Okuduğum senaryolar var, bakalım.

Elinize yeni bir proje ulaştığı zaman senaryoyu okurken özellikle nelere dikkat ediyorsunuz?

Senaryo elime ulaştığında öncelikle; senaristin ne anlatmak istediğine, oynayacağım karakterin hikâyedeki yerine ve etkisine, benim neler katabileceğime bakarım.

Sevgi de insanı besleyen ve başarıya götüren bir etken. Peki aşkın sizin hayatınızdaki yeri nedir? Sizin için ne anlam ifade ediyor?

Aşk dediğimiz kavram, zaman içerisinde boyut olarak farklılaşabiliyor. İki insan arasındaki aşktan bahsediyorsak beni besleyen bir şey olduğunu söyleyebilirim. Çünkü aşık olunca hayatınıza tutku, bağlılık, sorumluluk gibi yeni ve zengin kavramlar giriyor.

Hem çok samimi ve içten hem de o sınırı koruyan bir duruşunuz var. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Dışarıdan mesafeli görünen bir insan olduğumun farkındayım. Bu bir seçim aslında. Gerçek olana saygı duyduğum için arkadaş sayım azdır. Yapay olan hiçbir şeye politik bir tavrım olmadı. Bazen gerekse de beceremiyorum. Samimi ve içten olmayı seviyorum çünkü derinlikli ilişkilerin böyle bir alana ihtiyacı var diye düşünüyorum.

Sizce sağlıklı bir ilişkinin sırrı nedir?

Sağlıklı bir ilişkinin temeli, dürüstlük ve samimiyete bağlı.

Kendinizde en sevdiğiniz ve sevmediğiniz özellikleriniz neler?

Kendimde en sevdiğim özellik, insanları tanıma ve anlama hevesim hiç bitmiyor. Bu işimin de getirdiği bir özellik ve bunu seviyorum. Sevmediğim özelliğim ise biraz sabırsızım. Ama bunun üzerine de çalışıyorum. Her şeyi zamana bırakmak gerektiğini, sabırsızlandığım konu ile ilgili kafamdaki soru işaretlerini minimalize etmeyi öğretiyorum kendime. Yol aldığımı söyeleyebilirim.

Asla tahammül edemem dediğiniz bir konu var mı?

Adaletsizliğe asla tahammül edemiyorum.

Güçlü bir kadının en büyük göstergesi nedir?

Bütün baskılara rağmen kendi olmaktan vazgeçmeyen, birilerinin sırtına yaslanmadan var olabilen, kendini her daim geliştirmeyi seçen, yalnız kalmaktan korkmayan, üreten, pes etmemeyi düstur haline getiren her insan güçlüdür bana göre. Kadın ya da erkek diye ayırmıyorum.

Malum ekran önünde olunca kusursuz bir güzellikle algısı oluşuyor. Peki sizin güzellik anlayışınız nedir?

İşimde tek enstrümanım bedenim. Ona iyi bakmak da görevim. O yüzden önemsediğim kusursuzluk değil. Enstürumanımla denge içinde olmaya çalışıyorum. Güzelliği insan üzerinden baz alırsak gerçekten çok göreceli bir kavram. Doğanın güzelliği çok evrenselken insan için değişkenlik gösteriyor. Bana göre; ruhunu görebildiğim, duygularında şeffaf olmayı becerebilmiş, kısaca özüne ulaşabilmiş içi dışı bir insan, güzeldir.

Çok fit bir fiziğe sahipsiniz. Formunuzu korumak için neler yapıyorsunuz?

Dediğim gibi aslında bu, bir oyuncu için normal bir durum bence. Benim enstrümanım bedenim o yüzden önceliğim; onu korumak, iyi tutmak ve hayatımda sağlıklı kalmak. Sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum, sporumu aksatmamaya çalışıyorum. Bu pandemi döneminde çok zorlandım maalesef. Pilatese bir süre ara vermek zorunda kaldım ama yine başladım neyse ki. Evde yoga yapıyorum, trambolinle çalışıyorum.

Bir de hayatınızın büyük bir bölümünü kaplayan yoga yolculuğunuz var. Bu serüven nasıl başladı?

Yoga ve meditasyon yaşamıma farkındalık katan en özel araçlardan. Hiç farketmediğiniz bir kasınızı farkediyorsunuz, hiç yüzleşmediğiniz bir duygunuzla yüzleşiyorsunuz, bedeniniz esnerken düşünceleriniz de esniyor, bakış açınız değişiyor, kendinizi tanırken içeriden dışarıya büyüyorsunuz. Zamanın çok hızlı aktığı, zihnimizi meşgul eden çok fazla uyaranla yaşadığımız bu dönemlerde; zihni yavaşlatmayı, nefes beden uyumunu sağlamayı, limitli nefes alışkanlıklarımızı değiştirmek için kendimize vakit ayırmayı çok kıymetli buluyorum. Benim yoga ile tanışmam evimin yakınındaki bir yoga stüdyosunu keşfetmem ile başladı ve sonrasında da vazgeçilmezim oldu. Yoga eğitmenlik eğitimi ve çakraların psikolojsi üzerine eğitim aldım. Fakat asla bitmeyen bir yol ve güzelliği de burada bence.

Şu an hayatınızda olmak istediğiniz yerde misiniz? Yoksa ulaşmak istediğiniz hedef için yolculuk devam ediyor mu?

Biliyorsunuz ki dünya olarak öyle bir süreçten geçiyoruz ki bireysel dertlerimiz şımarıklık gibi kalabiliyor. Hayatımdan memnunum, akışın içindeyim. Her anlamda yolculuk uzun, hedefler de doğa gibi değişken.

Kendinizle ilgili “bir gün olacak, mutlaka yapacağım…” dediğiniz bir şey var mı?

O kitapları bir gün mutlaka yazacağım.

Hayat mottonuz nedir? Anı yaşamayı mı seversiniz? Yoksa planlı hareket etmeyi mi?

“Hep denedin, hep yenildin. Olsun, bir daha dene, daha iyi yenil.” Hayat mottom. Anı yaşamayı seviyorum, planlı programlı yaşamıyorum.

Elde ettiğiniz başarılarınız ve yaşadığınız değişimleri düşündüğünüz de gelecekteki Mine’ye neler söylemek istersiniz?

Gelecekteki Mine’ye buradan bir şey söylemem mümkün değil. O zaten dönüşmesi gereken haline bugünler sayesinde ulaşacak. Ama illa ki söylemem gerekiyorsa ona; “beni sevmeye, anlamaya devam et.” diyebilirim.

RÖPORTAJ: YEKTA DEMİRCAN FOTOĞRAF: EMRE YUNUSOĞLU STYLING: MUSTAFA ÇOLAK RETOUCH: ENES YURTBAY SAÇ: AKIN ÜNAL MAKYAJ: ERKAN ULUÇ PRODÜKSİYON: EVRENSEL DERMAN MEKAN: STÜDYO KAFASI

Editör: MURAT ÖZER