Vatanım Sensin dizisinde gösterdiği başarılı performansı ile gönüllerde taht kuran ve son dönemin, yıldızı parlayan genç oyuncuları arasında yer alan Miray Daner ile özel bir röportaj gerçekleştirdik. Güzel oyuncu kariyerinden gelecek planlarına kadar kendisi hakkında merak edilenleri MAG okurları için içtenlikle yanıtladı.

İlk kez Bez Bebek dizisi ile tanıdığımız, Med Cezir dizisi ile başarısına başarı katlayan ve Vatanım Sensin dizisindeki performansı ile gönüllerde taht kuran Miray Daner, MAG Ekim sayısı için objektif karşısına geçti.

"SANAT DA SANATÇI DA TAM BAĞIMSIZ OLDUĞU ZAMAN ÇAĞ ATLAR"

“Oyuncu olmasaydım psikolog ya da sosyolog olurdum” diye belirten başarılı güzel, dijital platformların dizi ve film sektörü üzerinde etkisini şöyle değerlendiriyor : “Çeşitlilik sağladı. Daha cesur senaryolar ve özgür oyunculuklar dijital platformlar ile hayatımızdaki yerini aldı. Olması da gerekliydi. Çünkü sanat da sanatçı da tam bağımsız olduğu zaman çağ atlar”. Yaşam enerjisinin yüksek ve pozitif olduğunu belirten güzel oyuncu, yepyeni bir imajla karşımıza çıkacak Saygı dizisi hakkında da tüyolar verdi. Aşık olduğunda şeffaf ve içten olduğunu belirten Miray Daner aşk hakkında şunları söyledi: “Sadece iki insan arasında değil, ruhunuza dokunan her şeye aşk duyabilirsiniz. Bence aşk, doruklarda olan bir sevgi çeşididir”

"YAŞAM ENERJİM YÜKSEK VE POZİTİFTİR. BU DA BENİM YARADILIŞ ŞANSIM SANIRIM"

Miray Daner’i biraz daha yakından tanımak isteriz. Bize kendinizden bahseder misiniz?

Kendimi anlatmakta hep zorlanmışımdır. 99 doğumluyum, iki kardeşiz bir ablam var, aileme ve işime çok düşkünüm. Olduğum ve göründüğüm gibi biriyim aslında. İnsanların anlaması, tanıması için ekstra bir çaba harcamaları gerekmeyen insanlardanım. İyi bir dinleyiciyim. İnsanların kalbiyle ilgilenirim çünkü iyi niyet benim için çok önemli. Özgürlük kısıtlayıcı ayrımlara, son derece tahammülsüzüm.

Yedi yaşınızdan beri ekranlardasınız. O zamandan bu yana neler değişti hayatınızda?

Hem insani değerlerim hem de yaptığım işteki bakış açım, olumlu yönde değişti, gelişti. Küçük yaşta oyunculuğa başladığım için işimin inceliklerini ve gelişimini fazlasıyla gözlemleme fırsatım oldu. Bu da daha geniş bir perspektiften bakmama olanak sağladı.

Birçok farklı karakter canlandırdınız. İçlerinde sizde en çok iz bırakan, ondan çok şey öğrendim dediğiniz bir karakter var mı?

Canlandırdığım her karakteri, severek oynadım. Bugüne kadar beni içine çekmeyen, ruhuma dokunmayan hiçbir projede yer almayı tercih etmedim. Yaş evrelerime göre oynadığım her karaktere inandım. İçlerinde en özel ve bende derin iz bırakan karakter ise Vatanm Sensin, Hilal oldu. Vatanım Sensin senaryosu, hikâyesi, dönemi ve birlikte oynama onuruna sahip olduğum oyuncu kadrosu ile özel bir projeydi.

Saygı-Bir Ercüment Çözer Dizisi’nde canlandıracağım karakter Helen için de gerçekten çok heyecanlıyım. Senaryosunu okuduğum anda, içinde olmak istediğim bir iş olduğuna karar verdim. Helen karakterinin de iz bırakacağını ve bana çok şey katacağını düşünüyorum.

Şimdi BluTV’de yayınlanacak Saygı-Bir Ercüment Çözer Dizisi’nde yepyeni bir imajla göreceğiz sizi. Neler hissediyorsunuz?

Saygı- Bir Ercüment Çözer Dizisi, gerek birlikte rol aldığım oyuncu kadrosu gerek Ercan Mehmet Erdem’in muhteşem kalemi gerekse Ali Taner Baltacı’nın yönetmenliği ile benim için çok farklı ve özel bir proje. Yeni imajım ile ilgili ise işinin uzmanı bir ekiple çalışıyorum. Karakter için yapılan her hamle; saç, makyaj, dövme gibi öncesinde yaptığımız karakter provaları sonucunda, özenle düşünülüp tasarlandı. Helen’e dönüşümüm yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Dönüşümüm tamamlandığında, ben bile aynadaki yansımaya Helen diye selam veriyorum. Toplumsal olarak hepimizin çok önem verdiği konuları da ele alan çok değerli bir proje. Üzerine uzun çalışmalar ve konuşmalar yapılmış, emek dolu bir işin içinde yer almaktan, büyük mutluluk ve heyecan duyuyorum.

Tiyatro, sinema ve TV dizileri de çağın gereklerine göre kendisini güncelliyor. Özellikle bu pandemi süreci ile hayatımıza birçok farklılık da girdi.  Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemi süreciyle birlikte hayatımızda birçok şey değişti. Dünya hızla, dijitalleşmeye adapte olmaya çalışıyor. Toplantılardan, banka işlemlerine, sanattan, eğitime her şey dijital olarak yapılmaya çalışılıyor. İş yerinde çalışanların ise kendini ve çevresindekileri koruma bilinciyle hareket etmesi gerekiyor. Saygı projesiyle birlikte, İbrahim Çiçek yönetmenliğinde, “Dijital Tiyatro” projesinde yer aldım ve tiyatronun ne kadar özveri isteyen bir iş olduğunu yakından deneyimledim. Son haberlere göre açık hava gösterilerine izin verilmiş. Aylardır çalışamayan tiyatro oyuncularını göz önünde bulundurunca, alınan bu karar çok sevindim.

Dijital platformların sizin sektörünüze kattıkları neler sizce?

Çeşitlilik sağladı. Daha cesur senaryolar ve özgür oyunculuklar dijital platformlar ile hayatımızda yerini aldı. Olması da gerekliydi. Çünkü sanat da, sanatçı da tam bağımsız olduğu zaman çağ atlar.

Oyuncu olmasaydım, şu mesleği seçerdim diye düşündüğünüz bir meslek oldu mu?

Oyuncu olmasaydım, psikolog veya sosyolog olmayı isterdim.

Bu hayalimi bir gün mutlaka gerçekleştireceğim.

Sizi hep gülümseyen, pozitif halinizle görüyoruz. Gündelik yaşamınızda da hep böyle pozitif misinizdir?

Evet. Hayatı oldukça ciddiye alırım ama bununla birlikte, değiştiremeyeceğim şeyleri dert etmenin faydalı olmadığını da düşünürüm. Yaşam enerjim yüksek ve pozitiftir. Bu da benim yaradılış şansım sanırım.

Çok sinirli olduğunuz anlarda kendinizi nasıl sakinleştirirsiniz?

Çok sinirliysem kendi kendime konuşur, söylenirim. Sinirimi başkaları üzerinde yatıştırmam. Sakinleşene kadar yalnız kalmayı tercih ederim.

Eleştiriye açık biri misiniz? Bu zamana kadar aldığınız eleştirilerde en sevmediğiniz hangisiydi?

Eleştiriye açık biriyim hatta haklı bulduğum eleştirileri de süzgeçten geçirir kendime sorarım ama eleştiri adı altına yapılan art niyetli ve kırmaya yönelik söylemlere açık değilim. Çağımızın problemi olan, bir linç kültürü var. Sadece kendi adıma değil sosyal medya kullanan, görünür olan herkesin zaman zaman maruz kaldığı şeyler. Bu tarz şeyler kimin başına gelirse gelsin rahatsızlık duyuyorum.

Hayatınızda olmazsa olmaz dediğiniz şeyler nelerdir?

Ailem, işim, dostlarım ve köpeğim Dudu.

Yoğun set temposunda kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz?

Yaptığım işi de kendime ayırdığım bir zaman olarak görüyorum. Yoğun iş temposu, sosyal yaşantımı bazen kısıtlıyor ama çalışmayı seven biri olarak bundan hiç rahatsızlık duymuyorum. Boş zamanlarımda ruhumu besleyecek ve beni mutlu edecek aktiviteler yapmaya özen gösteriyorum.

Yurt dışı yapımlarında en çok takip ettiğiniz diziler, filmler nelerdir?

Takip ettiğim bir sürü dizi ve film var ama en son Killing Eve ve Euphoria’ı izledim, çok da sevdim.

Sizin yurt dışı ile ilgili projeleriniz var mı?

Şu an belli bir şey yok ama gelecek vadede olmasını ben de isterim.

Önünüzde uzun ve başarı dolu bir gelecek var. Hayalleriniz neler? Bundan sonra sizi nerelerde göreceğiz?

Dilerim ki, sağlıklı ve başarılı bir gelecek olur. Geleceğe dair birçok hayalim var. Toplumsal mesajlar veren, öğretisi olan işlerde yer almak ve beşeri bilimler ile ilgili bir alanda eğitim almak istiyorum. Müzikal bir projede kendimi deneyimlemek isterim. Şan eğitimlerime devam ediyorum ama enstrümandan çok uzak kaldım, yeniden çalmaya başlamak istiyorum. Yarına dair ise, şurada göreceksiniz demek mümkün değil. Hayat denen yolculuk hep sürprizler ve mucizelerle dolu. İlerleyen dönemlerde hep birlikte göreceğiz

"AŞKA GELECEK OLURSAK ŞEFFAF VE İÇTENİM"

Aşka gelecek olursak, “aşk” sizin için ne ifade ediyor?

Sadece iki insan arasında değil, ruhunuza dokunan her şeye aşk duyabilirsiniz. Bence aşk, doruklarda olan bir sevgi çeşididir.

Aşık olduğunuz halinizi nasıl tanımlarsınız?

Şeffaf ve içten...

Modayı takip ediyorsunuz? Kendi stilinizi nasıl tanımlarsınız?

Modayı takip ediyorum ama kriterim her zaman trend olan şeylerden yana değil. Genelde daha “ben” hissettiğim ve daha rahat olduğum kıyafetleri tercih ediyorum.

Kendinizi üç kelime ile nasıl tanımlarsınız?

Enerjik, hümanist ve duygusal.

RÖPORTAJ: DİLARA ERTÜRK FOTOĞRAF: EMRE YUNUSOĞLU
FOTOĞRAF ASİSTANLARI: ALPER KEMAL ÖZKORKMAZ - BERRAK BAŞPINAR
RETOUCH: ENES YURTBAY SAÇ: AKIN ÜNAL MAKYAJ: HAMİYET AKPINAR

STYLING: SİMGE YÜCEPUR KAYA STYLING ASİSTANLARI: SEDA MELİS AKAY, BERİL ÜNAL, HALE ÜNAL
PRODÜKSİYON: EVRENSEL DERMAN PRODÜKSİYON ASİSTANI: SALİH AKTÜRK
FİLM: YUSUF CAN GÜNEŞ MEKAN: ÜMRANİYE PLATOLARI

Editör: MURAT ÖZER