Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Vatanımızı bölmeye, devletimizi yıkmaya çalışan hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız. Diğer her konuda herkese gönlümüz de kapımız da açıktır" dedi.

"VATANIMIZI BÖLMEYE, DEVLETİMİZİ YIKMAYA ÇALIŞAN HİÇ KİMSENİN GÖZÜNÜN YAŞINA BAKMAYACAĞIZ"

Malazgirt Zaferi'nin 951'inci yıl dönümü etkinlikleri, 1071 Sultan Alparslan Otağı ve Türk boylarını temsil eden 16 kıl çadırının kurulduğu Malazgirt Meydan Muhaberesi Tarihi Milli Parkı'nda yapıldı. Jandarma mehter takımının gösteri yaptığı törende, Kur'an-ı Kerim okundu. Törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, bakanlar, kuvvet komutanları, çok sayıda davetli ve vatandaş katıldı.

Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malazgirt Zaferi'yle Anadolu'nun bir eman yurdu haline geldiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

"Malazgirt Zaferi'nin 951'inci yıl dönümünde Sultan Alparslan başta olmak üzere Anadolu'yu bizlere vatan haline getiren tüm kahramanlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi, maddi ve manevi önderlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Dün Ahlat'ta vatandaşlarımızla ve gençlerimizle coşkulu bir buluşma gerçekleştirdik. Ahlat'ta Van Gölü kenarında inşa ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin şubesi mahiyetindeki eseri bir kutlu topraktan kanları ve alın terleri ile yoğurarak yurtlaştıran ecdada vefamızın bir sembolü olarak görüyoruz. Malazgirt çeyrek asır önce Türklere yeniden aralanan Anadolu kapılarının bir daha kapanmamak üzerine ardına kadar açılan kapının adıdır. Bu zaferden önce ecdat Kayseri'den Konya'ya, hatta İstanbul Boğazı'na kadar zaten Anadolu'ya yayılmıştı. Ama henüz bu toprakları bütünüyle güvenli ve huzurlu bir belde haline dönüşememişti. Sultan Alparslan, Malazgirt'teki zaferi ile Anadolu'yu bir eman yurdu haline getirmiştir."

'ECDADIMIZIN İZİNDE AYNEN YÜRÜYECEĞİZ'

Bizans ve Selçuklu ordusunun Malazgirt'te karşı karşıya geldiğinde İslam dünyasının dört bir yanında Sultan Alparslan'ın zaferi için dualar ettiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"İki ordunun Malazgirt Ovası'nda karşılaştığı günün sabahı Sultan Alparslan komutanlarının önünde şu duayı ediyordu kardeşlerim; ‘Ey Allah’ım sana müvekkil oldum ve bu cihatla sana yaklaştım. Senin katında secdeye kapanıyor ve yalvarıyorum. Eğer içtenliğimi kabul ediyorsan düşmanlara karşı bu cihatta bana yardım et ve beni muzaffer kıl.’ Sultan Alparslan bu duanın ardından tıpkı bugünkü gibi bir cuma günü namazı müteakip ölürsem kefenim olsun dediği beyaz elbisesi ile atının kuyruğunu bizzat bağlayıp, ordusunu hücuma kaldırmıştır. Bugün burada biliyorsunuz cuma namazımızı kılacağız. Ecdadımızın izinde aynen yürüyeceğiz. Sultan Alparslan'ın namazgâhında hep birlikte eda edecek, kendisi ve ordusundaki kahramanlar için duamızı yapacağız. Gece yarısına kadar süren savaş Sultan Alparslan'ın uyguladığı savaş planları sayesinde mutlak bir galibiyetle neticelenmiştir. Niyet hayır, dua samimi, yürek pek, direk sağlam olunca akıbet, yani zafer de bunları izliyor. Merhum Gençosmanoğlu aylardan ağustos günlerden cuma diyerek başladığı şiirinde bu tabloyu şöyle anlatıyor; ‘Yiğitler kan döker, bayrak solmaya. Anadolu başlar vatan olmaya. Kızıl elmaya hey, kızıl elmaya. En güzel marşını vurmadan mehter. Ya Allah… Bismillah… Allah'u ekber.’ Malazgirt Zaferi’nin ardından Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kurulan küçük beylikler zaman içinde önce Selçuklu'nun ardından Osmanlı'nın bünyesinde toplanarak bir cihan devletinin sütunlarına dönüşmüştür. Bu savaşta yenilen Bizans hükümdarı ise Sultan Alparslan tarafından affedilmesine rağmen kendi sarayındaki muhalifler tarafından feci bir şekilde katledilmiştir. Türkiye'nin dostluk elini uzattığı kimi çevrelerin bu tarihi hakikatleri birer ibret vesikası olarak hatırlamalarında fayda görüyoruz. Bizans'ın, Fatih'in İstanbul'u fethi ile sona eren kaçınılmaz akıbetini şair şöyle anlatıyor; ‘Şafak söktü gün ışıdı işte, işte dize geldi gurur. Duyun çatırtısını uzak uzak. Bizans yıkıldı Malazgirt'te.’ Nitekim Malazgirt'ten sonrası ecdadımız için sadece bir vakit, saat meselesiydi."

'MALAZGİRT; TÜM ZAFERLERİN İLK ADIMI, ANASIDIR'

"Türk tarihinde pek çok zafer varken Malazgirt'in üzerinde bu kadar çok durmamızın, gençlerimize bu zaferi anlatmak için çaba göstermemizin bir sebebi vardı" diyen Erdoğan, "Çünkü Malazgirt, milletimizle birlikte tüm İslam dünyasının, Müslümanların da bir zaferidir. Malazgirt, bu coğrafyada kazandığımız diğer tüm zaferlerin ilk adımıdır, anasıdır, bereketli kaynağıdır. Halide Nusret, Malazgirt'in bu vasfını şu şekilde dizelere döküyor: Atlanmış, pusatlanmış erleri sanki 'yel'di. Nal sesleri bir zafer marşı gibi yükseldi. Şimşek şimşek hızlandı; zulmü, zulmeti deldi. Her savaşa benzemez; bu bir 'kutsal savaş'tı. Ay parçası yiğitler Hak yolunda savaştı.’ Malazgirt Zaferi'nden sadece 3-4 yıl sonra kurulan Anadolu Selçuklu Devleti, 228 yıl sonra kurulan Osmanlı, 852 yıl sonra kurulan Cumhuriyet, hep bu zaferin meyveleridir. Şayet Sultan Alparslan, Anadolu kapılarını bir daha kapanmamak üzere bize açmamış olsaydı, bu coğrafyadaki küçük gruplar halinde süregelen varlığımızı ebedi kılabilir miydik bilmiyorum. İşte bunun için Malazgirt'i asla unutmayacağız, unutturmayacağız. Daima gönül dünyamızda ve zihnimizde yaşatacağız" diye konuştu.

'İLMİK İLMİK İŞLEMEK BOYNUMUZUN BORCUDUR'

Ecdadın da bu konuda hassasiyet gösterdiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Edebiyatımızda en çok işlenen tarihi hadiselerin başında Malazgirt gelmektedir. İlmi araştırmaların yanında şiirlerle, denemelerle, hikayelerle destanlaşan bu zaferi bizden sonraki nesillere de ilmik ilmik işlemek her birimizin boynunun borcudur. Ülkemizde bir dönem milli her hasletimiz gibi Malazgirt'in de unutturulmaya çalışıldığı günler yaşanmıştır. Şairlerimiz şiirleriyle, tarihçilerimiz eserleriyle bu sinsi oyunu bozarak, bize bugün şanla, şerefle heyecanla tekrarladığımız ürünler bırakmışlardır. Yahya Kemal'den Tanpınar'a, Mustafa Necati'den Gençosmanoğlu'na Arif Nihat'tan Osman Attila'ya bize bu eserleri armağan eden tüm münevverlerimizi şükranla yâd ediyorum. Yahya Kemal'in şu şiiri bin yıldır Anadolu'da girdiğimiz her gazanın adeta özetidir. Gençlik yıllarından bu yana hep ifade ettiğim gibi, ‘Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu budur yâ Rabbi. Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın.’ Sınır ötesi harekatlarımızın her birinde, dostlarımıza yardım için gittiğimiz her yerde bu şiirin ifade ettiği ruhla mücadelemizi yürüttük ve başarıya ulaştırdık. Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya'nın şu şiiri de Malazgirt'ten bugüne çok güzel mesajlar iletiyor; Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin. Malazgird'den İstanbul'a yol gitsin! Gelip sana çarpan gücü, yavaştan. Anlamazsa, haritadan sil, gitsin! Çekilirmiş gibi davran merkezde. İki yandan sağ yürüsün, sol gitsin! Olsa da son saatin son dakkası, Senden aman dileyeni sal, gitsin! Şehidlerim, Allah'a, al al, gitsin. Yaralıma su verene bal gitsin.’ Milletimizin sadece stratejik aklı ve gücünü değil, aynı zamanda vicdanını, ahlakını, inceliğini de ifade eden bu tasvirleri ruhumuzun en müstesna köşesinde muhafaza ediyoruz. Bizi ecdadın özellikle yâd ettiği hele sürekli olarak düşmana bakışını ifade ettiği yerde bizden tıpkı Sultan Alparslan gibi tıpkı Osmangazi'nin, Fatih'in, Yavuz'un, Sultan Süleyman'ın yaptığı gibi bugün de er meydanında her türlü mücadeleyi verirken tek bir masumun canına helal getirmemiş ve bu hassasiyet içerisinde hareket ediyoruz. Bayrağımızın dalgalandığı her yerin güven ve huzur sembolü olarak görülmesinin gerisinde bu anlayış vardır. Elbette bu inceliği istismar etmek isteyenler çıkmaktadır. Ama biz vakur ve kararlı duruşumuzla onların da üstesinden gelmeyi biliyoruz."

'YETER Kİ HUSUMET BESLEMESİNLER'

"Anadolu'nun adım adım medeniyetimizin maddi ve manevi unsurlarıyla işlenmesi süreci hem kılıçla, hem kalemle, hem kalple olmuştur" diyen Erdoğan, "Arif Nihat ne güzel söylüyor; Ezanımdan alışıp tekbîre, Buldunuz mutluluk, imanımla... Vatan ettim sizi ey topraklar. Beş vakit damgalayıp alnımla.’ Millet olarak bugün de istikbalimizin işaretleri olarak semalarımızda yankılanan ezanları ve nazlı nazlı dalgalanan al bayrağı özellikle görmemizin gerisinde işte böyle bir şevk ve aşk vardır. Biz ezanlar susmayacak, bayrak inmeyecek dedikçe yürekleri daralanlar, gözleri dönenler, elleri ayakları titreyenler beyhude yere endişe ediyor. Bu ezanlar, bu bayraklar, bu zaferler, bu şehitler onların da özgürlüğünün, haysiyetinin geleceğinin teminatıdır. Yeter ki vatanlarına ihanet etmesinler, yeter ki milletine düşmanlık yapmasınlar. Yeter ki milli ve manevi değerlerimize husumet beslemesinler. Bunun dışında herkes başımızın tacıdır. Ülkemizin hamdolsun herkese yetecek imkanı vardır. Devletimiz her bir vatandaşına sahip çıkacak güce, kudrete sahiptir. İşte bunun için her fırsatta ne diyoruz; tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyoruz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız" dedi.

'HİÇ KİMSEYİ AFFETMEYECEĞİZ

Hiçbir saldırı, oyun ve tuzağa tahammülleri olmadığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle noktaladı:

"Hiçbir saldırıya, hiç bir oyuna, hiç bir tuzağa tahammülümüz yoktur. Bayrağımızla sembolleştirdiğimiz özgürlüğümüzü hedef alan hiç kimseyi bilsinler ki affetmeyeceğiz. Vatanımızı bölmeye, devletimizi yıkmaya çalışan hiç kimsenin gözünün yaşına bakmayacağız. Diğer her konuda herkese gönlümüz de kapımız da açıktır. Sultan Alparslan'dan Süleyman Şah'a, Osman Gazi'den Gazi Mustafa Kemal'e bütün uzanan silsile içindeki değerimizin etrafında ne kadar sıkı kenetlenirsek bugünkü kızıl elmalarımıza o kadar kararlı ve hızlı ilerleriz. Ülkemizdeki son dönemde en iddialı vizyonun Cumhuriyetin 100'üncü yılına adadığımız 2023 hedefleri için milletimize söz verdik. Kapı kapı dolaşıyor muyuz? Cumhur ittifakı olarak 2023'te sandıkları patlatmaya var mıyız? Fethin 600'üncü yılına adadığımız 2053 vizyonumuzu bunun için hazırlıyoruz. Malazgirt Zaferi'nin bininci yılına adadığımız 2071 hayallerimizi bunun için kuruyoruz. Yakın tarihimizde 19'uncu yüzyıl yıkılışın, 20'inci yüzyıl yeniden dirilişin çağıydı. İçinde bulunduğum 21'inci yüzyıl şahlanışın, inşallah gelecek yüzyıl da bizim medeniyetimizin asrı olacaktır." (DHA)

Editör: MURAT ÖZER