Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca, New York’ta Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonunun 68'inci Oturumu marjında “Söylenmeyeni Söylemek: Çatışmanın Kadınlar ve Kız Çocukları Üzerindeki Yıkıcı Etkisi” yan etkinliği düzenlendi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Merkezi'ndeki panelde konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, toplumlar üzerinde büyük baskı yaratan çok sayıda krizle karşı karşıya olan bir dünyada kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasının her zamankinden önemli olduğunu belirtti.
“Kadınların ve kız çocuklarının haklarının hayatın her alanında güvence altına alınması, gelecek nesiller için müreffeh ve adil ekonomilerle sağlıklı bir dünya sağlamanın tek yoludur” diyen Göktaş, küresel güvenliğin kötüleşen çatışma, istikrarsızlık ve şiddet karşısında daha da kötüleşme yolunda olduğunu belirtti.
İstatistiklerin 2022’de yaklaşık 600 milyon kadının silahlı çatışmaların 50 kilometre yakınında yaşadığını gösterdiğini bunun da dünyadaki kadın nüfusunun yüzde 15’ine tekabül ettiğine dikkati çeken Göktaş, söz konusu oranın 1990'lara göre iki kat artığını bildirdi.
Silahlı çatışma durumunda ailelerin genellikle sevdiklerini, evlerini, mallarını ve arkadaşlarını geride bıraktığını ifade eden Göktaş, kadınların ve kız çocuklarının mülteci, ülke içinde yerinden edilmiş veya vatansız nüfusunun yaklaşık yüzde 50'sini oluşturduğunu söyledi.
Zorla yerinden edilmeyi kadınlar ve kız çocukları için cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma, eğitimden mahrum kalma ve cinsel sağlık ve üreme sağlığı hizmetlerine erişememe gibi olumsuz sonuçları tetikleyen itici bir faktör olarak nitelendiren Göktaş, "Bu durum, çatışma durumlarında karşılaştıkları farklı zorlukları daha da ağırlaştırmakta ve özel ihtiyaçlarına ilişkin hedefe yönelik çözümler gerektirmektedir. Yerinden edilmiş topluluklardaki kadınların ve kız çocuklarının güvenliğine, eğitimine ve refahına öncelik veren politika ve programların uygulanması zorunludur." ifadelerine yer verdi.
Kadınların çatışma deneyimlerinin erkeklerinkine benzer yönleri olduğu gibi, farklılıkların da olduğunu aktaran Göktaş, şunları söyledi:
"Bütüncül çatışma çözümü veya barış süreçleri bu deneyimleri dikkate almalı ve kadınlara özgü çözümler üretmelidir. Bu çabalar boyunca, kadın sorunlarını ele alan barış süreçlerine kadınların dahil edilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu noktada, kadın ve kız çocuklarının haklarının her alanda tanınması, kadınların karar alma ve barış süreçlerinde daha fazla rol almalarının sağlanması, kadınların ekonomik refahının artırılması ve kadın emeğinin takdir edilmesi elzemdir. Bu hakları koruyan ve bu konularda kadınlara ve kız çocuklarına pozitif ayrımcılık sağlayan yasal düzenlemelerin varlığı, kadınların ve kız çocuklarının savaşta ve barışta zorla evlendirilme, her türlü şiddet, tecavüz ve cinsel istismar gibi insan hakları ihlallerine maruz kalmalarının azaltılmasına katkı sağlayacaktır."
Türkiye’nin, insan haklarını, kadın haklarına ilişkin olanlar da dahil olmak üzere tüm politika ve perspektiflerin merkezine yerleştirdiğini vurgulayan Göktaş, "Kadına yönelik şiddet de dahil olmak üzere kadın haklarıyla ilgili konular evrensel insan hakları ve demokrasi çerçevesinde ele alınmaktadır. Kadının insan haklarının ve kadının kamusal hayata tam ve etkin katılımının sağlanması, eşgüdümlü politikalar gerektiren çok boyutlu bir hedeftir. Bu bağlamda Türkiye, başta kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması olmak üzere çeşitli alanlarda önemli ilerlemeler kaydetmiştir." açıklamalarında bulundu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kadın, barış ve güvenliğe ilişkin 1325 sayılı Kararı’nın çatışma durumlarında kadınların korunmasına yönelik ciddi standartlar belirlemesine rağmen, kararın kabulünden bu yana geçen 20 yılı aşkın sürede, özellikle çatışmaya taraf olan ülkelerde ciddi bir isteksizlik olduğunu belirten Göktaş, şöyle konuştu:
"Uygulama eksikliği görmekten üzüntü duyuyoruz. Bu anlamda başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kuruluşların ve uluslararası toplumun daha fazla sorumluluk alması gerektiği açıktır. Dünyadaki pek çok durum ve son gelişmeler kadın, barış ve güvenlik gündemini tüm çabaların merkezine yerleştirmenin önemini göstermektedir. Bu nedenle, seçici bir bakış açısından ziyade bütüncül bir bakış açısı tercih edilen hareket tarzı olmalıdır. Hiçbir kadın ya da kız çocuğu bu zorluklardan muaf değildir. Filistin, Afganistan, Yemen, Myanmar, Bosna-Hersek, Ukrayna, Irak, Suriye ve başka yerlerdeki kadınlar ve kız çocukları savaş ve yoksulluğun yıkıcı etkilerinden acı çekti ve bugün de çekmeye devam ediyor."
İsrail’in saldırıları nedeniyle bugün Gazze’nin çocuk ve kadın olmak için en tehlikeli yer olduğunu dile getiren Göktaş, şu açıklamalarda bulundu:
"Yaklaşık 1 milyon kadın ve kız çocuğu yerinden edilmiş ve 30 binden fazla Filistinli öldürülmüştür. Gazze'deki kadınlar orantısız insani yardım ve güvenlik riskleriyle karşı karşıya kalmaya devam etmekte olup, kayıpların yüzde 70'ini kadın ve çocuklar oluşturmaktadır. Her iki saatte bir yaklaşık yedi kadın öldürülmektedir. Gazze'nin sağlık altyapısının tahrip edilmesi, her gün 180'inin doğum yapması beklenen 50 binden fazla hamile kadın da dahil olmak üzere kadınlar için ek ve uzun vadeli sağlık tehlikelerine yol açmaktadır. Gazze halkı eşi benzeri görülmemiş boyutlarda bir felaket yaşıyor. Her beş Gazzeliden dördü halihazırda akut açlık ve kıtlıkla karşı karşıya."
Silahlı çatışma ve savaşlarda sivillere, özellikle de kadın ve çocuklara zarar verilmemesi ilkesine bağlılığı, insan hakları çerçevesinde her şeyden önemli olarak nitelendiren Göktaş, şöyle devam etti:
"Türkiye olarak bu konuda elimizden geleni yapmaya hazır olduğumuzu her vesileyle defalarca gösterdik. İnsani yardım çalışmalarımızın yanı sıra Gazze'de bir sahra hastanesi kurulması için de çalışmalarımız devam ediyor. Ayrıca, aralarında bakıcıların da bulunduğu 700'den fazla Filistinliyi, hayat kurtaran tıbbi tedavilerini sağlamak üzere Mısır üzerinden Türkiye'ye getirdik. Türkiye olarak başta Gazze Şeridi olmak üzere dünyadaki tüm çatışma bölgelerindeki kadın ve kız çocuklarının tüm ihtiyaçlarının karşılanması için gereken ölçekte gıda, su, yakıt ve sağlık malzemeleri de dâhil olmak üzere yardımların girişini ve sağlanmasını kolaylaştırmak üzere acil insani ateşkes ve sürekli ve sınırsız insani erişim çağrılarını yineliyoruz."
Ukrayna’daki çatışmalarda da kadın ve çocukların gördüğü zarara dikkati çeken Göktaş, "Ukrayna'daki çatışma milyonlarca kadın ve kız çocuğu üzerinde, şiddet ve istismar tehlikelerini artırmaktan gelir kaynaklarını yok etmeye ve yoksulluk seviyelerini yükseltmeye kadar uzanan önemli zorluklar yaratmaya devam etmektedir" dedi.
Göktaş, altyapının büyük ölçüde zarar görmesi nedeniyle şiddet mağduru çok sayıda kişi için hizmetlerin, sağlık tesislerinin ve diğer temel destek biçimlerinin erişilemez hale geldiğini belirterek, "Türkiye savaş nedeniyle kabul ettiğimiz savaş mağduru Ukrayna vatandaşlarına, özellikle de Ukrayna'da aldıkları hizmetlerin aynısını almaya devam etmelerini sağladığımız yetim çocuklara koruma sağlıyor. Şu anda çoğunluğu kadın ve kız çocuklarından oluşan yaklaşık 600 Ukrayna vatandaşına koruma ve bakım hizmeti sağlıyoruz." şeklinde konuştu.
Türkiye’nin, insani yardım konusunda tarihi ve kültürü ile kökleşmiş güçlü bir geleneğe sahip olduğunu dile getiren Göktaş, şunları söyledi:
"Bu konularda, kriz durumlarındaki özel hassasiyetlerinin tamamen farkında olarak, kadınların ve kız çocuklarının ihtiyaç ve taleplerine öncelik veriyoruz. Doğal afetlerden, savaşlardan, yoksulluktan ve sosyal çatışmalardan mustarip ülkelere yardım sağlamayı hem insani bir görev hem de uluslararası toplumun istikrarı için önemli bir faktör olarak görüyoruz. Acil durumlarla ilgilenmenin yanı sıra, sadece Türkiye'de değil, yurtdışında yaşayan kadın ve kız çocuklarını da güçlendirmeyi amaçlayan kalkınma yardımları sağlıyoruz. Bu yardımlarla kadınların iş gücüne katılımını artırmayı, onlara mikro kredi sağlamayı ve mesleki eğitim konusunda kadınlara ve kız çocuklarına fırsatlar yaratmayı hedefliyoruz. Kadınları ve kız çocuklarını geride bırakan bir yaklaşımla sürdürülebilir sosyal kalkınmanın sağlanmasının mümkün olmadığının bilincindeyiz. Tüm bunlarda temel ilkemiz, dünyanın her yerinde kadınların ve kız çocuklarının haklarını ve kendilerini gerçekleştirmelerini savunmaktır. "