Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın istifa kararının Türkiye ile yapılan anlaşmaları etkilemeyeceğini söyledi. Kalın, "Bu anlaşmalar bu siyasi süreçten etkilenmez, çünkü bunlar hükümetin aldığı karar, şahısların aldığı karar değil. Başkanlık Konseyi’nin aldığı kararlar, geçerliliğini aynen koruyor" dedi.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Libya’da yaşanan son gelişmeleri Demirören Haber Ajansı'na (DHA) değerlendirdi. Kalın, Serrac’ın istifa kararı ile ilgili, "Sayın Serrac yaptığı açıklamada konsey ve başkanlık ile ilgili yapılan çalışmalara fırsat tanımak ve onların daha sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için görevi bırakılabileceğini ifade etti. Kendisiyle yaptığımız görüşmelerde de, orada yeniden bir yapılanmaya giderken belki kendisinin yapacağı katkıların daha doğrudan ve sağlıklı olması için böyle bir yolu tercih edebileceğini ifade etti. Her halükârda Başkanlık Konseyi ve Meclis orada, Sayın Serrac ile bizim temaslarımız tabii ki devam edecek. Çünkü kendisiyle son 1-1,5 yıl içerisinde yakın çalıştık. Cumhurbaşkanımızın aldığı inisiyatif sayesinde, Trablus'taki Ulusal Mutabakat Hükümeti sağlam bir şekilde Libya'nın meşru hükümeti olmaya devam ediyor. Aynı zamanda uluslararası tanınırlığı da bu süreçte güçlendi. Dolayısıyla kişilerden bağımsız olarak Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin kurumsal anlamda daha iyi bir noktada olduğunu söyleyebiliriz" şeklinde konuştu.

'MİLLİ MUTABAKAT HÜKÜMETİNE DESTEĞİMİZ DEVAM EDECEK'

Libya'da son 10 yılda çok fazla siyasi aktör değişimi olduğuna işaret eden Kalın şunları kaydetti: "Tabii şahıslar, isimler de önemli. Son tahlilde bu aktörler üzerinden bu müzakereler yürüyor, bu çalışmalar devam ettiriliyor. Orada tabii diğer aktörlerle de bizim temaslarımız sürüyor, sürmeye de devam edecek. Önümüzdeki günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi oraya heyetlerimiz gidebilir. Libya ile bu trafiğimiz devam edecek. Çünkü biz Libya’nın istikrar ve güvenliğini hem Kuzey Afrika’nın hem de Akdeniz’in güvenliği ve istikrarı açısından da önemli görüyoruz. Bizim için de önemli bir ülke Libya. Ayrıca Aralık 2019’da yaptığımız güvenlik iş birliği ve eğitim anlaşması çerçevesinde de biz orada Milli Mutabakat Hükümeti’ne de destek veriyoruz. Bu desteğimiz de aynen devam edecek. Ve bunun devam etmesi gerektiğinde kendileri de ısrarcılar. Hem siyasi anlamda destek verilmesi hem askeri konularda eğitim ve iş birliği yapılması hem de ekonomik alanda Türk firmaları ile orada altyapı yatırımlarında, hastane, sağlık, yol, ulaştırma gibi diğer alanlarda, enerji gibi diğer sektörlerde de iş birliği yapılması konusunda onlar zaten istekli. Dolayısıyla bizim Libya ile olan bu çok kapsamlı ilişkilerimiz her halükârda devam edecek. Ama tabii ki bu siyasi süreci de yakından takip edeceğiz."

'LİBYA İLE ANLAŞMALAR BU SİYASİ SÜREÇTEN ETKİLENMEZ'

Serrac'ın istifasının, Libya ile Türkiye arasında imzalanan 'Güvenlik ve Askeri İş birliği Mutabakat Muhtırası' ile 'Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nı nasıl etkileyeceğine ilişkin soru üzerine Sözcü Kalın, "Bu anlaşmalar bu siyasi süreçten etkilenmez, çünkü bunlar hükümetin aldığı karar, şahısların aldığı karar değil. Başkanlık Konseyi’nin aldığı kararlar, geçerliliğini aynen koruyor. Zaten bizim o anlaşma çerçevesinde ilgili arkadaşlarımız, kurumlarımızın temsilcileri de orada çalışmalarına devam ediyor. Sayın Serrac görevinden ayrılsa bile, onun çalışma ekibi, Meclis’teki diğer temsilciler, bakanlıklardaki diğer görevliler, sorumlular ki onlar da sık sık Türkiye’ye gelirler giderler, bu trafiği devam ettirirler. Bu çalışmaların ve iş birliğinin devam etmesi konusunda tam bir kararlılık içerisindeler" yanıtını verdi.

'AKDENİZ’DE ENERJİ KONFERANSINA OLUMLU BAKIYORUZ'

İbrahim Kalın, aynı şekilde Doğu Akdeniz’de adil, paylaşımcı ve bütün kıyıdaş ülkelerin içinde olduğu bir enerji perspektifinin geliştirilebileceğini dile getirirken şöyle konuştu:

"Siyasi ihtilaflarımız olabilir. Evet, bizim de şu anda İsrail ile, Mısır ile bazı siyasi görüş ayrılıklarımız var, ihtilaflarımız var. Bunlar enerji konusunda iş birliği yapmanın önüne illa da bir engel olmak zorunda değil. Çünkü hepimiz son tahlilde bu coğrafyanın bir parçasıyız, coğrafyayı değiştiremeyeceğimize göre bu gerçekler ışığında hareket etmemiz gerekir. O yüzden de son dönemde daha sık dile getirilen bütün Akdeniz’e kıyıdaş ülkelerin katılımıyla, adil ve paylaşımcı bir enerji platformu konferansı, toplantısı ya da süreci başlatılmasına biz olumlu bakıyoruz. Cumhurbaşkanımız da zaten bunu muhataplarına iletti, ifade etti. Hem AB Başkanına hem Sayın Merkel’e, muhtemelen önümüzdeki hafta yapılacak görüşmelerde de bu konu tekrar gündeme gelecek. Biz buna olumlu bakıyoruz. Çünkü ihtilaflı alan, bölge diye tarif edilen yerlerde de bir zenginlik varsa bunlar paylaşılabilir. Bunların mekanizmaları, modaliteleri geliştirilebilir, çalışılabilir. Bu zor ve imkansız bir şey değil. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarını bütün ülkelerin faydasına olacak bir kaynağa, bir değere dönüştürebiliriz."

'ABD’NİN, KKTC İLE DE TEMAS KURMASI GEREKİR'

ABD’nin son dönemde Güney Kıbrıs’a yönelik adımlarına değinen Sözcü Kalın, ABD’nin Güney Kıbrıs’a uygulanan silah ambargosunu kaldırması, Rum Kesimi ile ‘Kara, Açık Denizler ve Liman Güvenliği Merkezi’ kurulmasına dair mutabakat imzalaması ve Yunanistan ile Batı Trakya'da Türklerin yoğun olduğu İskeçe bölgesinde ortak tatbikat yapması ile ilgili şu görüşleri dile getirdi: "ABD’nin bu tek taraflı adımları sürece katkı vermez. Silah ambargosunun kaldırılmasından sonra Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Kıbrıs Rum Kesimi'ni ziyaret etmesi, Türk tarafına geçmemesi, oradakiler ile temas etmemesi, bize göre çok tek taraflı, yanlı ve sürece katkı sağlamayan bir tavırdır. Amerikan yetkililerinin ‘bölgede gerilim olmasın, adil paylaşım olsun’ açıklamalarının somut eylemlerle desteklenmesi gerekir. Sayın Pompeo’nun bu ziyaretleri, Amerikan yönetiminin aldığı bu kararlar maalesef bunu teyit eder yönde değil. Ve burada eğer Amerika sürece katkı vermek istiyorsa, adil ve eşit bir tutum içerisinde olması gerekir. Rum Kesimi’ne gidiyorsan Türk Kesimine de gideceksen, Rum Kesiminin görüşlerini alıyorsan, Türk tarafının görüşlerini de dikkate alacaksın. Adaletli davranmak bunu gerektirir. Dolayısıyla ABD burada adil ve tarafsız bir rol oynayacaksa, bir katkı sunacaksa bunu sadece bir tarafın, yani Rum tarafının görüşlerini dikkate alarak, Rum tarafıyla temas kurarak yapamaz. Mutlaka Türk tarafıyla da temas kurması gerekir."

'BİZİM AÇIMIZDAN BU İKİ KONU MASADA OLMAYA DEVAM EDECEK'

Kasım ayında ABD’de yapılacak başkanlık seçimlerinin Türkiye’yi nasıl etkileyeceğine ilişkin soruyu yanıtlayan Kalın, "Bizim açımızdan Türk Amerikan ilişkilerini zehirleyen iki tane temel mesele budur. Birisi Amerika’nın PYD/YPG’ye verdiği destek, ikincisi de FETÖ konusunda şu ana kadar Türkiye’yi tatmin edecek, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını garanti altına alacak adımlar atmamış olmaması. Yeni gelecek yönetim, Trump yönetimi devam edebilir, Biden yönetimi gelebilir, bizim açımızdan bu iki konu masada olmaya devam edecek. Tabii ki diğer enerji, güvenlik, Suriye, Irak istikrar ve diğer birçok konu bunlar da masamızda olmaya devam edecek. Libya, Doğu Akdeniz, Filistin meselesi ki orada da bizim eleştirel tavrımızı biliyorsunuz, bunlar devam edecek. Dolayısıyla şahıslardan bağımsız olarak bizim önceliklerimiz bunlar" şeklinde konuştu.

'PANDEMİ CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNİN BAŞARISINI TEYİT ETTİ'

Temmuz ayında 2 yılını dolduran Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hakkında değerlendirmelerde de bulunan Sözcü Kalın, bu sistemin çok daha etkin bir yönetimin ve doğrudan halkın oylarıyla gelen bir iktidarın neler yapabileceğini açık ve net bir şekilde gösterdiğini söyledi. Kalın, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin etkinliğini en iyi test eden ve teyit eden süreç şu 4-5 aydır yaşadığımız salgın süreci oldu. Bu etkin ve hızlı karar verebilme mekanizması sayesinde Cumhurbaşkanımız bütün bu konulara bizzat vaziyet ederek kararlarını aldı ve kararnamelerle doğrudan talimatlarla bakanlıklarımız, kurumlarımız üzerinden, vatandaşlarımızın en temel ihtiyaçlarından bir tanesi olan sağlık konusunda çok iyi bir noktaya geldik. Kamu güvenliği, gıda güvenliği, ulaştırma, enerji, ekonomi, o kadar çok boyutu var ki, bir bütün halinde insicam halinde bu süreç çok iyi yönetildi" görüşünü ifade etti.

Sistemin güvenlik, milli savunma, dış politika, istihbarat, savunma sanayi ve diğer bütün büyük başlıklarda çok daha etkin bir model ortaya koyduğunu vurgulayan Kalın, "Türkiye’de siyasi kaosun olmaması, zayıf koalisyon hükümetlerinin ürettiği maliyetlerin tekrar bu ülkeye yük olmaması için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin aynen bu şekilde devam etmesi gerekiyor. Bunun siyasal tabanı da Cumhur İttifakı olarak zaten son derece güçlü şu anda, yani AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu bu ittifak son derece güçlü bir şekilde de devam ediyor. Bunun dışındaki siyasi tartışmaları biz biraz fuzuli görüyoruz. Ama tabii ki demokrasi aynı zamanda farklı seslerin yükseldiği bir siyasal sistemdir. Muhalefet de kendi görüşlerini tabii ki dile getirecek. Bunlar yapıcı, yol gösterici olursa bence iktidarıyla, muhalefetiyle herkes kazanır" dedi.

'KISITLAMALAR SALGININ SEYRİNE BAĞLI'

İbrahim Kalın, günlük koronavirüs vaka sayılarındaki yükselişin beraberinde sokağa çıkma kısıtlamalarını getirip getirmeyeceğine ilişkin soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Burada baştan beri hükümetimizin aldığı tedbirler bütün dünyada örnek kabul edildi biliyorsunuz hamdolsun biz bu süreci dünyada en iyi yöneten ülkelerden birisi olduk. Ama Kurban Bayramı’ndan sonra bir gevşeme oldu. Kurban, ziyaretler, seyahatler, tatil vesaire şu veya bu gerekçelerle. Şimdi özellikle grip nezle sezonuna girdiğimiz bu Eylül-Ekim aylarında artık tekrar toparlanmamız lazım. Yani illa vaka sayılarının 10 katı, 20 katı, 30 katı artmasını beklememek lazım, şu anda bu gerçek bir tehdit olarak etrafımızda dolanıyor, her gün görüyoruz, insanlar ölüyor, yakalanıyorlar, entübe olanlar var, yoğun bakıma alınanlar var. Aşı bulunup yaygın bir şekilde ve güvenli bir şekilde kullanılana kadar ve belki ondan sonra da bir müddet daha biz bu temizlik maske mesafe, Cumhurbaşkanımızın formülasyonuyla ‘Tamam’ formülünü sıkı bir şekilde uygulamak zorundayız. İlla devletin zecri tedbir almasını beklememek lazım. Burada toplum bilinci son derece önemli. Toplumun kahir ekseriyeti bunlara uyuyor; ama uymayan bir kitle var ve maalesef genelde taşıyıcılar ve vakaların artmasına sebep olan kişiler de bunlar. Başka ülkelerde de hala vaka sayılarında ciddi artışlar var, biz aldığımız tedbirler çerçevesinde kontrol altında tutuyoruz; ama yani 7’den 70’e bütün vatandaşlarımızın tedbirler konusunda çok sıkı tavizsiz davranması gerekiyor."

Editör: MURAT ÖZER