Türkiye Jokey Kulübü (TJK) tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında hazırlanan ve emekçi kadınların hikayesini atlarla çekilen fotoğraflarla anlatan ‘Fark Yaratan Emekçi Kadınlar Sergisi’ 7 Mart'ta açılacak. Ayrıca Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında, kadınlara karşı sevgi ve saygıyı göstermek adına ‘Dünya Kadınlar Günü Koşusu’nun da dördüncüsü düzenlenecek.

“AMACIMIZ KADININ ÖNEMİNİ VURGULAMAK”

TJK, toplum tarafından ‘erkek işi’ olarak algılan meslekleri yapan emekçi kadınların yaşadığı sıkıntılara rağmen iş hayatında elde ettikleri başarılarının daha çok bilinir hale gelmesi ve yeni başarı hikayelerinin yazılmasına hizmet etmesi amacıyla ‘Fark Yaratan Emekçi Kadınlar Sergisi’ni hazırladı. Bu kapsamda farklı mesleklerden emekçi kadınların atlarla fotoğrafları çekilerek, hayat hikayeleri kaleme alındı. Sergi, İstanbul Veliefendi Hipodromu'nda bu yıl dördüncüsü düzenlenen ‘Dünya Kadınlar Günü Koşusu’ ile birlikte 7 Mart'ta açılacak.



TJK Genel Sekreteri Sadettin Atığ, sergiyle ilgili olarak, "Geçen sene girişimci kadınlara yer vermiştik, bu sene de emekçi kadınlar konumuz oldu. Bir sürü iş kolunda emekçi kadınlar var ama olağanın biraz dışında olan kaynakçı, TIR şoförü, uzun yol otobüs şoförü, nalbant, demir ustası gibi hanımlarımıza yer verdik. Ne kadar ataerkil toplum olsak da ben şahsen anaerkil toplum olduğumuza inanıyorum. Kadınlarımızın faaliyetlerini daha öne çıkarmak için böyle bir projemiz vardı. Buna devam ediyoruz. Amacımız farkındalık yaratmak, kadının önemini vurgulamak. Bu projede de bir nalbantımız, jokeyimiz var. Bunların da endüstri de yer aldığını göstermek, yurt dışında olduğu gibi Türkiye’de endüstrinin bir parçası olduğunu kanıtlamak istiyoruz” ifadelerini kullandı.



“HEPSİNİN AYRI AYRI BAŞARI HİKAYELERİ VAR”

TJK Kurumsal İletişim Müdürü Aylin Sevim de “Türkiye Jokey Kulübü olarak erkek egemen sektörde başarılara imza atmış olan gerek girişimci, gerek emekçi kadınlarımızın başarılarını topluma tanıtmak ve diğer kadınlarımıza da örnek olmaları amacıyla böyle bir projeye imza attık. Amacımız aslında kadın istihdamına katkı sağlamak, kadın istihdamı konusunda farkındalık yaratmak. Madende kamyon şoförü olarak çalışan, kaynakçılık yapan, demir atölyesinde çalışan, erkek berberi olan kadınlar var. Biz bunların hepsini atlarımızla bir araya getirerek fotoğraflarını çekiyoruz, fotoğraf sergisi düzenliyoruz. Hepsinin ayrı ayrı başarı hikayeleri var. Bunları ön plana çıkararak toplumdaki diğer kadınlarımızı cesaretlendirmek istiyoruz” şeklinde konuştu.



“KADINLAR HER İŞİ YAPABİLİR”

18 yıldır jokeylik yapan Sinem Aydın, kadınların her işi yapabileceğini ve jokeyliğe erkek işi olarak bakılmaması gerektiğini belirterek, “Bir televizyon haberinde aprantiler aranıyor diye altyazı geçti. Ailemin bir esprisi üzerine gerçek oldu ve kendimi İstanbul’da buldum. Başladığımda 16 yaşındaydım, 18 yıldır bu işi yapıyorum. İlk geldiğim yıllarda kadına çok fazla alışkın olmayan insanlar da vardı, çok o tarz cümleler duyduğum da oldu. Zamanla insanların bu düşüncelerini kırdığımızı düşünüyorum. Şu an hepsi bizi ablaları, kardeşleri gibi görüyor. Kadın-erkek mesleği diye ayrım yapmamak lazım. Kadınların her kulvarda başarılı olacağına kesinlikle inanıyorum. Birçok mesleği erkekler kadar yapabileceğimize inanıyorum ki yapıyoruz da” dedi.

“Zorluklar da tabii ki oluyor. Benim başladığım yıllarda uyum sağlama problemlerimin olduğu zamanlar çok oldu. Her yerde erkek var ve bu işi erkekler yapıyor" diyen Sinem Aydın, şöyle devam etti:

“O zaman daha az kadın vardı. Bir bayan arkadaşım vardı, bir de ben vardım ve benden sonra gelen bayan arkadaşlarım var. Kendinizden çok iri bir canlıyla baş başasınız ve onunla bir şekilde iletişim kurmak zorundasınız. İletişim kurmadığınız sürece onunla hiçbir bağ kuramıyorsunuz. Zorluklar yaşadım ama öğrendikten ve alıştıktan sonra evlat gibi, arkadaş gibi oluyor. Dertleşiyorsunuz, biniyorsunuz, eğleniyorsunuz, gülüyorsunuz. Bu projenin güzel olacağını ve yaygınlaşacağını düşünüyorum. Daha fazla sesimizi duyuracağımıza inanıyorum. Bütün kadınlar her işi yapabilir. Jokeylik de yapabilir, buna erkek işi olarak bakılmamalı. Hepsi gelsinler, görsünler. Jokey olmasalar bile mutlaka hipodroma gelip ata dokunsunlar, nasıl bir şey olduğunu kesinlikle hissetsinler istiyorum.”



“BEN DE BURADAYIM, DEMEK İSTEDİM”

Nalbantlık yapan 25 yaşındaki Şeyma Kalkan alanında hiçbir kadının çalışmadığını görünce ‘ben yaparım’ diyerek bu mesleği seçtiğini belirterek, şu şekilde konuştu:

“Çocukluğumdan beri despot yapıya sahibim. Biraz erkeksi şeylere daha çok ilgi duyuyorum. Bu da erkek egemen olan toplumumuzda, biraz daha kadının da ‘ben buradayım’ deme şekli olsun istediğim için yaptığım bir hareket. Çocukluğumdan beri erkeklerin aktif olduğu her şeyde, spor alanlarında, karatede, futbol takımında yer alarak ‘ben de buradayım’ demek istedim. O nedenle de bu meslek içerisinde de hiçbir şekilde nallama yönünde bir kadının çalıştığını duymadım. O yüzden ‘ben yaparım’ dedim. Bu yönde ilerleyip, öncelikle ülkemdeki bütün her şeyi öğrenip, nasıl bir nallama tekniğimize sahip olduğumuzu öğrenip daha sonra yurt dışına giderek ‘Türklerin de burada yeri var’ demek istiyorum. Biraz da yurt dışı atçılık piyasasında ‘Türkler de yapabiliyormuş’ densin istiyorum. Çünkü biz asırlardır savaşlarda kadınlarımızın desteğini alarak bir şeyleri başarmışız ve geçmişten bu zamana aracımız olan atlar için de geçerli. Bir kadının başka bir ülkede ‘Türk’ adıyla anılmasını istiyorum. Umarım bu yönde ilerleyeceğim.”

“İlk zamanlar erkek gözüyle ‘yapılamaz’ dendi ve eleştiriler oldu. Staj dönemimde çok fazla ‘Kadın mı? İki gün sonra bırakır işi’ gibi sözlerle karşılaştım ama bunlar aslında beni tetikledi” diyen Kalkan, "Vazgeçmek yerine, o insanlara biraz da gösteri yapmak açısından biraz daha güçleniyorsunuz. Toplumumuzda hep göz ardı edilen bir olay var. Bir kadının her işin altından kalkabileceğini herkes biliyor ama erkek işinin altından kalkamaz diye düşünülüyor. İnanın kuytuda, köşede o kadar çok erkek işi yaparak ayakta durabilen, geçimini sürdüren insanlar var ki. Projede bunu gün yüzüne çıkartmış olmaları ve Kadınlar Günü dolayısıyla da topluma yansıtacak olmaları çok güzel bir başarı. Umarım devamı gelir ve insanlar bunu görerek ‘evet, kadınlarımız da burada’ diyebilir” ifadelerini kullandı.

 


 

“İNAT ETTİM, O TABULARI YIKTIM”

20 senedir balıkçılık yapan Hülya Onaran ise “Daha önce hiç denizle, balıkla ilgim olmadı ama evlendikten sonra eşimin desteğiyle balıkçılığı seçtim. Balıkçılığı çok seviyorum. Deniz bana çok farklı bir huzur veriyor, çok rahatlatıyor. Balık tutmak bana çok farklı bir zevk veriyor. Karşılığında bir kazanç sağlamak da farklı bir duygu, o da güzel. Hepsini bir arada yaşıyorum. Çok zorlukları var. Kadınlar, erkeklerden biraz daha narin olduğu için soğuğa karşı saha dirençsiz ama zamanla alışıyorsunuz. Avantajları da erkek hegomanyasını yıkmak oldu. Hal ve hareketler, konuşmalar, tavırlar biraz daha düzelmiş oldu. ‘Kadının denizde ne işi var, kadın balıkçılık yapamaz, erkeklerin dünyasında ne işi var?’ gibi çok tepkiler aldım ama ısrarla ve istekle üzerlerine gittim. İnat ettim, o tabuları yıktım. Kadın var. Erkekler ne kadar varsa kadın da o kadar var” dedi.


 

Editör: MURAT ÖZER