Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kur'an-ı Kerim'e yapılan saldırıya ilişkin, "İnsana ve inanca değer veren tüm din ve inanç mensuplarının aynı şekilde tepki göstermesi bir insanlık vazifesidir. Aksi halde söz konusu kişi, grup ve kurumlar, Müslümanlar ve tüm dünya halkları nezdinde inandırıcılığını yitireceklerdir" dedi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, gazete, televizyon ve ajansların Ankara temsilcileriyle Diyanet İşleri Başkanlığı'nda bir araya geldi. Erbaş'a, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Abdurrahman Haçkalı, Başkan yardımcıları Selim Argun, Burhan İşliyen, İbrahim Hilmi Karslı ve Kadir Dinç, Dini Yayınlar Genel Müdürü Fatih Kurt ile Rehberlik ve Teftiş Başkanı Hasan Güçlü eşlik etti.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erbaş, İsveç'in başkenti Stokholm'de Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırıyı telin ettiğini belirterek, "Bir inancın kutsal kitabına karşı yapılan hukuk ve insanlık dışı muamele karşısında, önlem almadığı gibi bu çirkin ve provokatif davranışta bulunanları korumayı tercih eden ülke yetkililerini de kınıyorum. Böylece, inançlara saygı konusunda ne kadar ikiyüzlü olduklarını, tüm dünyaya bir kez daha göstermiş oldular. Avrupa'da hukuka ve insan haklarına inanan, inanca saygıyı ve toplumsal barışı önemseyen tüm entelektüellerin, akademisyenlerin, aktivistlerin, sivil toplum kuruluşlarının, medya mensuplarının ve aklıselim insanların, kutsallara yapılan bu açık saldırılara karşı tepki göstermesi ve inisiyatif alması gerektiğini düşünüyorum. İnsana ve inanca değer veren tüm din ve inanç mensuplarının aynı şekilde tepki göstermesi bir insanlık vazifesidir. Aksi halde söz konusu kişi, grup ve kurumlar, Müslümanlar ve tüm dünya halkları nezdinde inandırıcılığını yitireceklerdir" diye konuştu.

'AİLE TOPLUMUN ÖZÜ VE TEMELİDİR'

Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerinin odağında ailenin yer aldığına işaret ederek, "Aile, toplumun özü ve temelidir. Toplumu ayakta tutacak bütün değerler, ancak sağlıklı ve sağlam temeller üzerine inşa edilmiş ailede öğrenilir. Erdemli bireyler, sağlıklı nesiller, dengeli insanlar, ancak sağlam bir aile yuvasında yetişebilir. Sevgi, saygı, adalet, merhamet ve insanı varlıklar arasında üstün kılan bütün değerler, aile yuvasında içselleştirilir. Bunun için bütün mensuplarımız, büyük bir özveriyle milletimizin aile huzuruna rehberlik etmektedir. Başkanlığımız, aileyi tehdit eden, insanı inciten, yaralayan ve insanlığın onurunu hiçe sayan her türlü şiddetin karşısında durarak, sosyal sorumluluk projeleri geliştirmektedir. Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, ailenin bütün fertlerine yönelik, şiddetle, ihmal ve istismarla, sosyal medya bağımlılığıyla, çocuk yaşta evliliklerle, intihar ve namus cinayetleriyle mücadele çalışmaları yapmaktadır. Çocuk evi ve çocuk destek merkezi, kadın konukevi ve huzurevi gibi sosyal hizmet kurumlarında manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti sunmaktadır" ifadelerini kullandı.

Bu yılki hac dönemiyle ilgili de bilgi veren ve ilk kez kayıt yaptıracakların ön kayıtlarının 5 Ocak'ta alınmaya başladığını söyleyen Ali Erbaş, "26 Ocak'a kadar inşallah kayıtlarını yaptırmaya devam edecekler ki bu sene bir yenilik yaptık. Kayıtlar e-Devlet üzerinden yapılmaktadır. Aziz milletimizin hac ve umre ibadetine teveccühü takdire şayandır. Hac için başvuru sayısının her geçen yıl katlanarak arttığını görüyoruz. Gönül ister ki yüreği Allah aşkıyla çarpan, Kabe hasretiyle tutuşan, Peygamber sevdasıyla yanan bütün kardeşlerimizi o mukaddes beldeye götürebilelim ancak fiziki şartlar buna el vermemektedir" diye konuştu.

'KURA SİSTEMİMİZİ ÖĞRENMEK İSTİYORLAR'

Hac kura sisteminin hakkaniyete en uygun ve en ideal uygulama olarak yapıldığını dile getiren Erbaş, "Hac yolcularımızı katsayıya dayanan kura sistemiyle tespit ediyoruz. Katsayı sistemi şu anlama geliyor. Bu sene başvuran 1 kere kuraya giriyor. Geçen sene başvuran 4 kere, 3 sene önce başvuran 9 kere kura hakkını elde etmiş oluyor. Bu noktada başka ülkelerin hac yöneticilerine bu konuyu anlattığımızda kendileri de bizden bu sistemi öğrenmek istiyorlar" dedi.

Erbaş, hacla ilgili son 3 yılda salgından kaynaklı bazı kısıtlamalar yaşandığını ifade ederek, "Hamdolsun bütün o sıkıntıları geride bıraktık ve bu seneki hac organizasyonumuzu daha kapsamlı ve geniş katılımlı bir şekilde gerçekleştireceğiz. Bu sene 65 yaş üstü dahil 83 bin 430 hacı adayımızı kutsal topraklarda ağırlayacağız inşallah. Şimdiden milletimize hayırlı mübarek olsun" ifadelerine yer verdi.

'LANETLENMESİ GEREKEN BİR OLAYDIR'

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erbaş, İsveç'te Kur'an-ı Kerim'e yönelik saldırının hangi amaçla yapıldığına ilişkin, "Diyanet İşleri Başkanlığı olarak buradaki düşüncemiz, her ne amaçla olursa olsun her ne amaçla yapılırsa yapılsın, bu olayın özgürlükler çerçevesinde değerlendirilemeyeceği, inançlara saygı göstermek gerektiği, hiçbir şekilde böyle bir olayın kabul edilemeyeceğidir. Onlar hangi amaçla yapmıştır, niçin engel olunmamıştır, bunların pek çok cevabı olabilir. Hangi amaçla olursa olsun, bu kınanması ve lanetlenmesi gereken bir olaydır" dedi.

Papalıktan veya Hristiyan dünyasından İsveç'teki eyleme karşı bir tepkinin gelip gelmediği ve Türkiye'de bu inanca yönelik bir eylemin olması halinde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın tepkisinin ne olacağı yönündeki soruyu cevaplayan Erbaş, şöyle konuştu:

"Türkiye'de değil nerede olursa olsun, herhangi bir inancın kutsal sayılmış olduğu bir değere hakaret edilmesine her zaman karşı çıkarız. Çünkü bizim inancımız bunu gerektiriyor. Bizim inancımız savaşta bile 'savaş ahlakı' diye bir ahlak oluşturmuş. Savaşta bile insanların mabetlerinin dokunulmazlığı vardır, kitaplarının dokunulmazlığı vardır, din adamlarının, masumların dokunulmazlığı vardır. Hatta yeşile bile dokunamazsınız. Bizim inancımız bunu gerektirmektedir. Dolayısıyla Türkiye'de böyle bir şey olsa buna ilk karşı çıkan biz oluruz. Yurt dışında herhangi bir yerde böyle bir şey olsa yine tepkimizi gösteririz. Doğrusu Hristiyan dünyadan bir tepki mahiyetinde bir şey duymadım şu; ana kadar. Sizler medya içinde olduğunuz için bizden daha iyi bilirsiniz. Ben duymadım, siz duydunuz mu?"

'2022'DE EN ÇOK SALDIRI CAMİLERE OLDU'

İslamofobi ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü uhdesinde her yıl hazırladıkları İslamofobi Raporu'na göre, 2022 yılı içinde en çok saldırının camilere yönelik olduğunu, Kur'an-ı Kerim'e yönelik de hakaret sayılabilecek birçok saldırının olduğunu söyledi. 

İslamofobinin ürkütücü noktalara geldiğini söyleyen Erbaş, “Bunun ne Avrupa'ya ne de dünyaya bir fayda getirmeyeceğini her vesileyle söylüyoruz. Buradan da yeniden söylemek istiyorum. İslamofobi, zaten uydurulmuş bir kavram. İslamofobi, korkutan İslam demek. İslam, korkulan bir şey değil. Bu artık İslamofobi kavramını aşmış, anti İslam durumuna gelmiştir, yani İslam karşıtlığı durumuna gelmiştir. Bu yüzden Avrupa'nın bu anlayıştan uzaklaşmasını ve barış dini İslam'ın barış ilkelerini hiç olmazsa tanımaya çalışmasını salık veriyoruz, her vesileyle her konuşmamızda bu düşüncemizi paylaşıyoruz" diye konuştu.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın büyük bir teşkilat olduğunu, haliyle eleştirilerin de olacağını kaydeden Erbaş, "Olumlu manada eleştiri bizi güçlendirir ama yıkıcı manada, tahkir edici, iftiraya, yalana dönük, buna eleştiri de demiyorum, düşmanlık içeren birtakım ifadeler olursa bunun kimseye faydası olmaz. Ne bu iftiraları, yalanı ortaya atanlara faydası olur ne milletimize faydası olur ne de bize faydası olur. Herkes bunun zararını görür. Hiç kimse olmayan bir şeyi olmuş gibi anlatmasın, olan bir şeyi de olduğu gibi anlatsın, çarpıtmadan anlatsın. Böyle olursa biz millet olarak daha da huzurlu oluruz, huzur, barış içerisinde yaşamış oluruz. İftiraya ve yalana dönük haberler, bizim barış ortamımızı bozuyor. Barışın bozulduğu ortamın herkese zararı olur. İnşallah sizler vasıtasıyla bu iftiraları, yalanları yayanların en azından bundan vazgeçmesine bir katkı sağlamış olursak, hepimiz için büyük bir kazanım olur diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

'UYARILARI MÜFTÜLÜKLERE GÖNDERECEĞİZ'

Erbaş, camilerde, Kur'an kurslarında siyasi söylemlerin yapılmamasına yönelik, ne tür çalışmalar yapıldığı yönündeki soruya şu yanıtı verdi:

"Biz sadece seçim zamanı değil her zaman Diyanet İşleri Başkanlığı olarak camilerimizin, Kur'an kurslarımızın bütün milletimizin hizmetinde olduğunu, herhangi bir siyasi anlayışın camilerimizde ve benzeri yerlerde faaliyet yapmaları noktasında, bunlara fırsat verilmemesi noktasındaki hassasiyetimizi dile getiriyoruz. Bu seçim öncesi uyarılarımızı yeniden bütün müftülüklerimize göndereceğiz inşallah. Önümüzdeki hafta müftüler toplantımız var. Müftüler toplantımızda da bu konuda mümkün olduğunca hassas olmamız gerektiğini yeniden müftülerimize ifade edeceğiz. İnşallah birlik, beraberlik ve huzur içerisinde ülkemiz, milletimiz iyi bir seçim yapar. Barış içerisinde bu seçimi de gerçekleştirmiş oluruz inşallah."

'İNŞALLAH OLUR'

Erbaş, başörtüsüyle ilgili anayasa değişiklik teklifine ilişkin, "Geçmişte başörtüsü konusunda çok büyük acılar yaşamış kişiler olarak garanti altına alınması ve bundan sonra hiçbir şekilde başörtüsü özgürlüğüne dokunulmaması noktasında çok büyük bir katkı sağlayacağını düşünüyorum. Ben uzun yıllar üniversite hocalığı yaptım. Hem üniversite hocalığı sürecinde hem de idarecilik, dekanlık yaptım, başörtüsü ve benzeri kısıtlanmış özgürlükler yüzünden ne kadar acılar yaşadığımızı burada anlatsam saatler alır. Bir daha bu tür acıların yaşanmaması için devletimizin, milletimizin hep birlikte ortak bir kararla bu yaşanan acılara son vermek ve bir daha yaşanmasını engellemek için elimizden gelen her şeyi yapmamız lazım diye düşünüyorum. İnşallah olur diye de inanıyorum. Milletimiz bu konuda duyarlıdır. O duyarlılığın ben üst seviyede olacağı kanaatini taşıyorum" dedi.

'RÜŞT YAŞI EVLİLİKLE ÖNEMLİDİR'

6 yaşındaki bir kız çocuğunun zorla evlendirildiği iddiaları ile ilgili görüşü sorulan Erbaş, "Bir kere 6 yaşında, ben bunu telaffuz etmek bile istemiyorum. Yani böyle bir şey olamaz. Bunun nasıl yapıldığını da doğrusu bilmiyoruz, yani bizim için muamma. Bir evlilik midir, başka bir şey midir, onları bilmiyoruz. Ergenlik yaşı ayrı, rüşt yaşı ayrıdır. Bizim bütün açıklamalarımız böyledir. Ergenlik yaşı, biyolojik bir gerçekliktir. Bunu söylemek için illa ki bir din adamı olmaya gerek yok. Din adamı olmayan birisi de şunu her zaman söyler, 'Ergenlik kız çocuklarında işte 9 yaşında başlar, erkek çocuklarında 12 yaşında başlar' diye. Bunu herkes söyler. Bunu bir tıp adamı da söyler, bir biyolog da söyler, bir din adamı da söyler. Ama rüşt yaşı evlilikte önemlidir, o da 18 yaştır. Bugün bizim kanunlarımızda kendiliklerinden eğer evliliğe karar vermişlerse 18 yaş aranır. Bu bizim yapmış olduğumuz açıklamada, hatta bütün camilerimizde okuduğumuz bir hutbe oldu, ben de şu camide kendim okudum. Orada dedim ki; 'Devletimizin koymuş olduğu bu kanun inancımıza da uygundur. Rüşt yaşından itibaren evlilik bizim tavsiye ettiğimiz evliliktir' dedim. Bu söylememizi de hep sürdüreceğiz inşallah" diye konuştu. (DHA)

Editör: MURAT ÖZER