Bu yıl 57'ncisi düzenlenen Altın Portakal Film Festivali'nin Ulusal Yarışma kategorisinde yarışan 'Kan Kırmızı' filminin ekibi, seyirciyle buluştu. Zor şartlar altında filmi çektiklerini belirten yönetmen Atalay Taşdiken, çevrim içi festivalleri festival olarak görmediğini söyledi.

Türkiye'nin en uzun soluklu film festivali olan ve bu yıl 57'ncisi düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali, Antalya Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla gerçekleşiyor. Festivalin dün akşam seyirciyle buluşan ilk filmi olan 'Kan Kırmızı'nın yönetmeni Atalay Taşdiken, oyuncular Mehmet Usta ve Özge Gürel, bugün düzenlenen söyleşide, seyirciyle buluştu.

Pandemi döneminde bile festivali yapabilme cesaretini gösteren herkese teşekkür eden yönetmen Atalay Taşdiken, “Bazı festivallerin, adına 'çevrimiçi' dedikleri icat mı diyelim ne diyelim. Festivali yapmış olmak, adını koymak. Ben onların festival olduğunu düşünmüyorum, öyle bir festivale de inanmıyorum. Festival seyirciyle, karşılıklı iletişimle olur. Öyküsüyle, insanlarıyla bu topraklara ait bir ‘western’ film yaptık. Yıllar önce Çıldır Gölü'ne gittiğimde büyülenmiştim. O zaman mutlaka buralarda bir film çekmeliyim dedim. Oyuncu seçiminde hikayeyi yazıp, bu işe Mehmet uygundur demedim. Mehmet oynayacak, onun için nasıl bir karakter oluşturayım dedim" dedi.

'EKSİ 40-45 DERECELERDE ÇALIŞTIK'

Filmin bir erkekler dünyası eleştirisi olduğunu belirten Taşdiken, “Toplumun erkeğe dayattığı erkeklik rolünün aslında bir anlamda eleştirisi bu film. Kadın için her şeye biz karar veriyoruz. Onlar için neyin iyi olacağına, onlara ne yaparsak mutlu olacağına hep erkekler karar veriyor. Türkiye'nin en soğuk yerlerinde çalıştık. Gece eksi 40-45, gündüz ise eksi 20-25 derecelerde çalıştık. Geçtiğimiz yıl bir devlet okulunda down sendromlu çocukların, diğer çocuklarla aynı sınıfta eğitimine başlandı. O şehirde diğer çocukların velileri okulu bastılar. Bu durum benim içimi çok acıttı. Sonuçta onlar dediğimiz kapı komşularımız. Bunu yapan insaların eğitimli, koca koca insan olmaları içimi çok acıttı. Filmin son sahnesi biraz bu hikayenin etkisiyle oluştu" şeklinde konuştu.

'KAZASIZ BELASIZ FİLMİ BİTİREBİLMEK BAŞARI'

Zor şartlar altında filmi çektiklerini belirten filmin oyuncularından Mehmet Usta, “Ben kendimi hocama teslim ettim. Çünkü o da filmini bana teslim etti. Filmler yönetmenlerin çocuklarıdır. İşte o çocukları nasıl yaratmak istiyorlarsa onun peşinde bir şey yapıyorlar. Zor şartlar altında keyifli bir iş çıkardık. Bir hayalin peşinde bir filme başlıyorsunuz. Bir yere gidiyorsunuz çok fazla para harcıyorsunuz, insanlar sizinle geliyor. Kazasız belasız böyle bir işi halledip, gelebilmek başlı başına bir başarı" ifadelerine yer verdi. 

'HER GÜN BU HİKAYELERE UYANIYORUZ'

Canlandırdığı karakterin yaşadıklarını, çevresindeki birçok kadının yaşadığını söyleyen filmin oyuncularından Özge Gürel, “Atalay hocayla ilk tanıştığımızda o kadar zarif bir coşkuyla anlattı ki senaryoyu, okumama gerek kalmadı ve hikayenin içerisinde olmak istediğimi söyledim. Erkekliğin, birilerine oya gibi işlendiğinde, etlerine dokunduğunda ve karşımızdaki erkeklerin de bunu kolu, bacağı gibi sahiplendiğinde hayatta kalmanız çok zor oluyor. Kendi çevremde bile o kadar çok bu durumda olan kadın var ki,  o nedenle karakteri çıkarırken hiç zorlanmadım. Çünkü her gün bu hikayelere uyanıyoruz. Keyifli, çok zorlamayan bir süreçti. En çok zorlandığım kısım, karın yansıması nedeniyle güneşe bakamamamdı" dedi.

Editör: MURAT ÖZER