Küresel iklim değişiklikleri tüm dünyada doğal afetlerin yaşanmasına sebep olduğu gibi Türkiye'yi de etkilemeye başladı. Meteorolojik kaynaklı afetlerden her yıl 410 milyon insanın etkilendiğini belirten İstanbul Gelişim Üniversitesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Onur Okan Demirci, doğal afetlerin fiziki ve maddi hasarların yanı sıra toplumsal ve bireysel olarak ruhsal hasarlar da bıraktığını ifade etti.

"BİR DOĞAL AFET YILLAR BOYU BİR KEZ GELİR, BİR TRAVMA İSE HER GÜN YAŞANIR"

Travmanın büyüklüğünün afetin büyüklüğünden ziyade kişiye yaşattığı psikolojik etkisinin büyüklüğü ile ilgili olduğunu söyleyen Demirci, "Büyük afetler büyük travmalar yaratır demek yerine afetler büyük travmalar yaratabilir demek daha doğru olacaktır. Bu travmayla yaşamak kişi için her gün afet yaşamakla aynı anlama gelebilir. Bir doğal afet yıllar boyu bir kez olur, bir travma ise her gün yaşanır" diye söyledi.

Bu doğrultuda Ege Bölgesi’nde yaşanacağı söylenen kasırga haberlerinin toplum üzerindeki etkilerini değerlendiren Psikiyatri Uzmanı Dr. Öğretim Üyesi Onur Okan Demirci, "Geçtiğimiz günlerde Yunanistan'dan gelen kasırga haberleri sonucunda ülkemizde de insanlar bir düzeyde kaygı yaşadı. Kendimizce kasırga için önlemler almaya başladık, birçoğumuzda tedirginlik yarattı. Bu tedirginlik sonucunda günlük düşüncelerimizin önemli bir kısmını kasırga haberlerine ayırdık. Yapılan rahatlatıcı açıklamalar dahi bu tedirginliğimizde azalma yaratmaya yetmedi. İşte doğal afetlerin yaşamımızda daha önce yaşamamış olsak dahi tedirgin edici etkisi bulunmaktadır. Bu etkiler kişiden kişiye göre değişse de daha önce maruz kalmış kişiler daha fazla etkilenmekte, maruz kalmış kişilerin anlattığı öykülerle büyüyen bir nesil de hiç azımsanmayacak derecede bu durumdan etkilenmektedir" şeklinde konuştu.

"AFET PSİKOLOJİSİNİN EN RAHATSIZ EDİCİ SONUCU, SÜREKLİ TETİKTE OLMA HALİDİR"

Doğal afetlerin psikolojik etkilerinin sadece o felaketten etkilenen kişiler için geçerli olmadığına vurgu yapan Demirci, "Bir şekilde yakınları etkilenen insanlar, ekranları başında veya medya kanalları aracılığı ile takip edenler, hatta ve hatta felaket hikâyeleri ile büyüyen nesiller dahi bu etkinin altında kalabiliyor. Bu nedenle bir doğal afetin psikolojik etkileri nesiller boyu sürebiliyor. Örnek olarak Marmara depremi öyküleri ile büyüyen bir nesilde sıklıkla deprem korkusu görülebiliyor. Marmara depremi sonrası uzunca bir süre birçok insan depremi yaşamamış olsa dahi deprem korkusu nedeni ile kendilerince en üst düzeyde önlem almaya çalıştı. Zamanın etkisi ile her ne kadar bu durumda azalma görülse de artçı bir deprem dahi bu korkuyu her zamankinden fazla tetikleyebiliyor. Özetle söylemek gerekirse doğal afet sonrası dolaylı yoldan bile maruz kalmak her an tetikte olma hali doğurabiliyor. Evet, doğal afet sonrası oluşan bir psikolojinin belki de en rahatsız edici sonuçlarından biri de sürekli tetikte olma halidir. Yaşamınızı sürekli afet beklentisi içinde yaşadığınızı düşündüğünüzde bunun ne kadar rahatsız edebileceğini tahmin edersiniz" ifadelerini kullandı.

"PSİKOLOJİK DESTEK ŞART"

Doğal afetlerden sonra toplumsal ve bireysel olarak psikolojik desteğin şart olduğunu dile getiren Demirci, "Psikolojik destek için illa bir afet tablosunun oluşmasına gerek yok. Doğal afetlere hazırlık konusunda toplumsal ve bireysel olarak psikolojik destek sağlanmalı. Bu destek kişilerin korkularına yönelik olabilir veya afet eğitimleri ile toplumsal olarak sağlanabilir. Bir doğal afetle karşılaşma öncesi nasıl tatbikat eğitimi yapılıyorsa afet sonrası oluşabilecek psikolojik etkiler için de buna benzer tatbikat eğitimleri yapılmalı. Afetler sonrası kişilerde oluşan travmaların tedavisi mümkün ve yaşamı her gün etkilememesi için tedavi edilmesi gerekli. Günümüzde bu tür travmaların psikolojik etkilerin tedavilerinde başarılı sonuçları alınabilen birçok yöntem bulunuyor. Bilişsel davranışçı terapiler ve EMDR terapileri bu etkili tedavi yöntemlerinin başında geliyor. Afetler ile yaşamak zorundayız fakat hiçbirimiz travma ile yaşamak mecburiyetinde değiliz" diye açıklamada bulundu.

Kaynak: dha