Merkez Bankası, 2020 yılı için enflasyon öngörüsünü yüzde 8.2 düzeyinden, yüzde 7.4 düzeyine indirdi.

Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal, yılın ikinci Enflasyon Raporu'nun sunumu için düzenlenen sanal basın toplantısında, "2020 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 8.2’den yüzde 7.4’e güncelledik. Bir önceki Rapor dönemine göre çıktı açığında yapılan aşağı yönlü güncelleme enflasyon tahminini 1.2 puan; gıda enflasyonu varsayımındaki düşüş ise tahmini 0.3 puan aşağı çekiyor" dedi.

Sunumda, küresel talep görünümündeki zayıflamaya bağlı olarak Ocak Enflasyon Raporunda yer alan ham petrol fiyatları varsayımını 2020 yılı için ortalama 60.0 dolardan 32.6 dolara düşürdüklerini vurgulayan Uysal, "2020 yılına ilişkin dolar cinsinden ithalat fiyatları varsayımında da, belirgin bir aşağı yönlü güncelleme yaptık. Öte yandan, küresel talepteki toparlanmaya bağlı olarak 2021 yılında petrol ve ithalat fiyatları artış hızının daha yüksek olacağını varsayıyoruz" dedi ve ekledi:



"2020 yılı için Ocak Enflasyon Raporu’nda yüzde 11 olarak belirlediğimiz gıda enflasyonu tahminini ise, işlenmemiş gıdadaki son dönem eğilimlerini ve turizmde öngörülen yavaşlamayı dikkate alarak yüzde 9.5 olarak güncelledik.

"Orta vadeli tahminler oluşturulurken maliye politikası tedbirlerinin alınan diğer parasal ve finansal tedbirlerle birlikte salgın sürecinde ekonominin üretim potansiyelini destekleyeceği ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağı bir görünüm esas aldık.



"Ayrıca, yönetilen/yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının, enflasyondaki düşüş patikasıyla büyük ölçüde uyumlu şekilde belirleneceğini varsaydık."

Mevcut "para politikası duruşu ve güçlü politika koordinasyonu" altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağının öngörüldüğünü vurgulayan UYsal, "Bu çerçevede, enflasyonun 2020 yıl sonunda yüzde 7.4 olarak gerçekleşeceği, 2021 yıl sonunda yüzde 5.4’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5.0 düzeyinde istikrar kazanacağı tahmin edilmektedir. Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2020 yılı sonunda yüzde 5.5 ile yüzde 9.3 aralığında (orta noktası yüzde 7.4), 2021 yılı sonunda ise yüzde 3.1 ile yüzde 7.7 aralığında (orta noktası yüzde 5.4) gerçekleşeceği öngörülmektedir" dedi.



Toplam talep koşullarına ilişkin öngörüleri oluştururken, yakın dönemde belli sektörlerde üretime ara verilmesi ve işyerlerinin kapalı olması gibi arz yönlü unsurların etkisini de dikkate aldıklarına dikkat çeken Murat Uysal, "Bu doğrultuda, çıktı açığını 2020 yılı ikinci çeyreğinden itibaren aşağı yönlü güncelledik. Böylelikle toplam talep koşullarının bir önceki Rapor dönemine göre enflasyonu düşürücü etkisinin güçlendiği bir görünüm esas aldık. Enflasyonu etkileyen tüm unsurlar ışığında 2020 yıl sonu enflasyon tahminini aşağı yönlü güncelledik. Tahmine aşağı ve yukarı yönde etki eden unsurların birbirini dengelemesiyle 2021 yıl sonu tahminimizi değiştirmedik" diye açıkladı ve ekledi:

"2020 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 8.2’den yüzde 7.4’e güncelledik. Bir önceki Rapor dönemine göre çıktı açığında yapılan aşağı yönlü güncelleme enflasyon tahminini 1.2 puan; gıda enflasyonu varsayımındaki düşüş ise tahmini 0.3 puan aşağı çekiyor. 

"Diğer taraftan, üretim ve satışlarda görülen düşüşe bağlı birim işgücü maliyet artışlarının yıl sonu enflasyon tahminine etkisini 0.5 puan olarak hesapladık. 



"Bir önceki Rapor sonrasında Türk lirasında görülen değer kaybına karşın, ham petrol fiyatlarındaki keskin düşüşe bağlı olarak Türk lirası cinsinden ithalat fiyatlarının yıl sonu enflasyon tahminine katkısının 0.2 puan ile sınırlı kalmasını bekliyoruz.

"2021 yıl sonu enflasyon tahminini ise yüzde 5.4 olarak koruduk. Küresel faaliyetteki toparlanmayla petrol ve ithalat fiyatlarında öngörülen artışlar söz konusu tahmini 0.3 puan yükseltiyor. Diğer taraftan, çıktı açığının seviye olarak bir önceki Rapor döneminin altında kalması 2021 yıl sonu tahminini 0.3 puan düşürücü yönde etkiliyor."



Paylaştıkları öngörüleri, COVID-19 salgınının küresel ve yurt içi piyasalardaki oynaklıklar ve ekonomik faaliyet üzerindeki etkilerinin yılın ikinci yarısında kademeli olarak zayıfladığı bir çerçevede elde ettiklerinin altını çizen Uysal, "Bu kapsamda, küresel risk iştahının zayıf seyri nedeniyle kısa vadede küresel finansal koşullardaki sıkılığın devam edeceğini varsaydık. Salgına bağlı olumsuzlukların hafiflemesiyle genişletici küresel politika adımlarının risk iştahı ve ülke risk primlerine olumlu yansımalarının yılın ikinci yarısında belirginleşeceği bir çerçeve öngörüyoruz" dedi ve şu noktaların altını çizdi:

"Tahminler güncellenirken, parasal duruşun enflasyondaki düşüşün sürekliliğini ve orta vadeli enflasyon hedefiyle uyumunu sağlayacak şekilde oluşturulacağı bir görünüm esas aldık. 

"Salgına bağlı olumsuz etkilerin geçici olacağını ve yılın ikinci yarısında, yurt içi talepte nispeten daha güçlü ve erken olmak üzere, ekonomideki toparlanmanın başlayacağını öngörüyoruz. 

"İktisadi faaliyetin toparlanma hızı ise normalleşme sürecinin yurt içindeki seyri kadar başta dış ticaret ortaklarımız olmak üzere küresel ekonomideki gidişata da bağlı olacaktır.

"Mevcut görünüm altında, salgın hastalığa bağlı gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması açısından finansal piyasaların, kredi kanalının ve firmaların nakit akışının sağlıklı işleyişinin devamı büyük önem arz etmekte. 

"Yakın dönemde uygulamaya konulan parasal ve mali tedbirlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek finansal istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı yapacağını değerlendiriyoruz. 

"Normalleşmeyle birlikte faaliyet üzerindeki arz yönlü etkilerin görece hızlı bir şekilde ortadan kalkacağını; yılın ikinci yarısından itibaren toplam talebin kademeli olarak toparlanacağını tahmin ediyoruz. 

"Sağlık tedbirlerinin hafiflemesiyle talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkilerinin daha belirgin hale geleceğini ve yıllık enflasyondaki düşüşün Temmuz ayından itibaren hızlanacağını öngörüyoruz."

Sunumunda, Covid-19 salgını döneminde aldıkları parasal tedbirlere ilişkin de bir değerlendirme yapan Uysal, bu konuda şunları söyledi:

"Salgın hastalığa bağlı olarak arz ve talebin küresel ölçekte olumsuz etkilendiği bir dönem yaşıyoruz. Bu süreçte tüm dünyada olağanüstü politika tedbirleri uygulanıyor. Hayata geçirilen parasal ve mali tedbirler salgın süresince farklı kesimler üzerinde oluşacak maliyetleri en aza indirmenin yanı sıra normalleşme döneminde hızlı bir toparlanma sağlanabilmesi açısından kritik önem taşıyor.

"TCMB olarak bu dönemde uyguladığımız politikaları da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Son dönemde aldığımız parasal tedbirler ekonominin üretim potansiyelini ve finansal istikrarı destekleyerek bu dönemin en az hasarla atlatılmasını amaçlıyor. 

"Bu çerçevede, sistemin artan likidite ihtiyacını karşılamaya ve reel sektöre kredi akışının kesintisiz devamını sağlamaya yönelik zamanlı, hedefe odaklı ve öngörülebilir adımlar attık. 

"DİBS piyasasındaki likiditeyi desteklemek amacıyla yaptığımız DİBS alımlarını açık bir iletişimle, belirlediğimiz limitler dahilinde gerçekleştiriyoruz. Varlığa Dayalı Menkul Kıymet ile İpotek veya Varlık Teminatlı Menkul Kıymetlerin teminat setine dahil edilmesiyle, benzer nitelikteki ihraçların likiditesinin artmasını hedefliyoruz. 

"İhracatçı firmaları KOBİ odaklı yaklaşımla desteklemeye yönelik olarak sağladığımız reeskont kredilerini de belli limitler dahilinde ve teminat karşılığında kullanıma sunuyoruz. 

"Söz konusu parasal tedbirlerin yanı sıra alınan mali tedbirler ve büyük ölçüde kamu bankalarınca genişletilen kredi arzı, kredi büyümesine ilişkin aşağı yönlü riskleri sınırlayarak reel sektör ve finansal sektör arasındaki etkileşimin sağlıklı bir şekilde devam etmesine katkı sağlıyor. 

"Salgın öncesi dönemde cari işlemler dengesinde sağlanan belirgin iyileşme ve şirketler kesiminin yabancı para borçluluğunda süregelen düşüş eğilimi ile bankacılık sektörünün likidite ve sermaye tamponlarının güçlenmiş olması ve kamu borçluluğunun düşük seyretmeye devam etmesi, bu dönemde Türkiye ekonomisinin direncini artıran başlıca unsurlar arasında yer alıyor.

"Ayrıca, enflasyon görünümündeki iyileşmeye paralel faiz indirimlerinin de katkısıyla yurt içi finansal koşulların destekleyici konuma gelmiş olması, kredi kanalının ve firmaların nakit akışının sağlıklı işleyişi açısından önemli katkı sunuyor.   

"Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde de parasal duruşumuzu enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlemeye ve elimizdeki bütün araçları veri odaklı bir yaklaşımla fiyat istikrarı ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda kullanmaya devam edeceğiz." 

Editör: MURAT ÖZER