1993 Best Model of Turkey ve 1994 Miss Turkey yarışmalarında ikinci olan manken ve oyuncu Didem Uzel Sarı, annelik hakkındaki düşüncelerini ve oğlu Aslan ile geçirdiği vakitleri MAG Mayıs sayısı Anneler Günü özel içeriğinde anlattı. 

DİDEM UZEL SARI “OĞLUMUN İSMİ LEONARDO DİCAPRİO’DAN”

Aslan’ın ismine ilk olarak kendisinin karar verdiğini söyleyen Didem Uzel Sarı “Aslan’ın ismine ilk olarak ben karar verdim. Kız olursa Alya olacaktı. Erkek olursa Leo olacaktı. Leo, Leonardo DiCaprio’dan geliyor. Genç kızlığımdan beri çok sevdiğim için; bir gün bir oğlum olursa onun kadar yakışıklı olsun, onun gibi gözleri, saç rengi olsun dedim ve biraz benzetebildim. Aslan’ı da babası koydu. “Bir Türk ismi olmalı, hadi bozmayalım.” dedik ve anlam bütünlüğü de dahil, Leo Aslan çok yakıştı.”

“Aslan’ın en sevdiği şey benimle birlikte mutfakta vakit geçirmek” ifadelerini de kullanan Didem Uzel Sarı “Yemek yapma olayına gerçekten çok düşkün ve damak tadı da çok gelişti Aslan’ın. Evde benim yaptığım yemek ile bir başkasının yapmış olduğu yemeği ayırt eder ve “Anne sen yap bunu.” der, çok sevdiği bir yemekse. Ona son zamanlarda ıslak hamburger yapıyorum ve çok seviyor. Onu da bir tek evde ben yapabiliyorum. Onu yapacağımız zaman birlikte gireriz mutfağa. Soslu makarna yapmayı da çok seviyor. Belki hobi olarak yemeği geliştirebilir.”

Anneliği bir cümleyle anlatmanızı istesek, neler söylersiniz?

Bir cümleye sığdırmak gerekiyorsa; anlatamadığım, tarifi olmayan, çok güzel bir duygu, karşılıksız sevgi, emek.

Anne olmakla birlikte hayatınız nasıl bir değişime uğradı? Beklentileriniz doğrultusunda bir değişim mi oldu sizin için?

Aileye bir bebek gelmesi ile her şey değişiyor. Hayatında hiç çocuk görmemiş teyzeler, halalar, amcalar, dayılar bile bir anda değişirler ve hatta onlar da çocuk istemeye başlar. Dolayısıyla anne ile babanın rutin giden hayatını değiştirir. Bizim hayatımız da “Aslan’dan önce ve sonra” diye ayrılıyor. Aslan’dan önceki hayatımı düşünüyorum, bir de Aslan’dan sonrasını. Eşimi bile yeni tanıdım diyebilirim.

Şu anki çocukların en büyük avantajı nedir sizce?

Şu anki çocukların en büyük avantajı teknolojinin ilerlemesi. En büyük dezavantajı ise bu kadar ilerlemiş bir teknolojinin içinde kaybolmaları. Bu yüzden ikisinin çok güzel bir denge içinde kullanılması gerekiyor. Tamamen çocukların hayrına çevrilmesi gerekiyor. Burada da bizlere çok büyük iş düşüyor, çünkü çocuklar o limiti ayarlayamıyor. En büyümüş olanı bile eğer kontrol elden bırakılırsa minimum iki ya da üç saat tablet ile oynuyor.

Aslan’ın ismine nasıl karar verdiniz?  Bir hikâyesi var mı?

Aslan’ın ismine ilk olarak ben karar verdim. Kız olursa Alya olacaktı. Erkek olursa Leo olacaktı. Leo, Leonardo DiCaprio’dan geliyor. Genç kızlığımdan beri çok sevdiğim için; bir gün bir oğlum olursa onun kadar yakışıklı olsun, onun gibi gözleri, saç rengi olsun dedim ve biraz benzetebildim. Aslan’ı da babası koydu. “Bir Türk ismi olmalı, hadi bozmayalım.” dedik ve anlam bütünlüğü de dahil, Leo Aslan çok yakıştı.

Beraber yapmaktan en çok keyif aldığınız aktiviteler neler?

Aslan’ın en sevdiği şey benimle birlikte mutfakta vakit geçirmek. Yemek yapma olayına gerçekten çok düşkün ve damak tadı da çok gelişti Aslan’ın. Evde benim yaptığım yemek ile bir başkasının yapmış olduğu yemeği ayırt eder ve “Anne sen yap bunu.” der, çok sevdiği bir yemekse. Ona son zamanlarda ıslak hamburger yapıyorum ve çok seviyor. Onu da bir tek evde ben yapabiliyorum. Onu yapacağımız zaman birlikte gireriz mutfağa. Soslu makarna yapmayı da çok seviyor. Belki hobi olarak yemeği geliştirebilir.

Amerika ve Türkiye arasında sürekli seyahat ettiğiniz zamanlar olmuştu. Aslan bu süreci nasıl karşıladı?

Amerika ve Türkiye seyahatlerimiz gerçekten çok fazla. Biz Amerika içindeyken de çok fazla seyahat eden bir aileydik aslında. Şöyle söyleyeyim; Aslan’ın kırkı çıktı, hemen tatile gittik. New York’tan başka bir alana gittik. Orada da çok gezen bir aile olduğumuz için, Türkiye-New York arası yolculuklarda da Aslan artık ne yapması ya da yapmaması gerektiğini çok iyi biliyor. Uzun yolculuklarda gece uçuşu tercih ediyoruz ki Aslan uyusun diye. Dolayısıyla hiç yadırgamadı ve sorgulamadı. Hayatın genelinin bu olduğunu düşünüyor bence.

Annenizden aldığınız ve sizin için önem taşıyan bir öğüt var mı?

Annemden aldığım spesifik bir öğüt yok. Annemle sürekli okul yıllarından dolayı ve sonrası yurt dışı olduğu için uzak kaldım ve uzak kaldığım sürece hep telefonlaşırdık. Genellikle tarif verdiğini söyleyebilirim. Kadıncağızın hayatı bana telefonda tarif vermek ile geçti. Okul şehir dışındaydı, İstanbul’daydım. Modellik yaptım, hep yurt dışı seyahatlerim oldu. Gençken Amerika’ya yerleşeceğim dedim ve orada kaldım. Annem ile o yüzden birbirimizle öğüt alışverişi yapacağımız bir an hatırlamıyorum. Annem bunu okuduğunda bana küsmesin; ama yüzlerce binlerce kez arayıp tarif ve ev işi sorduğumu söyleyebilirim.

Birlikte yaptığınız aktiviteler neler? Nasıl geçiyor bir gününüz?

Aslan hafta içi zaten yarım gün okulda, yarım gün de evde online derste. Dolayısıyla, dersi bittikten sonra oyun oynamayı çok seven bir çocuk; ama ben de ders çalışmasını çok arzulayan bir anneyim. Her şey bittikten, üstünü başını değiştirdikten sonra çizim yaparız birlikte, çünkü Aslan çizim yapmayı çok seviyor. Kendi çizemediği, çizmekte zorlandığı anları bana devretmeye bayılıyor. El sanatları ile beraber uğraşmayı çok seviyoruz. Rutin hayatımızda çizimler ve birtakım el sanatları ile ilgilenme ya da uğraşı Aslan ile geçirdiğimiz bir günün özeti olabilir.

Anneler Günü mesajınızı paylaşır mısınız?

Annem onu her üzdüğümde veya onun uygun görmediği şekilde davrandığımda derdi ki “Anne olunca anlayacaksın beni ve senin yaptıklarını çocukların da sana yapacak.”. Annecim; o kadar haklıymışsın ki, benim sana yaptıklarımın aynısını oğlum bana yapıyor ve hayatı boyunca da yapmaya devam edecek. Sen haklıydın ve biz anneler hep haklıyız bu konuda ama bilmelisin ki verdiğin emeğin yeryüzünde karşılığı yok; ödenmez. Seni çok seviyorum güzel annem; bana öğrettiğin ve öğretmeye devam ettiğin her şey için binlerce teşekkür.

Editör: MURAT ÖZER