AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde gazeteci İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde düzenlenen tartışma programında bir araya geldi. Programda sorulara geçilmeden önce Yıldırım ve İmamoğlu birbirilerine kalem hediye etti. Programda her bir soru için adaylara 3 dakika süre verildi.

YILDIRIM: CHP BUNUN İÇİN BİZE YARDIMCI OLMADI VE YENİLENME YÖNÜNDEKİ TALEBİMİZİ KABUL ETMEDİLER

Programda ilk soru, "Biz bu seçime niye gidiyoruz?" oldu. İlk soru sorulan Binali Yıldırım, "Siz, 8.5 milyon İstanbullu gibi oyunuzu kullandınız. Sizin bir kabahatiniz yok. Sizin oylarını sayılırken bir takım garip işler oldu,  acayip işler oldu, şaibe karıştı. Yüksek Seçim Kurulu bütün bu olayı değerlendirerek, olayın sahibi olması sıfatıyla yenilenmesine karar verdi. Ama bizim tercihimiz bu seçimin yenilenmemesi, bunun için çok çaba sarf ettik. Ancak CHP bunun için bize yardımcı olmadı ve yenilenme yönündeki talebimizi kabul etmediler, reddi yönünde karar aldılar. Seçime gitmek mecburiyetinde kaldık. Keşke oyların tamamı sayılabilseydi, hiç kimsenin kafasında bir tereddüt, şüphe kalmayacaktı. Bu şekilde de bir daha İstanbulluları 23 Haziran için yormayacaktık. Onların planlarını, yapacaklarını değiştirmek zorunda kalmayacaktır" dedi. "Bu seçim mundar oldu, oylar çalındı iddialarınızda kararlı mısınız hala?" şeklindeki soruya ise Yıldırım, "Aynen iddialıyım çünkü  bu seçimde oylar çalındı. Ne demek istiyorum? Oylar sayılmaya başlandı. Yüzde 10'u sayıldı, 29 binde 13  bin 729'a düştü. Artısı eksisi çıkarıldıktan sonra. Bu da gösteriyor ki geriye kalan yüzde 90'ı sayılsa bu seçimin sonucunun değişeceği aşikar. Bunun için biz oyların tekrar sayılmasını çok istedik. Bu konuda da maalesef bir direnç ile karşılaştığımız için saydıramadık" şekilde konuştu.

"Oyları kim çaldı?" sorusuna ise Binali Yıldırım, "Onu bulacak olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'dır. Seçimi yapan yetkililerdir. Siz yolda yürüyorsunuz, cüzdanınız çalındı. Ne dersiniz, 'cüzdanım çalındı' dersiniz, 'benim cüzdanım yer değiştirdi' demezsiniz. Oyların yer değiştirmesi, çalınmasıyla aynı anlamı taşır. Binali Yıldırım'ın oyu CHP adayına yazılıyorsa veya bir başka adaya yazılıyorsa, bu çalınmadır, bunun başka bir izahı yok. Sayımlarda da bu ortaya çıktı. YSK'da tüm bu delilleri dikkate alarak bu seçimin yenilenmesine karar verdi" diye yanıtladı. 

"O GÜNÜN SABAHINDA YSK BAŞKANI SÜRECİ SONA ERDİREN AÇIKLAMASINI YAPTI, BİZİ TEYİT EDEN"

Ekrem İmamoğlu da "Biz bu seçime niye gidiyoruz?" soru ve Yıldırım'ın açıklamaları sorulduğunda şunları kaydetti:

"YSK'nın verdiği bir kararı, biz oyların yeniden sayılmasını istedik ama CHP istemedi yorumu tamamiyle yanlış bir yorumdur. 31 Mart gecesine dönelim, hızlıca hatırlayalım, hatta saat saat hatırlayalım. Seçim kapanalı 1 saat olmadı ki, televizyon kanallarının bir kısmı yüzde 63.84 rakibimize, yüzde 33.99 bize diye, yasakları çiğneyerek, nereden güç alıyorsa bir sür4eç başlattı. daha sonra bu süreç devam etti. Anadolu Ajansı'ndan 2 saat 30 dakikadır veri alamıyoruz diye yayın yapıyordunuz ve bu veri alamama 12 saat sürdü. 23.30'da Anadolu Ajansı oyları yüzde 98.8'i  geldiği, kafa kafaya olduğu anda itibaren ne olduysa Sayın yıldırım 'ben seçimi kazandım' diye açıklama yaptı. Şu kadar sandık sayıldı ve 'ben seçimi kazandım diye tam saat 23.25'de açıklama yapıldı. Ne tesadüftür ki o sırada Anadolu Ajansı yayını kesti. Sonra biz Sayın İl Başkanı Ak Parti adına açıklama yaptı, 30 bin 86 sandığa göre kendi sayımlarını yapmışlar ve 4.35'te '3 bin 835 oyla seçimi kazandık' dedi. Sayı verdi. Kendi elindeki tutanaklara göre. Ondan yaklaşık 2 saat önce biz elimizdeki verilerle 30 bin 86 sandığa göre artık sonuç değişmeyeceği için 'hayır biz seçimi kazandık' dedik. O günün sabahında YSK Başkanı süreci sona erdiren açıklamasını yaptı, bizi teyit eden. Sayın Yıldırım '29 binden indi' diyor, 1 Nisan tutanağı burada. İlk tutanak sayısı 24 bin 57. Burada şunu unutmamak lazım; bir kaç aşaması var oy sayımının. 24 bin 57 oyla başlayan süreç günün sonunda13 bin 729'a indi."  

"İFTİRA VAR. BU 'ÇALDILAR' LAFI OLMAZ. KİME SÖYLÜYORSUNUZ BUNU"

Ekrem İmamoğlu, "Nasıl aynı zarftan çıkan 3 pusula geçerli sayılır, 1 pusula geçersiz sayılır?" sorusuna, "Anadolu Ajansı bu veriyi niye kesit? Sayın Yıldırım'ın tek bir açıklaması yok.  Sayın Yıldırım ertesi sabah Anadolu Ajansı'nın verisini niye kestiğine dair bir açıklaması yok. Anadolu Ajansı yetkilileriyle görüştü mü? Sayın Bakanlarla görüştüğünü kendisi ifade etmişti. Bunlar çok önemli sorular. niçin 12 saat veri verilemedi. 20 bin 388'e maddi hatlardan sonra sayı indi. Sonra geçersiz oylar sayıldı. 320 bin civarında. Geçersiz oylarla beraber sayı 13 bin 888'e indi. Sonra 'sondaj yapacağız' dedi AK Parti yetkilileri. Sandık Sandık talepte bulundular. Bunlar da sayıldı ve 13 bin 729'a indi. O sondaj yaptıkları 57 sandıkta bizim adımıza artı oy çıktı. Ve YSK bir karar verdi. Sonuç, 24 binden 14 bin 657'ye inen oy oranı" yanıtını verdi. İmamoğlu daha sonra elinde bulunan bir zarfı göstererek, "Bu zarf, 4 pusula var bunun içinde. Oyları çıkarıyoruz; muhtarlık seçimi, aynı zarfta pırıl pırıl, hiçbir sorun yok. İlçe belediyesi meclis üyesi sayımı, pırıl, pırıl. Her şey çok güzel. İlçe belediye başkanlığı seçimi. Nedir bu ilçe belediye başkanlığı seçimi? 25'ini AK Parti kazandı, bu da pırıl pırıl. Şaibe yok. Gerekçesi, şaibesi bir tek dokunuyor Büyükşehir Belediye Başkanlığına. Olası bir şey değil. Diyorsun ki vatandaşa, 'senin 20 liranın 5 lirası sahte'. Buna hiç kimse inanmaz ve İstanbul Büyükşehir Belediye seçimleri 31 Mart'ta tertemizdir. Anamızın ak sütü gibi helaldir. Bu süreçte, 'çaldılar'. Kime? 'Bende bilmiyorum' olmaz. Bunun içinde büyük bir itham var, büyük bir iftira var" diye yanıt verdi. 

Yıldırım, "Bunun cevabını siz vereceksiniz" diye araya girdi.  

İmamoğlu bunun üzerine, müsaade isteyerek, "İftira var. Bu 'çaldılar' lafı olmaz. Kime söylüyorsunuz bunu. AK Partili sandıkta görev alan kardeşlerime mi söylüyorsunuz? Oradaki İYİ Partili, MHP'li kandık kurulu üyelerine mi söylüyorsunuz.  Sandık kurulu başkanlarına mı söylüyorsunuz? Kime söylüyorsunuz? Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) raporunda 'çaldılar' yok. Daha ötesi, 'halk dilinde söyledim' diyor Binali Yıldırım, ben bugün mektubu aldık okudum, 'çaldılar' diye bir tarif yok. Ama meydanlarda, caminin önünde 'çaldılar' sözü var. Kime? Kim çaldı Allah aşkına?" dedi. 

"SAYIM AYRI YAPILIR. ZARF AYNI AMA AYRI AYRI SAYILIR"

Binali Yıldırım, "O gün ne oldu? Anadolu Ajansı ver akışını kesti, YSK kararı vs." şeklindeki soru üzerine, "Olayları çarpıtmanın gereği yok, çok açık konuşalım. 29 bin fark, 13 bin 729'a indi mi Ekrem Bey?" diye sordu. Ekrem İmamoğlu da "Hayır inmedi" dedi. Yıldırım bunun üzerine, "Ne oldu?" diye sordu. Yıldırım daha sonra sözlerine şöyle devam etti:

"Nihai fark başlangıçta ne kadardı? Ekrem Bey'in açıkladığı 29 bin 400 küsür. Kaldı ki Ekrem Bey ilk açıklamasını saat 9'da yaptı, akşam 9'da. 'Biz yüzde 54'üz, rakibimiz yüzde 44, 9 puan öndeyiz' diye ilk açıklamayı kendisi yaptı. Benim ilk açıklamam 11.25'dir.  11.25'te de eldeki verilere göre, 'biz seçimi kazandık' dedik. Sayı da vermedik. Hata değildi. O gün eldeki bilgilere göre, bizim hesaplarımıza göre ve kalan miktarlarda hesap edildi ve kazandığımız ortaya çıktı. Orada bir hata yok. İki; Anadolu Ajansı niye yayını kesti, kesmedi? O benim işim değil. Biz elimizdeki verilere göre konuşuyoruz. Bizim orada müşahitlerimiz var. Elimizde mazbatalar var. Ona göre genel merkezimize biz teyit de ediyoruz. Gelelim şu 4 pusula meselesine. Bu tamamen aldatmacadır. 4 tane ayrı pusula var. İtiraz edilen Büyükşehir Belediye Başkanlığı oyu. İlçeler içinde itiraz var. Var. Maltepe için MHP, Büyükçekmece için AK Parti, Sancaktepe için de CHP yani CHP niye Sancaktepe'ye itiraz etti, neden tamamını saydırdı? Demek ki orada bir şüphesi var. İtiraz olan oy pusulası sayılır. Bu kadar basit bir iştir. Bunu '4 pusulanın 3'ü temiz, biri neden çalındı?' gibi işi çarpıtmanın bir anlamı yok. Bu bu kadar basit." 

Yıldırım, "Aynı sandık görevlilerin, aynı sandık müşahitlerinin olduğu yerde, aynı zarftan çıkanlarda nasıl oluyor ?" sorusu üzerine, "Sayım ayrı yapılır. Zarf aynı ama ayrı ayrı sayılır. Zarf bir, oylar ayrı sayılıyor ve tutanaklara da ayrı yazılıyor. Tek pusulada bütün oylar yok.  Ayrı pusulalarda. Biz buna itiraz ediyoruz. İlçelere değil" dedi. 

BEKA SORUNU

"Bu seçim neyin seçimi? Bunun sizin için manası nedir? Kampanyanızda da bir takım değişiklikler var. Sayın Cumhurbaşkanı da geri planda kalmış görünüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?" şeklindeki soruya Yıldırım, "Ekrem Bey 'biz yeniden sayılmasına itiraz etmedik' dedi. Kocaman bir yalan. Elimizde il seçim kuruluna CHP'nin müracaatı var. Gece saat 22.00'de ve 5 dakika içinde aldığı ret kararı var. Aynı zamanda biz Yüksek Seçim Kurulu'na da bunu götürdük. Dolayısıyla Yüksek Seçim Kurulu, 'il bizden daha iyi bilir'. O da ret kararına uydu. Sadece şunu söyledi; 'Başlayan sayımlar varsa ilçelerde o da devam etsin'. Yoksa tamamının sayımını asla kabul etmedi Cumhuriyet Halk Partisi. Bunun altını çizerek söylüyorum. Tamamı sayılsaydı ne olacaktı? Sonuç değişecekti. Biz bunu Maltepe'de gördük. Maltepe'de tamamı sayıldı. Ekrem Bey'in kazandığı oylar, bizim kazandığımız oylar aradaki fark 808 oy. 1080 sandıkta. Bunu 39 ilçeye yayın, sonuç ortaya çıkıyor. Açık ara seçim bizim lehimize olacaktı. Velev ki Ekrem Bey'in lehine olsun. Bizim istediğimiz ortadaki şüpheler, şaibeler yolsuzluklar, özensizlikler kalksın ve bir daha bu seçim tekrarlanmasın, biz bunu istedik. İstanbul halkını düşünerek bunu istedik maalesef bu konuda beklediğimiz anlayışı görmedik. Bunu söyleyeyim. Şimdi 23 Haziran'a doğru gidiyoruz. Söylemlerimde benim hiçbir değişiklik yok. Baştan beri ben İstanbul'u konuşuyorum. İstanbul'u anlatıyorum. Eğer 31 Mart'tan önceki kampanyamı da izlediyseniz ben organik bir kampanya yapacağım, İstanbullu vatandaşlarımızla buluşacağımı, esnafıyla, çalışanıyla, emeklisiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, kadınlarla, gençlerle, aynen de bunu yaptım. Yapmaya da devam edeceğim" yanıtını verdi.  Yıldırım, Küçükkaya'nın "Beka söylemi vardı mesela. Sayın Cumhurbaşkanı çok fazla ön plandaydı. Bunlar bir değişim mi acaba, değil mi?" şeklinde sorduğu soruyu da, şöyle yanıtladı:

"Şimdi şunu unutmayalım. Biz bir ittifakla seçime giriyoruz. Bir Cumhur İttifakı adayı olarak ben. Millet İttifakı'nın adayı olarak da Ekrem Bey giriyor. Dolayısıyla 2 ittifakta kimler var, partiler var. Milliyetçi Hareket Partisi, AK Parti bir tarafta. İYİ Parti, Cumhuriyet Halk Partisi diğer tarafta. Ayrıca HDP de Millet İttifakı'nı destekliyor. İttifakın içinde resmen yok. Yani böyle bir şey yok mu?" ifadelerini kullandı.

"MAZBATASINI ALMIŞ 18 GÜN GÖREV YAPMIŞ SEÇİLMİŞ BELEDİYE BAŞKANIYIM"

Ekrem İmamoğlu, "CHP oyları yeniden saydırsaydı sonuç değişirdi" şeklindeki söylemlere ilişkin ne diyeceği ve 23 Haziran'daki seçimi nasıl değerlendirdiği sorusu üzerine, "Bir kere saat 9 gibi açıklama yaptığım doğrudur. Kendimizi mecbur hissettik. Anadolu Ajansı diye garabet, rezillik yaşıyoruz. Yüzde 64'te rakibimizi gösteriyor. Bizim girmiş olduğumuz yüzde 22 seviyelerindeki orana göre oranımız şudur dedik. Ve televizyon kanallarının, Anadolu Ajansı'nın verileriyle yaklaşık 1,5 saatin üzerinde hukuksuz yayın yaptı. 'Anadolu Ajansı beni ilgilendirmez' diyor Sayın Yıldırım. Bakanlarıyla görüşüyor. 'Benim bakanlarım, kabinem, herkesle görüşürüm' diye de açıklaması var. Bir başka şey saat 02.20'de benim açıkladığım 29 bin 408 verisi aynen şöyle, girdiğimiz veriler üzerinden 30 bin 86 sandığa göre artık sonucun değişme şansı kalmamıştır. Kalan sayıya göre, onun için 29 bin sayısı vardı. Daha orada girilmemiş 100 civarında sandık söz konusudur. Bu veriler üzerinden söyledik. 1 Nisan'daki veriler burada, birleştirme tutanağı burada. 24 bin 57, ne 29 bini? İşinize geldiği gibi rakamlarla oynamayın. Yalan ifade, yanlış ifade, uydurma ifade hoş bir şey değil. İtiraz etmedik demedim. Bu CHP'nin işi değildir, dedim. Sayımı yapan kişilerin hukuka aykırı olduğunu söylüyor. YSK'nın kararında çaldılar yok, sayımla ilgili hiçbir şey yok. Sadece ve sadece sandık kurulu üyelerine bakıyor. Daha önce öyle bir tespit yeteneği ortaya koydu ki Sayın Yıldırım veya ekip arkadaşları. Soyadına göre seçmeni tanıdıklarını söylediler, yüzüne bakıp seçmeni tanıdıklarını söylediler. Bunlara hiç kimse inanmaz. 2019'da yapılan bu yenilenen seçim bir demokrasi süreci mücadelesidir. Bu sadece bir yerel seçim değildir, ben seçilmiş belediye başkanıyım. Mazbatasını almış 18 gün görev yapmış seçilmiş belediye başkanıyım. Yenilen bir demokrasi mücadelesidir. Hakkımızı gasp edenler 16 milyonun hakkı, kul hakkı yiyenlere karşı bir demokrasi mücadelesidir. Geçmişte beka sorunu var diyenler, aynı kampanya, nerede aynı kampanya? Beka sorunu var diyenler, bunu kendileri de ifade ettiler, sadece başkalarına mal etmesinler. Bu süreçte hiç beka sorunu yok. Konu İstanbul'a döndü. Yenilen bir yerel seçimdir. Hakkımız yenmiştir, kul hakkı yenmiştir. Ama aynı zamanda derinden bir demokrasi mücadelesidir" diye konuştu. 

"AK PARTİLİ KARDEŞLERİMDEN DE OY İSTİYORUM"

"İstanbullu bir seçmen olarak ben neden Ekrem İmamoğlu'na 23 Haziran seçimlerinde oy vereyim?" sorusu üzerine Ekrem İmamoğlu, şunları kaydetti: 

"'31 Mart akşamını geçelim' dedi Sayın Yıldırım. Geçemeyiz. 31 Mart akşamı yaşananlar, sonrasındaki süreç ve sonrasındaki YSK süreci çok mühimdir, çarpıcıdır. 31 Mart gecesi dizilimini söylüyorum; AA'nın veri girişi daha sonra Sayın Yıldırım'ın 'Kazandık' demesi, daha sonra İl Başkanının sayı vermesi... Tam o saatlerde bütün İstanbul 'Gönül belediyeciliği kazandı' diye afişlerle donatılıyor. Bu mümkün mü? Bu nasıl bir hazırlık. Biz, tutanaklarımızı sağlam tutmasaydık, tutanaklarımızı alıp merkezimize getirmeseydik, on binlerce insan bu mücadeleyi vermeseydi, o gece bu iş biterdi. Böyle bir kurgu sürecidir çok net.

Ama biz mücadelemizi verdik ve gönülden söylüyorum ki o işte görev yapan yüz binlerce insanın hakkı vardır. Biliyorlar bunları. Benim AK Parti ilçe başkanı kardeşlerim var. Ben ilçe başkanlığı yaptım. 13 ilçe seçimi yönettim. Maddi hatalar olur, düzeltilir, ardından karar verilirse geçersiz oylar sayılır ama yeniden bir seçimin oylarının sayılması diye bir şey yok, karar yok Mustafa Kemal Paşa'da verilen karar gibi. YSK'nın böyle bir refleksi yok, böyle bir içtihadı yok. Kime göre, neye göre? O bakımdan bu süreç bir kurgudur. 'Anadolu Ajansı Genel Müdürü ile görüşmedim' demek, bana hiç doğru gelmiyor. Öyle bir şey yok, inanmıyorum en azından, inancımı söylüyorum. Bu süreçte tek bir cümle bile edilmemesi bence sıkıntı yaratır. 'Anadolu Ajansı yanlış yapmıştır, insanları yanıltmıştır demek' o akşam adına verilmesi gereken cevaptır."

"AA veri akışını niye kesti?" sorusu üzerine İmamoğlu, "İşine gelmediği için. Çok net. Gönül belediyeciliği afişleri İstanbul'da niye yaygınlaştı. Kazanan belli değil. Biz, demokrasi, hak, hukuk, adalet mücadelesi veriyoruz, kul hakkı yiyenlere karşı mücadele veriyoruz. Demokrasi sürecini sıkıntıya uğratanlara karşı mücadele veriyoruz. Aynı zamanda biz, İstanbul mücadelesi veriyoruz. Normalleşme, güler yüzle kucaklaşma, İstanbul'da temiz bir yönetim mücadelesi veriyoruz. Kibirden arınmış, 'Ben bilirim' diyen değil, milleti kucaklayan, milletle düşünen, insanlarla kucaklaşan... Bunun için 23 Haziran'da herkesin oyuna talibiz. 23 Haziran'a kadar biz, AK Parti sürecinde siyaset yapanlara bile halkı hatırlattığımız için AK Partili kardeşlerimden de oy istiyorum" şeklinde konuştu.

"BENİM EN TAHAMMÜL EDEMEYECEĞİM ŞEY EKREM BEY, YALAN KONUŞMAK"

Binali Yıldırım da Küçükkaya'nın "Ben neden Binali Yıldırım'a oy vereyim?" şeklindeki sorusu üzerine de İmamoğlu'nu eleştirerek, "İthamlar var. Yani kul hakkı yemek, efendim kibir abidesi olmak, kibirli olmak. Yani bunlar kime adresliyor? Seçime beraber girdik. Biz açıkça bu seçim sonrası yaşanan olayları bir hukuk mücadelesi vererek hakkımızı aradık. Neticede bu seçim tekrarlanıyor. Bu ilk defa olan bir şey değil. Bu başka yerlerde de oldu. Biz çok istemedik tekrarlanmasını, hala ısrarla söylüyorum. CHP tamamının sayılmasına direnmesiydi bu seçim bugün tekrarlanmayacaktı. Bunun altını bir daha kalınca çiziyorum. Biz bunu yüzde 10 oy sayımından araya çıkan farkı görünce rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Biz birbirine yakın oy aldık. En son sayım işi bittikten sonra mazbata düzenlenirken aradaki fark 13 bin 729'du. Birbirine yakın verilmiş iki oy. Şimdi gelelim, 31 Mart'ta Anadolu Ajansı ile görüşmedim. Görüşsem 'Görüştüm' derim. Benim en tahammül edemeyeceğim şey Ekrem Bey, yalan konuşmak" dedi.

Binali Yıldırım, "Niye kesilmiş olabilir efendim veri akışı?" şeklindeki soruya da "Ben ne bileyim? Benim görevim değil ki Anadolu Ajansının veri akışı. Ben size çok açık söyledim, biz elimizdeki bilgileri işleyerek seçimi takip ettik. Hep de böyle yaparız. Bu sefer de böyle yaptık. Onun sebebi araştırılı bulunur. Ama benim bakanlarla görüşmem sanki algı oluşturulmaya çalışılıyor. Ben Bakanlarla her zaman görüşürüm" diye yanıt verdi. 

"BENİM EN TAHAMMÜL EDEMEYECEĞİM ŞEY EKREM BEY, YALAN KONUŞMAK"

İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüşmesi konusunda ise "Olabilir o bizim bakanımız, başka bakanlar da geldi. Onlarla görüşmekle ne ima ediliyor. Ben onu anlamadım. Bakanlar seçim sonucu mu değiştirir?" şeklinde yanıt verdi. 

"SU İNDİRİMİ VAADİ BİZDE DE VAR"

Yıldırım, "Vaatler neden bugüne kadar yapılmadı?" sorusuna, şu yanıtı verdi:

"Bunu saatlerce anlatabilirim. 25 yıldır biz İstanbul'a çok hizmet yaptık. AK Parti belediyeciliği, İstanbul'a çok şey kazandırdı. 1994'te kişi başı 14 litre su veriliyordu, şimdi 101 litre su veriliyor. Istranca'dan 180 kilometreden, Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığında İstanbul'un suyu akmıyordu, su getirildi. Melen'den Sakarya'dan 230 kilometre mesafeden İstanbul'a su getirildi. Bu İstanbul'a yapılan hizmet. Öyle olduğu için 101 litreye. Gelecek 40 yılının suyu var. Arıtma yüzde 9'du Haliç'in halini biliyorsunuz şu anda yüzde 99,5. Kanalizasyon, yağmur suyu hiç yoktu şimdi yüzde 70. Gelelim ağaç ve yeşil alana. Yeşil alan miktarı 10 milyon metrekare, şu anda 60 milyon metrekare. 3 milyon 450 bin ağaç dikilmiş. Bin 500 otobüs vardı İstanbul'da, şu anda 6 bin 500 otobüs var. 24 kilometre metro vardı. Bu yıl açılacaklarla beraber 376 kilometre. 233 var. 32 bin 700 metroyla taşınan yolcu sayısı da 4 milyon 500 bin. İstanbul içinde 30 kilometre tünel var."
Su indirimi konusunun sorulması üzerine, "Su indirimi vaadi bizde de var. Su indirimi, AK Parti grubunun önergesiyle oylandı ve çıktı, ittifakla kabul edildi. Ekrem Bey'in önerdiği indirim tarzı değil. Bizim önerdiğimiz indirim tarzı kabul edildi. Nüfusu fazla olanlar daha az su parası ödeyecek" şeklinde konuştu.

"BEN YALAN KONUŞMAM, ONU İFADE EDEYİM KİMSEYE DE BÖYLE BİR İTHAMDA BULUNMAM" 

Ekrem İmamoğlu da "18 günde ne yaptınız anlatır mısınız?" sorusu üzerine, "Yıldırım'ın bir önceki  sorudan kalan, 'Ekrem Bey'in yalan konuşması' cümlesine müdahale etmememin sebebi programa olan saygımdandır. Bu sürece farklı bir cevap da vermeyeceğim, o da benim aile edebimdendir. Ben yalan konuşmam, Onu ifade edeyim kimseye de böyle bir ithamda bulunmam. 23 Haziran sürecine dair verdiğim rakamlar tamamen belgeler üzerinden. Algı yaratılıyor. 6 ilçede yapılan. Sandık bölgeleri belli, oluşan fark, 600 bin seçmeni kapsıyor oluşan fark 469. Artısıyla eksisiyle Binali Bey'in adına pozitif fark budur. Esas fark geçersiz oylardandır. Yanlış kampanya yönettiniz. Kampanyada 'ampule bas' şeklinde yaptığınız sloganla oldu. Geçersiz oyların geçersiz sayılması, bizde daha az oldu, sizde daha çok oldu. Bugün geldiğimiz noktada vadetlerimizi tek tek yerine getirdik. Bizim birçok projemiz kopyalanıyor. Örnek veriyorum, ulaşım indirimi. Biz açıkladığımızda 'Parayı nereden bulacaksınız?', 'Hesap yapmayı bilmiyorsunuz.' dediler. Kendileri söylediler. Başkaları, 'Kimin parasını kime dağıtıyorsun' dediler. Su indirimi. Doğrudur kendileri de açıklamış olabilir ama biz gündeme getirdik. 25 yıldır yaptıkları, elbette yapacaksınız. 25 yıl bu millet irade gösterdi, tabii ki yapacaksınız. 1994'te seçildiniz Sayın Cumhurbaşkanı o dönem başkan oldu, iyi de bir dönem geçirdiler ama bugün bizim 18 günde yaptıklarımızı kendinize mal etmenin bir anlamı yok. Bunlar bizim önergelerimiz. Dini bayramlarda olduğu gibi milli bayramlarda ve resmi bayramlarda tatil olması, bizim önerimiz, su indirimi bizim önerimiz. Biz yazdık yazıyı ben yazdım, bizzat altında imzam var. Ulaşım indirimi bizim getirdiğimiz... Dolayısıyla biz taahhüt ettik, yerine getirdik. Bence alkışlasalardı daha mantıklı olurdu ama doğru bir şeye kopya da çekseler, eşlik de etmeleri... Zaten de öyle olmaları doğru hep beraber evet diyeceğiz" dedi. 

"KARŞILIKLI DİYALOG YAPMAYINIZ"

Bu sırada Yıldırım'ın, "Yazıyı yazdığınızda Ankara'da mıydınız, İstanbul'da mı?" sorusunu yöneltmesi üzerine araya giren Küçükkaya, "Karşılıklı diyalog yapmayınız. İstirham edeceğim kuralımıza aykırı." dedi.

İMAMOĞLU'NDAN YILDIRIM'A SORU 

Programda, Küçükkaya'nın isteği üzerine Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım'a soru yöneltti. İmamoğlu, "Tekrar soruyorum. Sayın Yıldırım, Anadolu Ajansı'nın o akşam yaptıkları sizin için ne ifade ediyor? Birincisi bu. Bunun cevabı benim için çok önemli. 12 saat veri verememesi ne ifade ediyor?" diye sordu.

Bu sırada İsmail Küçükkaya'nın araya girmesi üzerine İmamoğlu, "Müsaade edin ama. Soruma mı karar vereceksiniz?" dedi.

Bunun üzerine Küçükkaya da "İstediğinizi sorabilirsiniz. Anladığım şuysa siz bu açık oturumda da 31 Mart ağırlıklı olarak kalmak istiyorsunuz" dedi.

Ekrem İmamoğlu ise, "Kısıtlama mı getiriyorsunuz. O zaman müsaade edin ama. Soru bütünlük içinde. Oradan oraya geçmeyeceğim. İptal edilen ve yenilenen seçim üzerinden soru soruyorum. İçinde birkaç soru birleşebilir" diye konuştu. 

BİLLBOARD VE AFİŞLER

Sorusuna devam eden İmamoğlu, "Bakanlarla yaptığınız görüşmeleri çok doğal ve normal karşılarken Anadolu Ajansı ile hiç görüşmediğinizi ifade ediyorsunuz. O gece yapılmasını normal mi karşılıyorsunuz? Sabaha karşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin tüm billboardlarını gece yarısı, 2-3'den sonra 'Gönül belediyeciliği kazandı' diye donatılmasının talimatı kim tarafından verildi?
Hangi yetkiyle verildi. Son olarak ben hala 'Çaldılar'ın muhatabının kim olduğunu merak ediyorum." diye konuştu.

Binali Yıldırım, "Anadolu Ajansı'nın yayın kesmesinin sebebini Anadolu Ajansı yetkilileri açıklamalı. Bu benim işim değil bir kere bunu söyleyeyim. Normal bir şey değil, kabul ediyorum ama sorumlusu ben değilim. Bu sorunun cevabı bu. İstanbul'da 25 belediye kazandık. Büyükşehir Belediye Başkanlığı Meclis üyelerinin 180 tanesini kazanmış. Millet İttifakı, Cumhuriyet Halk Partisi ve diğerleri 130 tane kazanmış. Ne yapacaktık yani? 'Seçimi kaybettik' mi diyecektik? Bundan gayet doğal bir şey yok ki. 25 belediye kazanmışsınız 39 belediyeden. 14 de karşı taraf kazanmış. Ayrıca Büyükşehir Belediyesinde 50 fazla meclis üyesi kazanmışsınız. Yani ben onu anlamakta zorlanıyorum" şeklinde konuştu.

Bu sırada araya giren İmamoğlu, "Herhalde sorum anlaşılmadı. Billboardlara, afişlere 'Gönül belediyeciliği' afişleri ne için asıldı?Talimatı kim verdi? Gece saat 02.00'da. Büyükşehir Belediyesi afişlerine, billboardlarına üst geçitlerine bu talimatı kim verdi? Bu doğru mudur? Bu yapılmalı mıydı? Daha sonuç belli değil. YSK kararı açıklamamış?" dedi.

Yeniden söz alan Binali Yıldırım, şöyle konuştu: 

"Herhalde anlatamadık arkadaşa, Ekrem Beye. Çok açık bir şey söylüyorum. 39 belediyenin 25'ini, 1 Milliyetçi Hareket Partisi, 24 AK Parti ve nüfusun da yüzde 65'ini teşkil ediyor, kazanmışız. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin toplam meclis üye sayısı 320 veya 310, 180'ini kazanmışız. Millet İttifakı da 130'unu kazanmış. Yani arada 50 tane fark var. Çoğunluk Cumhur İttifakı'nın. Yani sonuç buyken kaybettik mi diyecektik. Tabi ki kazandık ve o afişler partimiz tarafından asıldı. Bu gayet doğal bir şey. Nitekim bir iki gün sonra onlar da astılar. Onlar astıkları zaman Yüksek Seçim Kurulu karar vermemişti. En fazla 3 gün içinde onlar da astı." 

VERİLERİN KOPYALANMASI 

AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu'na "Siz gelir gelmez hemen Büyükşehirin bütün veri tabanını kopyalama talimatını neden verdiniz, neden böyle bir şeye ihtiyaç duydunuz, bunun kişisel verileri koruma kanununa aykırı olduğunu bilmiyor muydunuz, yoksa sizin hukukçularınız sizi yanılttı mı?" şeklinde soru yöneltti.
İmamoğlu da, "Özellikle Sayın Yıldırım'a bir şeyi hatırlatmak isterim. Kendi cümleleriyle hatırlatıyorum. Bu soru o zaman Sayın Yıldırım'a soruldu, aynen şu cevabı verdi. 'Bir belediye başkanı belediyesiyle ilgili her türlü işlemi, incelemeyi yapabilir' dedi" şeklinde konuştu. 

Bunun üzerine araya giren Yıldırım, bunun devamını okumasını istedi. İmamoğlu da, kendisine müdahale edilmesi gerektiğini belirtti. Yıldırım, "Böyle bir yere varamayız. Benim ifadelerim kısaltılarak anlatılacaksa bir algı..." dedi. İmamoğlu da moderatör İsmail Küçükkaya'ya "Münazara eğer böyle devam edecekse, beni uyarın, ben de aynı tarza geçeyim" dedi.
İsmail Küçükkaya da, kurallar olduğunu söylerken, İmamoğlu, "O zaman hatırlatın, kural hatırlatmıyorsunuz" diye konuştu.

Ekrem İmamoğlu, belediyedeki veri kopyalanmasına ilişkin soruya, "Bu bir veri yedekleme işlemidir. Veri yedeklemek için de veri kopyalaması yapılır ve yedeklenir. Verdiğimiz talimatta 31 Aralık, yani yılbaşı, 31 Mart, yani seçim gecesi. 18 Nisan, yani bize mazbatanın teslim edildiği gün. Bunları milat kabul edilerek veri tabanlarının yedeklenmesi ve yine Büyükşehirde korunması..." diye konuştu.

"YAPAMADIK, YETİŞMEDİ"

Küçükkaya'nın "Niye yaptınız?" sorusu üzerine İmamoğlu, "Bakın İsmail Bey bir afaki değişiklik yapılabilir. O süreç içerisinde bir işlem yapılabilir. Bize de ihbarlar geliyor. Kaldı ki bunu yapamadık, yetişmedi. Hiç ilgisi, muhatabı olmayan bir kişinin, ne oldu bilemiyorum, hukuksuz bir karardır. Ancak, veri yedekleme, yani bu kadar basit, kolay bir işlemi başka bir yere taşımak" şeklinde konuştu.

İmamoğlu, "Büyükşehir Belediyesinde, yine orada. Yani yedeklenerek muhafaza edildiği yer yine orası olacaktı ama olamadı. Biz bu işlemi istediğimizde, daire başkanı gelip bana 'Teknolojiyle ilgili brifingler verdi, bunların yapılması doğrudur' diyen kişi. Sanki ajanlar basmış, ona silah dayatmış... Ayıp, yazık, günah. Bu iş üzerinden kavram üretmek, iftiraları... Sayın Yıldırım'a süreci daha iyi analiz etmesini ve ilk fikrine dönüp bu süreci analiz etmesini dilerim, talep ederim. Bunu da uyarı olarak söyleyeyim. Bir belediye başkanı belediyesiyle ilgili her türlü işlemi, incelemeyi yapabilir. Bu kavramla, bu basit tanımla hareket ettiğimi kendilerine ifade etmek isterim." dedi.

Binali Yıldırım da, "Benim buna mutlaka cevap vermemem gerekir. Burada yanlış bilgi var, çarpıtma var" dedi. 

"BU VERİ KOPYALAMA İŞİ, BU BİR FETÖ TAKTİĞİDİR"

Binali Yıldırım, "Önümüzdeki hafta Pazar günü yapılacak seçimden sonra herhangi bir itiraz olacak mı? Seçim sonucunu kabul edecek misiniz?" sorusu üzerine şunları kaydetti: 

"İstanbullular, vatandaşlarımız bilsin, biraz teknoloji ile aram iyidir. Bu internet alt yapısını da biz yaptık. Veri yedeklemek ayrı iştir, kopyalama ayrı iştir. İstanbul'un verileri yedekleniyor hem de bir yerde değil iki yerde yedekleniyor. Veri yedeklemesi yapılmadan zaten hiçbir şekilde veri saklanamaz. Bir güvenlik meselesidir bu. Her an bir şey olur, veriler kaybolabilir. Yedeği mutlaka vardır, usül odur. Bir bilgisayarınızda bile yedekleme sistemi var. Bu bakımdan bunu düzeltme ihtiyacı duydum. Bu, bir. İkincisi de benim söylediğim cümlenin sadece ön kısmını Ekrem Bey ifade etti. Tabii ki belediye başkanının her şeyi inceleme yetkisi vardır ancak devamı var. Niye kopyalama ihtiyacı duyuyor? İstediği zaman, istediği bilgiyi maiyetindeki insanlar alır, getirir. Belediye başkanından bilgi saklayacak halleri yok. Bunu ifade etmek istedim. Benim söylediğim ile burada ifade edilen aynı şey değil. Kaldı ki 'mahkeme kararı yanlış' dedi. 'İlgisiz biri' dedi. İlgisiz de değil. Eyüp'ten seçilen, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi avukat. İlgisi de var. Bu veri kopyalama işi, bu bir FETÖ taktiğidir. FETÖ bunu yaptı geçmişte. Bir şey daha söylemekte yarar var. Üç tane dışarıdan uzman da görevlendirme yaptı. Bir kere bu başlı başına fecaat bir şeydir. Devletin memurları dururken, en hassas yerlere, kozmik odalara dışarıdan adam tayin edip, görev veremezsiniz." diye konuştu.

"UMARIM İTİRAZ OLMAZ"

"Seçimin sonucunu kabul edecek misiniz?" sorusuna karşılık Yıldırım, "Her seçimin sonucu kabul edilir ama nasıl seçim bir hukuki bir işlemse, demokratik bir işlemse, seçim sonucu sayımda da itiraz süreci icap ederse yine olur. Ama bu sefer belki biz etmeyeceğiz, Sayın Ekrem Bey edecek. Ben iki taraf için de bunun normal bir şey olduğunu düşünüyorum. Umarım itiraz olmaz. Umarım itirazı gerektirmeyen bir fark" dedi.

"ÇALDILAR.' BAKIN BU SORU CEVAPLANMADI. 'KİM?' DİYORUM. YİNE CEVAPLANMADI"

Ekrem İmamoğlu da Küçükkaya'nın "23 Haziran'da seçim sonucunda siz ya da rakibiniz kazanırsa seçim sonucunu kabul edecek misiniz? Veri kopyalamayla ilgili de sözünüz olursa söyleyebilirsiniz" sözleri üzerine şu ifadeleri kullandı:

"Elbetteki seçimlere itiraz haktır. Bu hakkı kimsenin yok sayma şansı yoktur. Bizim böyle haddimiz de yok zaten. Haktır. Ama uydurma gerekçelerle itiraz yapmayız biz. Gerçekten gerekçe varsa elimizde, yani imzalı tutanaklar üzerinden bir sıkıntı görüyorsak elbette ki itiraz hakkımızı kullanırız. Dolayısıyla bizim sürece dair hep eleştirdiklerimiz bunlardı. Ve algı diye tarif edilen şey ve özellikle itiraz sürecinde algı diye tarif edilen şey, çok net aslında karşı tarafın yaptığı bir uygulama. Niye?' derseniz, 'Çaldılar.' Bakın bu soru cevaplanmadı. 'Kim?' diyorum. Yine cevaplanmadı. 'Bilmiyorum' olmaz. Yani bu binlerce defa tekrar edildi. FETÖ uygulamalarını, nasıl olduğunu ben bilmem. Ben anlamam o işten. Ben hiç bilmem, görmem, hiç öyle bir tecrübem yok ama şunu net söyleyeyim, veri kopyalama işiyle ilgili bir örnek vereyim size. Bu çok masum bir işlemdir. Veri kopyalama işlemi tam da o gerekçeler yazılırken Bakanlıkların dışına çıkarılmamasıyla ilgili kanun net iken, engelli, kısıtlı, zihinsel engelli, cezaevindeki kayıtlı seçmenlerin listelerinin AK Parti'ye verilmesidir. Örnek arıyorlarsa kişisel bilgilerin, verilerin nasıl kopyalandığıyla ilgili, nasıl kullanıldığıyla ilgili örnek veriyorum. Dolayısıyla bizim yaptığımız işlem çok masum bir işlemdir. Çok net. Ben eminim ki Sayın Yıldırım en az benim kadar bunu biliyor, masumiyetini. Ki o gün söyledikleri sözün ekine şunu söylemiştir, 'Belediye başkanı önce halkın önceliklerine baksın' bunu demiştir. Bu kadar. Başka bir cümlesi yoktur. Bunun da altını çizmek isterim. Şunu ifade edeyim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimi 23 Haziran'da Allah'ın izniyle yüz binlerce insanın katkısıyla güvenli olacaktır ve bizim itiraz etmeye gereğimiz kalmayacaktır."

ORDU VALİSİ 

İmamoğlu, Karadeniz illerindeki ziyaretleri ile Ordu-Giresun Havaalanı VIP salonunda yaşanan olaya ilişkin soruya, "Trabzon memleket ziyareti. Daha sonraki Karadeniz ilçelerini gezmem... Orada çok nettir. Miting değil, bayramlaşma çağrısı. Muazzam bir karşılama, buluşmaya dönmüştür. Hem doğduğum şehir Trabzon, sonraki Giresun ve Ordu illerinde, sırasıyla ilçelerinde... Bu
muazzam süreç bence bir tuzakla sona erdirilmek istenmiştir. Benim oradaki tavırlarım net, belli. Nasıl sükunete çağırdığım belli. Annemin orada düştüğü durum... Benim VIP diye bir derdim yok. Büyükşehir belediyesiyken de başka kapıları kullandım. Onu da ifade edeyim. Dolayısıyla benim öyle bir sıkıntım yok. VIP süreçlerinin çok daha netleşmesi gerekir bu ülkede. Çünkü geçenlerin haddi hesabı yok.Beni karşılayanlar ve uğurlayanlar bir şey organize diyor. Ben indiğimde nereden çıkacağımı, birileri bana yol gösteriyor. Trabzon VIP'den geçtik. Ordu'dan neden geçirilmek istenmedi? Bilemiyorum. Orada söylediğimi anlattım. Ben ne söylediğimi biliyorum. Genel başkan yardımcısına da ne söylediğimi biliyorum. Buranın sakinleşmesi ve 'Artık gidelim öbür kapıdan' dememle ilgili. Oradaki Vali Bey'le ilgili ne söylediğimle ilgili konuları biliyorum. Bu konu İstanbul'un konusu değil, İstanbullunun konusu, İstanbul'la ilgili sorunlar ve 31 Mart seçimi."

"HAKARET ETMEDİM"

Ekrem İmamoğlu, "Vali'ye hakaret ettiniz mi?" sorusuna da "Hakaret etmedim. 'Basitleşmiştir' demek hakaretse hakaret. Ama hakaret etmedim. Bu süreç çok nettir. Yasal süreç devam ediyor. Bizim de başka duyumlarımız var. Bize gelen bilgiler, belgeler ve hakaretleri vardır. Bakacağız. Vali'nin bir ay öncesinde. Niye bilmem. Tanımam kendilerini. Dolayısıyla ben hala 31 Mart seçiminde ve oraya gidişimizde başka kelimeler hiç bu kadar kimseyi rahatsız etmedi. 'Basitleşmiş' lafı bu kadar rahatsız ediyor ama bize 'Pontus, Yunan, terörist' dediler. Kimseyi rahatsız etmedi" dedi. 

"HAYRETLE İZLİYORUM EKREM BEY ALIŞKANLIK HALİNE GETİRDİ BU ÇARPITMAYI"

Binali Yıldırım, "İzmir'de belediye başkan adaylığında yarışı kaybettiniz. 31 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi için yarıştınız orada da seçimi geride bıraktınız. Bunun analizini yaptınız mı ?" sorusu üzerine, 

"İzmir seçimi çok geride kaldı. 17-25 Aralık'ın gölgesinde biz bir seçim yaptık ve İzmir tarihinde bugün de geçerli alınabilecek en yüksek oyu aldık. Buradaki seçim sonuçlanmadı. Buradaki seçimin kaybedeni, kazananı yok. Her ne kadar Ekrem Bey, 'Ben seçilmiş belediye başkanıyım.' daha mazbata filan yokken Anıtkabir'e gidip 'Belediye başkanıyım' diye yazdıysa da burada kazanan bir belediye başkanı yok. Olsaydı zaten bu seçim yenilenmezdi. Hayretle izliyorum Ekrem Bey alışkanlık haline getirdi bu çarpıtmayı, doğru söylememeyi bir alışkanlık haline getirdi. En son sizinle yaşadık. Ne dedi? 'Soruları İsmail Bey'den aldı.' dedi. Ben 'Almadım.' dedim. Siz de almadığınız yönünde açıklama yaptınız. Ondan sona 'Saadet adayının çocuğu İGDAŞ'tan çıkarıldı...' Kendisi çıktı, yalanladı. 'İstanbul Büyükşehir Belediyesi israfın içinde.' dedi. 'Web sitesine sadece 80 milyon harcanmış.' dedi. Sayıştay  raporlarıyla yalanlandı. En yakın arkadaşı Fatih Portakal bile yayınında dedi ki 'Bu Ordu işi olmadı, yanlış olmuştur. Bizde görüntüler var RTÜK'e takılacağız diye yayınlamıyoruz.' dedi. Bence kabul etseydi Ekrem Bey, özür dileseydi iş bitmişti ama iki gün sonra düşündü, taşındı, 'basitlik' diye bir icatta bulundu. Bu da şüyuu vukuundan beter bir şey. Aslında şimdi validen özür dilemesi gerekir  demiştim. Şimdi başka bir şey diyordum, İstanbullulardan ve milletten özür dilemesi gerekir çünkü millete yalan söylemiştir" diye konuştu. 

"BİZ İSTANBUL'A ÇOK GÜZEL HİZMET YAPACAĞIZ" 

Yıldırım, "Seçimlerde İstanbul kararını verecek. Ben İstanbul'a güveniyorum. İstanbul için çok güzel hizmetler yaptık bugüne kadar. Daha fazlasını 23 Haziran'dan sonra inşallah bu yetkiyi İstanbullu bize verince yapacağız. İstanbul Türkiye'nin özeti. 81 vilayet var. Demografik yapıya baktığımız zaman bütün nüfus grupları var. Türkiye'nin ebrusu demek daha doğru mozaikten ziyade. Biz İstanbul'a çok güzel hizmet yapacağız" dedi. 

"BENİM DÜZELTMEM GEREKİYOR"

İsmail Küçükkaya, müzik festivali açılışında olduğu sırada Ekrem İmamoğlu'nun Star TV-NTV ortak yayınında olduğunu belirterek, "Bana çok sayıda mesajlar geldi. Sizin kurmaylarınızdan da geldi. Soruların verildiğini... Ben kimseye soru vermem. 'Açıklama yap' diye çok yoğun bir şekilde fakat ben onu üstelemedim. Çünkü böyle bir şey diyemez, akıl var, mantık var görmediğim bir insan. Lakin daha sonra çıkmak zorunda kaldım. Fatih Altaylı Habertürk'te benim sizi aradığımı, sizin soruları istediğinizi, soruları verdiğimi, sonra benim Ekrem İmamoğlu'nu aradığımı, 'Size de vereyim mi?' dediğimi. Bu absürt bir tartışmaydı ve ben bunu açıkladım. Dedim ki 'Böyle bir şey yok, ne benden birisi soru istedi ne de ben Ekrem İmamoğlu'nu aradım."  Ertesi gün "Bu tartışma nereden çıktı" diye konuşmak için Engin Altay ile Mahir Ünal'ın yanına gittiğini anlatan Küçükkaya, "Henüz benim ismim daha ortada yokken, 2 partinin yetkilileri konuşmuşlar. Demişler ki, '10 soru AK Parti hazırlasın, 10 soru CHP hazırlasın moderatöre verelim' Buna dayanak teşkil eden bir tartışmaymış bu. Onu da benim düzeltmem gerekiyor" ifadelerini kullandı.

"BU KİBİRLİ BİR CÜMLEDİR"

İmamoğlu, "Kendisine olağanüstü bir cevap hakkı var. Sayın Yıldırım, yanlış bilgilendirilmiştir ya da 31 Mart gecesi gibi belki sayın oradaki yetkililerin kendisine verdiği bilgiyle 'Kazandım' açıklamasını yapmış olduğu gibi burada da ne yazık ki üzücü ifadelerde bulunmuştur. 'Yalan söylemiştir' cümlesini üstüne basa basa ifade etmiştir. Çok yazık, üzücü. Bu kibirli bir cümledir. Üzülerek izliyorum. Öncelikle benim oradaki ifademde İsmail Küçükkaya'nın ismi geçmiyor ama Sayın Yıldırım az önce 'İsmail Küçükkaya'dan' diye söyledi. Az önce tabiri böyle. Ben dedim ki, 'Bana gelen bilgi ki, Engin Bey bunu söylemiştir, karşı tarafın soruların belirlenmesi, soruların moderatöre verilerek, soruların bu şekilde sorulması. 10 soru siz hazırlayın, 10 soru biz hazırlayalım' şeklinde. Ben dedim 'Ben öyle bir şey istemiyorum'. Açık ve net. Siz yoksunuz İsmail Bey. Bakın bu konuşma daha siz yokken, daha hiç netleşmemişken..." 

"KÖTÜ SÖZ SAHİBİNE AİTTİR"

Bu sırada araya giren Binali Yıldırım ise, "Siz konuşma yaparken İsmail Beyin moderatörlüğü belli olmuştu." dedi. Bunun üzerine İmamoğlu, Binali Yıldırım'a sözlerini kestiği gerekçesiyle, "Tekrar söylüyorum. Benim oradaki ifadem nettir. 'Yalan söylemiştir' cümlesini kötü söz sahibine aittir diyerek kapatalım" şeklinde konuştu.

SAYIŞTAY RAPORU TARTIŞMASI 

İsmail Küçükkaya, sayıştay raporunda, son 5 yılda 753 milyon liralık zarardan bahsedildiği, ihtiyaç dışı araç kullanımının 120 milyon, vakıflara ayrılan paraların da son 1 yılda 308 milyon lira olduğu iddialarını hatırlatarak, "Siz belediye başkanı seçilirseniz bu tabloyu nasıl değiştireceksiniz?" sorusu üzerine Binali Yıldırım, "Sayıştay raporunda öyle bir rakam yok. Raporda 108 bin liralık bir usulsüz işlemden bahsediliyor. Bu yalan, yalan. Yalan olduğu İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından açıklandı, defalarca" dedi. 

Küçükkaya'nın Sayıştay'dan bununla ilgili hiç yalanlama gelmediğini söylemesi üzerine Yıldırım, "Geldi. Onu bilmenizi isterim. Yalnız memurların açıklamaları yer almaz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden de birçok yazılı açıklama yapıldı. Maalesef bu konu yeterince duyurulamadı, onların yerine biz duyurmak sorunda kaldık. Böyle bir şey yok. Kısacası yalan. 'Doğru değil' diyelim, Ekrem Bey alınmasın. Nitekim o televizyon programında biz düzeltmeyi yapınca 'Doğru değilmiş, ne güzel.' dedi kendisi böyle bir geçiş yaptı. Değerli arkadaşımızın maalesef bu konularda daha ilkeli davranmasını beklerim. Bugüne kadar ortaya atıp kafa bulandırmaya çalıştığı bütün meselelerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Bunları tek tek isterseniz sayalım ama ben bunları konuşmaktan zül duyuyorum. Ben İstanbul'u konuşmak istiyorum" diye konuştu.

Yıldırım, vakıflarla ilgili de açıklamalar yapıldığını belirterek, "Zaten belediyeler vakıflara nakdi kaynak aktaramaz." dedi. Küçükkaya'nın "Arazi, bina verir." sözleri üzerine Yıldırım, "Veriyor, vakıflar ne yapıyor peki. Bu vakıflar öğrenci yurtları yapıyor, eğitime destek veriyor, sosyal faaliyetler, sosyal sorumluluk projeleri yapıyor. Yaptıkları iş tamamen kamu yararı. FETÖ'nün nasıl beyin yıkamak için gençleri devşirip sonunda da 15 Temmuz gibi belayı başımıza sardıysa, vakıflar da o tehlikeleri bir daha yaşamamak için bu işleri yapıyor" diye konuştu. 

"BELEDİYE TAŞINMAZLARI İŞGAL OLARAK KULLANDIRILIYOR"

İmamoğlu, "Belediye başkanı seçilirseniz, israf dediğiniz düzen, rakamlar, vakıflara aktarılan paralar veya kötü ekonomi yönetimini nasıl çözeceksiniz? Binali Bey'in 'yalan' dedikleri yalan mı doğru mu açıklar mısınız?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"İstanbul'un şu an en büyük sorunu yoksulluk ve mali süreciyle ilgili derin problemler ve israf. Biz, israf, tasarruf ve seferberlik kelimelerini çok önemsiyoruz. Belki birilerinin canını acıtıyor ama kul hakkı meselesini de çok önemsiyoruz. Artık kelimelere takılmıyorum, nasıl söylerlerse söylesinler ama Sayıştay denetiminden çıkan raporu getirdim. Arzu ederlerse Sayın Yıldırım'a takdim ederim. Söyleyeceklerimin de sayfa sayfa konuları mevcuttur. Sayıştay raporunda İETT ve İSKİ'de, büyükşehir belediyesi yönetimiyle beraber toplam yapılan usulsüzlüklerin 753 milyon liraya ulaştığı... Burada Sayıştay raporu konuyu anlatır. Altına hesap kitap yapmaz. Örnek; belediye taşınmazları işgal olarak kullandırılıyor, işgaliyelerin sadece yüzde 20'sinden tahsilat yapılıyor. Bedeli, 164 milyon civarında."

"7 PERSONELE BİR BİNEK ARAÇ DÜŞÜYOR"

İmamoğlu, Binali Yıldırım'a yönelik, "Yanıltılmış olabilir, aldatılmış olabilir. Bence kendisine bilgi verenleri gözden geçirsinler. Efendim neymiş, cenazeymiş... Şu anda bile israf yapıyorlar. İstanbul'un bütün bilboardlarına bunlarla ilgili büyükşehir belediyesi cevap yazsın. Şu an vekalet eden bir Vali Bey var. Vali Bey'e buradan sesleniyorum; lütfen mukayyet olun. Kim bu kararı veriyor? Şu an bir seçim süreci. Bunu kim asıyor oraya? Benim iddiam değil ama hadi iddia kabul edelim, Sayın Yıldırım tersini savunabilir. 23 Haziran'dan sonra kim gelirse ona göre hareket edilir. Şu anda bu afişleri kim asıyor? İhtiyaç fazlası araç kullanımı... Efendim neymiş; ambulansmış, cenaze aracıymış, iş makineleriymiş, tankermiş... Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait, iştirakler hariç 1810 araç, 7 personele bir binek araç düşüyor. Bunun gibi israfı engelleyeceğiz, tasarruf yapacağız, ekonomik seferberlik başlatacağız" diye konuştu. 

"ALLAH AŞKINA BEN YURT YAPAMIYOR MUYUM DA BAŞKASINA İHTİYAÇ DUYACAĞIM?"

İmamoğlu, "Siz Belediye Başkanı seçilirseniz bir kere İBB'de FETÖ ile mücadele bağlamında ne yapacaksınız? Siz bunların hiç okullarına gittiniz mi, yurtlarında kaldınız mı, örgüt elebaşını Pensilvanya'da ziyaret ettiniz mi? Genel itibarıyla FETÖ sorusunu yanıtlar mısınız?" şeklindeki soru üzerine şunları kaydetti:  

"Benim uzaktan yakından hiç ilgim, temasım, ilişkim, siyaset öncesi eleştiren, siyaset sonrası da eleştirisine devam eden bir kimliğim... Niye biliyor musun? Ben devlete inanırım. Bence Sayın Yıldırım az önce çok talihsiz bir şey söyledi, işte FETÖ gibi örgütlerin yok olması adına mevcut vakıflarla iş birliği yapılarak temiz yurtlar, vesaire... Belediye var. Kardeşim belediye var. Ben belediyeye güvenmeyeceğim de yani burada Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı'na TÜRGEV diye vakfa 51 milyon 593 bin lira... 2018 raporu bu. Burada da okul ve yurt çalışmaları raporu var burada bakın. 2018 ve yenisi. Her ikisi de burada. Burada yazıyor yani ben demiyorum bunları. Ensar Vakfı'na 29 milyon 797 bin... Bunun gibi aşağıya sıralayabilirim. Türkiye Gençlik Vakfı TÜGVA... İstanbul Büyükşehir Belediyesi var. Allah aşkına ben yurt yapamıyor muyum da başkasına ihtiyaç duyacağım? Mücadele böyle verilir. Esas olan devlet. "Vakıflarla, derneklerle tabii ki iş birliği yaparım. Temiz dernekler, vakıflar, makul seviyede iş birlikleri yaparsınız, faydalı işler üretirsiniz. Bazen endişe ediyorum sözünü demeye. Ben her kesimdeki vakıflarla, derneklerle iş birliği yapmış 5 yıllık belediye başkanlığım var. İHH ile de yaptım, başka kurumlarla da yaptım, anlık yaparsınız. Benim ne işim var vakıflarla? 3-5 dernekle iş birliği yaparsınız ama yurdu belediye yapacak kardeşim, taahhüdümüz de var. Kadınlar için de erkekler için de ayrı ayrı yurtlarını yapacağım. Birçok konuda yatırımlarını yapacağız. Yani zaten başımızda bir bela oluştu, bir FETÖ terör örgütü oluştu. Yani hepimizin evine kadar girme konusunda birtakım iş ve işlemleri oldu. Allah aşkına soruyorum size? Bu nedir yani? İstanbul Büyükşehir Belediyesi olarak yurtlar yapacağız, eğitime destek vereceğiz. Bugüne kadar açılmamış o kreş dediğimiz mevzuyu biz çok güçlü bir kavram olarak görüyoruz. İşimiz bu. Dolayısıyla biz o işten anlamayız. Ben hiç anlamam, 5 yıllık belediye başkanlığım orada. Bizim işimiz olmaz o işlerle, sağlıklı, kurumsal düzene inanan, devletine inanan, devletinin güçlenmesine inanan bir ahlaktan geliyoruz. Bizim o terör örgütlerinin hiçbirisiyle zerre ilişkimiz olamaz. Bu kadar net."

"ALLAH AŞKINA BEN YURT YAPAMIYOR MUYUM DA BAŞKASINA İHTİYAÇ DUYACAĞIM?"

Binali Yıldırım, vakıflara yardımlara ilişkin yöneltilen soruya, "'Temiz vakıflara veririz' diyor da temiz vakfı nasıl, deterjanla yıkayarak mı belirleyeceğiz? Temiz olduğunu veya olmadığına kim karar verecek? İstanbul'da 23 bin vakıf, dernek ve hemşehri derneği var. Hepsine büyükşehir belediyesi de ilçe belediyeleri de destek oluyor. Bir şeyi tekraren söylüyorum, hiçbir şekilde belediyeler bu kuruluşlara nakdi destek olamaz. Kendisinin de ilçesinde bir vakıf var. Batı bilmem ne vakfı... Vakıflara destek olmak yanlış bir şey değil. Sizin yapamadığınız işleri onlar yapıyorlar. Siz de onlara destek veriyorsunuz. Toplumsal sorumluluk üstleniyorlar. İnsanları bir araya getiriyorlar. Onların kaynaşmasını sağlıyorlar, ihtiyaçlarını görüyorlar, kurslar ve geziler düzenliyorlar. Vakıf isimlerinden bahsetti. Bu vakıflara nakdi bir kuruş yardım yapılmamıştır. Yapamaz belediyeler. Burada algı operasyonuna gerek yok. Yapılmadığına dair zaten belediye açıklamasını yaptı" yanıtını verdi. 

"BUNLARIN İBADET KISMI VAR, TİCARET KISMI VAR, İHANET KISMI VAR"

Binali Yıldırım, belediyede FETÖ mücadelesine dikkat çekerek, "FETÖ'ye yönelik beyanatından memnun oldum. Bunu doğrusu takdir ediyorum. FETÖ büyük bir terör örgütüdür. 15 Temmuz gecesi biz bunu yaşadık. Yakından yaşadık. 251 şehit verdik. 2 bin 193 gazimiz oldu. Bu FETÖ ile mücadelede elbette devam edecek. Burada tabii ki hukukun içerisinde kalarak devam edilecek. Bunların ibadet kısmı var, ticaret kısmı var, ihanet kısmı var. Bizi ilgilendiren ihanet kısmıdır. Bunlar da şimdi mahkemelerde hesabını veriyor." 
Yıldırım, "Belediye başkanı seçilirseniz işsizlik ve kent yolsuzluğunu azaltma konusunda ne yapacaksınız?" sorusuna ise şu anda ekonomik bir sıkıntı çekildiğini, bunun da insanların hayatına öyle veya böyle yansıdığını belirtti. 

Yıldırım, "Genel değerlendirme olarak şunu söyleyeyim, İstanbul Avrupa'nın 13. büyük ekonomisi. İstanbul ihracatı 72 milyar dolar. İstanbul milli gelirin 232 milyar doları karşılıyor ve gelen turistin üçte biri İstanbul'a geliyor. Bizim gelecek 5 yıl içinde yapacağımız projelerle çekeceğimiz yatırımcılarla 500 bin istihdam sağlayacağız. Tuzla'da biyoteknoloji vadisi kuracağız ve burada 50 bin kişiye istihdam sağlayacağız. 160 biyoteknoloji fabrikası olacak, aşılar yapılacak, antikor, enzim üretimi gerçekleşecek. Hem dışarıdan aldığımız bu ürünlerle döviz kaybını önleyeceğiz. Buradan 27 milyar ekonomiye katkı sağlayacağımız gibi 50 bin istihdam sağlayacağız" dedi. 

Yıldırım, "Ayrıca bir teknoloji üssü kuracağız. Burada bigdata dediğimiz büyük verinin işlenmesi, yapay zeka merkezi olarak burada gençler istihdam edilecek ama istihdamı biz yapmayacağız. Onlara altyapısını hazırlayacağız. Fikirlerini getirecek onların akıl terini sermayeye dönüştürecek ürüne dönüştürecek bir imkan sağlayacağız. Buradaki istihdam miktarı 24 bin 500. Yatırım miktarı da 1,5 milyar lira. Pendik'te bir teknoloji geliştirme bölgesi burada da firmaların Ar-Ge'leri buraya yerleşecekler, altyapı arsa tahsisi belediyeden olacak. Aynı bunun örneği Rotterdam'da, Singapur'da var. Bu modeli İstanbul'a getireceğiz. Burada da 50 bin istihdam öngörüyoruz" diye konuştu.

Atatürk Havalimanı'nın millet bahçesi ile fuar ve kongre merkezi olacağını anlatan Yıldırım, 11 milyon metrekarelik alandaki amaçlarının Avrupa'daki 50 milyonluk fuar ve kongre turizminin yüzde 10'u, yani 5 milyonundan istifade etmek olduğunu belirtti. 

Editör: MURAT ÖZER