AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İsveç'te PKK/YPG destekçilerinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik düzenlediği gösteriye tepki göstererek, "Bir başka ülkenin devlet başkanının öldürülmesini modelleyen böylesine çirkin bir mesaj veren bir eylem dünyanın hiçbir yerinde ifade hürriyeti olarak kabul edilemez. İsveç savcısı soruşturma' yok dedi. Bu kabul edilemez. Tablo açıktır. Bu yapılan şey ilkesel bir şey değildir. Bu konudaki çifte standart açıktır." dedi. 

AK Parti MYK, genel merkezde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplandı. Toplantı esnasında AK Parti Sözcüsü Çelik açıklamada bulundu. Çelik, konuşmasının başında İsveç'te Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın maketi asılarak yapılan terör gösterisine değindi. Çelik, "Geçen hafta kuvvetli bir şekilde tepki verdiğimiz olay İsveç'teki terör yandaşlarının cumhurbaşkanımıza dönük ve Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerine dönük ortaya koydukları çirkin saldırıydı. Öncelikle buna tabi Cumhur İttifakı olarak en sert tepkiyi verdik. Ve buradaki kararlı duruşumuzu bir kere daha teyit ettik. Muhalefet partilerinden bu doğrultuda Türkiye'nin cumhurbaşkanına ve Türkiye Cumhuriyeti'nin değerlerine dönük bu eylemi kınayan ve Türkiye içerisindeki teröre karşı dayanışmayı büyüten, terörle mücadelede olan desteği büyüten açıklama yapanların her birine teşekkür ediyoruz. Bu son derece önemli" ifadelerini kullandı.

'İSVEÇ'İN BUNUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMESİ GEREKİR'

Çelik, konuşmasında İsveç'teki olaya tepkisini sürdürerek, "Bolca demokrasi diyenlerin, özgürlük diyenlerin bu alçak terör eylemi karşısında yine suskunluğa bürünmesinin aslında bir şekilde bu terörü desteklemekten başka bir anlama gelmediğini bir kere daha görmüş olduk. Burada özellikle İskandinav ülkelerinde bu tip eylemler genelde yargı bağımsızlığı çerçevesinde değerlendirilirken o tip yargı kararlarında ifade hürriyetine daha çok vurgu yapılır. Bunun tabi ki ifade özgürlüğüyle falan hiçbir şekilde ilgisi yok. Bir başka ülkenin devlet başkanının öldürülmesini modelleyen böylesine çirkin bir mesaj veren bir eylem dünyanın hiçbir yerinde ifade hürriyeti olarak kabul edilemez. Burada İsveç başbakanı bunu kınadı ve şöyle bir ifadesi oldu; 'Biz 2 siyasetçisini suikasta kurban vermiş bir ülkeyiz. Başka bir ülkenin devlet başkanına karşı bu şekilde bir sahte mesaj gerçekleştirilmesine asla kabul edemeyiz. Bu son derece ciddi bir durumdur' dedi. Aynı zamanda da bunun İsveç'in NATO üyeliğinin engellenmesine dönük bir sabotaj olduğunu ifade etti. Burada şunu ifade etmek gerekir ki İsveç egemen bir ülke. Eğer o ülkedeki terör grupları İsveç'in kolektif bir güvenlik örgütü olan NATO'ya üyeliğini engelleyecek sabotajlar yapıyorsa bu durumda İsveç'in bunun gereğini yerine getirmesi gerekir" şeklinde konuştu.

'TÜRKİYE İSVEÇ'İN ÜYELİĞİNE OLUMLU BAKSIN' DİYENLERİN BUNU DÜŞÜNMESİ GEREKİR'

Çelik, İsveç'in NATO'ya üyelik görüşmeleri bağlamında Türkiye ile yaptıkları görüşmelerde terörle mücadele konusunda yasalarını daha güçlü bir şekilde revize edeceklerini söylediklerini hatırlatarak, "Bir adım attılar ama ortadaki tablo budur. Burada şunu da açık ve net bir şekilde söylemek lazım. İsveç'te başkentte terör gruplarının birer hafta arayla 10 tane, 15 tane eylem yaptığını düşünün. Ve bu eylemlerin her birinde bir Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkenin başbakanını ya da devlet başkanını onun sahte bir maketini yaparak onun asıldığı bir gösteriyi bizim cumhurbaşkanımıza yaptıkları gibi o terör gruplarının yaptığını düşünün. İsveç buna müsaade eder mi? Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Söz konusu bile olamaz. Tablo açıktır. Bu yapılan şey ilkesel bir şey değildir. Bu konudaki çifte standart açıktır. Bütün bunlara rağmen 'Türkiye İsveç'in NATO üyeliğine olumlu baksın' diyenlerin şunu düşünmesi gerekir; Düşünün İsveç bir NATO üyesi olsa Türkiye'nin de bulunduğu masada İsveç'le veya benzer ülkelerle beraber 'Teröre karşı nasıl belge üretebiliriz, teröre karşı ortak mücadele konusunda nasıl yeni kararlar alacağız' diye bir tartışma yapıldığını düşünün. Ama o ülkede sizin devlet başkanınıza yönelik bir suikast modellemesi yapılıyor. Bu hiçbir yerde kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyeti bunu kabul etmez" diye konuştu.

'BU ŞEKİLDE BİR MODEL DEMOKRATİK BİR MODEL DEĞİL'

Çelik, geçtiğimiz günlerde 6'lı Masa tarafından Anayasa Taslağı Metni açıklandığını belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu Anayasa Taslağı'nda hem cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor hem başbakan halk tarafından seçiliyor. Ama halk tarafından seçilen cumhurbaşkanının hiçbir şeye karışmayacağını hatta görev süresini tamamladıktan sonra hiçbir siyasi partiye üye bile olmayacağını iddia eden apolitik bir yaklaşım söz konusuydu. Esasında kafalarında cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yok. Ama cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi düzenlemesi demokrasimizin bir kazanımı olarak var olduğu için bundan geri atım atılmayacağını bildikleri için 'O zaman cumhurbaşkanını da halk seçsin' diyorlar. O zaman dedik ki; 'Bu Türkiye'de cumhurbaşkanı ve başbakan arasında ağır bir siyasi tartışmanın her an orada bir nükleer bomba gibi durduğu bir modeli ortaya çıkarır.' Dolayısıyla bu şekilde ortaya sunulan model sivil siyasi ileriye götüren bir yaklaşım değil demokratik kazanımları yok eden bir yaklaşımdır. Şimdi de kendilerinin kafasındaki geçiş döneminde bir yaklaşım ortaya koydular. Orada da net bir şekilde şunu söylüyorlar; bir cumhurbaşkanı olacak, siyasi parti genel başkanları cumhurbaşkanı yardımcısı olacak ve bu cumhurbaşkanı bu 6 kişinin ya da daha fazlasının onayını almadan herhangi bir siyasi karar alamayacak ve herhangi bir şekilde atama yapamayacak. Peki bunu cumhurbaşkanı yaparsa ne olur; o zaman mutabakat bozulur ve ülke seçime gider. Bu şekildeki bir model demokratik bir model değil, bu model bir politbüro model."

'BU BİR SİYASİ POLİTBÜRO MODELİDİR'

Çelik, 6'lı Masa'nın Cumhurbaşkanı adaylarını şimdiden bir etkisiz eleman olarak konumlandırdıklarını gösterdiğini ifade ederek, şöyle devam etti:

"Bu, bu haliyle 6'lı eş başkanlık sistemidir. Cumhurbaşkanı da olduğu zaman 7'li eş başkanlık sistemi. Bunu eleştirdiğiniz zaman diyorlar ki; 'Bu aslında demokratik bir sistemdir.' Devlet hayatı içerisinde ortak karar üretmenin, ortak karar almanın mekanizmaları belli. Anayasal düzen içerisindeki durum belli. Bu yaklaşım Anayasal düzenin dışında siyasi bir paralel yapı ortaya çıkarıp Anayasal düzenin bir siyasi paralel yapı tarafından bu düzenin üzerine çıkarılması, ona bir yön verilmesi anlamına geliyor. Bunu Türkiye eskiden gördü. Eskiden seçilmiş hükümetin üstünde vesayet zamanlarında Milli Güvenlik Kurulu'nu (MGK) konumlandıran, MGK'yı bir vesayet mekanizması haline getirip hükümetin üzerinde bir yapı olarak konumlandıranlar vardı. Bütün bu tablo içerisinde baktığınızda o vesayet dönemlerinin Türkiye'yi demokratik olarak nasıl büyük sıkıntıların içerisine soktuğu geçmişte çok görüldü. Devlet çekirdeğinin nasıl bölündüğünü millet gördü. Şimdi bu modelin o modelden ne farkı var? Orada milletin verdiği yetkiyle milletin seçtiğinin yönetmesini kısıtlayan o modellemenin başka bir şekilde ortaya çıktığını görüyoruz burada. Dolayısıyla bu bir siyasi politbüro modelidir."

'SEÇİM TARİHİNDE BİR GÜNCELLEME SÖZ KONUSU OLACAK'

Çelik, "EYT ile ilgili teklif TBMM'de ne zaman komisyon aşamasına gelir? Zira muhalefetin 'bilerek geciktiriyorlar, seçimi bekliyorlar' eleştirileriyle ilgili değerlendirmeniz ne olur?" ve "Seçim tarihi 14 Mayıs olarak şekillenebilir mi?" sorularına, "EYT konusuyla ilgili önemli olan siyasi iradenin ortaya çıkmasıydı. Siyasi irade çıktı. Karar verildi. Dolayısıyla meclisin kendi çalışma takvimi içerisinde en hızlı şekilde sonuç alınacak. Bakanımız açıklama yapmıştı; 'Şubat ya da en geç mart ayı içerisinde almaya başlarlar alacaklarını' diye. Çalışmalar bu yönde devam ediyor. Yani kendi takvimi içerisinde hiçbir aksama olmadan, hiçbir gecikme olmadan, 'yok seçim bekleniyormuş ya da seçimden sonrasına kalacakmış' gibi bir şey kesinlikle söz konusu değil. Ayrıca seçim takvimi meselesiyle ilgili biz bunu somutlaştırdığımız zaman, 'tarih şudur' dediğimiz zaman söyleyeceğiz. Ama size bir şifre verdim; 'Biraz geri çekebiliriz. Ama bu çok geri çekme, erken seçim anlamına gelmeyecek'. Bunun tam olarak tarihini somutlaştırdığımız zaman sizinle paylaşırım ama çok kısa süre olarak bir güncelleme söz konusu olacak" diye yanıt verdi.

'ORDUMUZA BU HAKARETİ SİZE YAPTIRMAYIZ'

Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) komuta kademesine ilişkin sözlerinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi:

"Bunlar maalesef orduyu geçmişte kendilerinin siyaseten başaramadıklarını başka mekanizmalarla başaracak bir mekanizma olarak gördüler ve kahraman silahlı kuvvetlerine de çok zarar verdiler. Yani milletine silah çeken bir askeri bürokratla milletin emrinde olan bir ordu aynı şey midir? Bütün siyasi darbeler alçaklıktır. Ama şimdi gidin sorun bunlara 1960 darbesinden başlayarak bir sürü darbe için bir sürü hafifletici sebep, mazeret bulmaya çalışacaklardır. Tabi ki bütün kurumları eleştirebilirsiniz. Bütün kurumların uygulamalarını eleştirebilirsiniz. Yüce Meclis zaten tartışma yeridir. Ama çıkıpta Türk Silahlı Kuvvetleri'nin komuta kademesine 'Ortadoğu'da bol apoletli generaller gibi' derseniz bu siyasi bir eleştiri değildir. Bu hakarettir. Ve biz de bu hakareti size yaptırmayız. Şimdi bu hakareti görmezden gelerek birileri tutuyor Kılıçdaroğlu'nun sözlerinin arkasına güdümlü yorumlar yerleştirmeye ya da güdümlü şerhler oluşturmaya çalışıyor." (DHA)

Bu haber DHA’nın abonelerine gönderdiği içerik doğrultusunda yayınlanmıştır. haberchannel.com editörleri bu habere herhangi bir editoryal müdahalede bulunmamıştır. Haber içeriklerinden hukuken ilgili ajanslar sorumludur.

Editör: MURAT ÖZER